Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Yazmadan önce yazdıktan sonraYirmi üç yıl ve sekiz ay boyunca Türkiye'de gazete yazısı yazan birinin bütün bu yazılanların neye değdiği hususunda nihayet müracaat edilebilir bir fikri olmalı değil mi? Nitekim, benim var. İnanın bu fikre kavuşmak bana hatırı sayılır miktarda pahaya mal olmuştur. Ancak uzun zaman geçtikten ve rahatsızlık verici tecrübeler geçirdikten sonra gazete yazısının gerçek mahiyetine dair bir fikir edinebildim. Edindiğim fikrin pek yüksek ve el üstünde tutulacak türden bir fikir olduğunu iddia edemem. Yine de taşıdığı önem bazı iyi niyetli kişileri dangalak mevkiine düşmekten alıkoyacak derecededir. Türkiye'de gazete yazarlığı dünyanın birçok başka yerinde, bilhassa Avrupa ve Amerika'da olduğu gibi 'kendi başına bir meslek' değildir. Gazete yazarının ne ürettiğini sormaya kalkarsak kendimizi bir karışıklığın içine boylu boyunca bırakmış oluruz. Bu demektir ki gazete yazarı rağbette oluşunu (ve kalışını) okurların (belli bir ürüne müşteri olanların) teveccühüne borçlu değildir. Yazdıkları sebebiyle hiçbir yazarın özerk bir alana kavuştuğu görülmemiştir. Bilakis gazete yazarlığındaki başarı temsil kabiliyetinin yüksekliğiyle ölçülür. Yani Günümüz Türkiye'sinde gazete yazısı ya o yazıları yazmadan önce tesis edilmiş irtibatlar hatırına veya o yazılar yazıldıktan sonra kurulmak istenen bağlantılar hesabına yazılır. İmalı bir ifadeye başvurmaya hiç gerek yok: Gazete yazarı yazarlığını bazı güç odaklarının memuru olmaya henüz borçlu değilse, hasbelkader başlamış yazarlığını sona erdirmemek için bir güç odağına kapılanmaya çabalamaktadır. Gazete yazarının ihtiyarı ve iktidarı hakkında yanlış bir fikre kapılmamak ve hele ona bazı payeler kondurmamak lâzımdır. Meselâ, hiçbirine zinhar "akıl hocası" demeyiniz. Gazete yazarında herhangi birine (kendilerine bile) akıl hocalığı yapabilecek takat var sanmayın. Şimdiye kadar ortaya birçok gürültü koparan yazı dökmüş bulunmaları gazete yazarlarının harikulade yazı yazma gücüne sahip olduklarının kanıtı değildir. Kısa bir tetkik gösterecektir ki sonucu doğuran etki o yazılardan değil ve fakat bizatihi gürültü kopmasından kimler yarar umuyorsa onlardan gelmektedir. Yukarıdaki üç paragrafı Türkiye'de çok önemli, çok çarpıcı vakıalar cereyan ederken neden bu vukuatı konu alan herhangi bir yazımın yayınlanmadığının mazereti sadedinde yazdım. Hadiseler karşısında ülke sıhhati lehine herhangi bir siyasi tavrı gözlemek mümkün değilken bir yorumda bulunursam getirdiğim yorumun hangisi olursa olsun bana kimlik bahşeden ülkemin düşmanlarından birine malzeme temin etme tehlikesini taşıdığını artık öğrendim. Gazete yazarında akıl hocalığı vasfı aranmaması gerektiğini biliyorum. Borazanlık işinde başarısı ise kanıtlanmıştır. Benim çaldığım "yat borusu" mudur yoksa?
iozel@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|