YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama


Ney, nazlı bir Leyla'dır

Bir zamanlar yürekleri ferahlatan neyin gizilgücü, belli başlı Sufilerin bu dünyayı terk etmesiyle karşımıza çıkmaz oldu. Niyazi Sayın ve Neyzen Tevfik gibi büyük isimler çıktı ama ney artık tahtını kaptırmıştı bir kere modern ve soğuk müzik aletlerine. Ney artık eskisi gibi dinlenmiyor derken Kanada'da yaşayan Arkın Ilıcalı ismindeki bir Türk, çıkardığı iki albümle neyin büyüleyici tınısının tüm dünyaya yayılmasını sağladı. Sufi inancının özünü benimseyen Ilıcalı, aslında çok yönlü bir sanatçı. Mercan Dede adıyla çıkardığı, Sufi Müziğini konu eden iki albümünde, Doğu kökenli enstürümanları modern müzikle başarıyla birleştirdi. Sanatçı, Sufi inancında olduğu gibi "ben"i öldürmek ve insanların şekle verdiği önemi aşmak için değişik adlar altında çalışmalarını yürütüyor. 'Zaman' ve 'mekan' kavramlarını çoktan aşan genç sanatçıyla 'Mercan Dede', çalışmaları ve 'ney sevdası' üzerine konuştuk.

Mercan Dede nasıl ortaya çıktı?

Bundan yaklaşık beş yıl evvel, ilk albümün çalışmaları bitmiş, sıra isim vermeye gelmişti. Hiçbir şekilde kendi ismimi yayınlamak istemedim, isim kısmı beni çok fazla ilgilendirmiyor. Popüler kültürün etkisiyle mesajdan çok mesajı verenle ilgilenildiğini düşünüyorum, o arada da mesajın kendisi yok oluyor. Albüm ortaya çıkarken istedim ki, albümü dinleyenler, albümün kapağındaki insanla hiç ilgilenmeden içindeki mesajla kendileri arasında bir bağlantı kursunlar. Bu nedenle kendi ismimi koymak istemedim. O sıralarda okuduğum İhsan Oktay Anar'ın bir kitabında 'Mercan Dede' isimli bir karakter vardı, bu ismin albüm için uygun olabileceğini düşündüm. Böylece Mercan Dede ortaya çıktı. Kullandığım diğer isimleri, en yakın arkadaşlarım bile bilmiyor. İnsanlar bir sanat eserine bakarken 'kim yapmış, niçin yapmış?' diye incelerler. Onlar benim için çok önemli değil. Mercan Dede aslında olmayan birisi. Bir eseri dinlediğinizde o eserle sizin aranızda bir bağlantı varsa, o önemli. Yaptığımız işlere 'birşeyler yaptım' diye bakmak çok ididialı ve daha çok nefsimizden gelen bir şey. Hepimiz bir şekilde aracıyız, bir emaneti aktarıyoruz. O yüzden ismimizin orada olması abes biraz.

Neyle olan dostluğunuz nasıl başladı? Bir hikayesi var mı?

Bu dostluk çok uzun yıllar önce ben Bursa'dayken başladı. Belki 20-25 yıl önce Heykel'den Çekirge'ye dolmuşla giderken radyoda bir ney taksimi çıktı. Spiker, 'Niyazi Sayın'dan ney taksimi dinlediniz' dedi. O zamanlar çok küçüktüm ve öylece kalakaldım, çok ilginçti bu. Nasıl etkilenmiş olduğum, neyin tınısının ulvi olup olmadığı önemli değil; ney sesi beni çok etkilemişti. Aradan uzun yıllar geçti. İstanbul'da okurken Kubbealtı Cemiyeti'nde Ömer Erdoğan perşembe geceleri ney dersi veriyordu. Ben de o zamanlar Basın-Yayın'da öğrenciydim. Oraya gitmeye başladım. O şekilde neyin hikayesi başladı. 15-20 yıldır da bir ilkokul öğrencisi gibi, öğrenciliğim hâlâ devam ediyor.

Ney çalmak diğer müzik aletleriyle karşılaştırdığımızda sabır gerektiren ve çok zor bir uğraş. Neyi iyi çalabilmenin sırrı nedir?

Her enstürüman zordur, sadece neye özgü bir şey değil. Aslında her enstürüman sabır gerektiriyor bir şekilde. Teknik açıdan konuyu ele aldığımızda bir gitarı alıp tellerine vurduğunuz zaman gitarın telerinden ses çıkıyor. Halbuki bir neyden ses çıkarabilmek için bayağı uğraşmanız gerekiyor. Zaten neyin gizemi de orada başlıyor. O yüzden daha bir gönülden bağlılık gerekiyor. Ney aslında Leyla gibi. Gizemli ve kendisini hemen ortaya çıkartan bir şey değil. O nedenle uzun zaman peşinden koşmanız gerekiyor. Öyle bir etkileşim var. Birazcık ilgilenmediğiniz zaman hemen küsüyor. Mesela bir hafta ilgilenmediğiniz zaman, bütün sesler geriye gidiyor. Bir gül yetiştirir gibi, sürekli bakım yapmanız gerekiyor.

Neden başka müzik aletleri, neyin tınısı gibi insanı bilinçaltına yöneltmiyor ve uhrevi bir hava estirmiyor?

Birçok sebebi var. Neyin çıkardığı sesi böyle değerlendirmeniz kültürel background'unuzla ilgili. Onun dışında neyin insanı özüne yönlendirmesinin sebebi, neyde nefes sesinin olması. Gitar çalarken parmağınızın sesi yerine gitarın tellerinin sesi çıkar. Halbuki neyde nefese ait bir ses var ki; nefes çok kişisel ve çok özel birşey. Kamış, içerisinde yabancı bir madde olmadığı için doğal ve çok eski bir enstürümandır. Tabii enstürümanlarda her zaman kişiye daha yakın bir ses vardır. Yapay bir maddeden yapılan flüte üflediğinizde metalden kaynaklanan bir soğukluk vardır örneğin.

Hollanda Kültür Bakanlığı'nın desteklediği, Neyzen Tevfik'le ilgili bir tiyatro oyunun müziklerini ve müzik direktörlüğünü yapıyorsunuz. Bu çalışmanızdan biraz bahseder misiniz?

O enterasan bir şeydi. Hollanda, özellikle kültür alanında dünyada en büyük yatırımı yapan ülke. Bu konuda harcama yapmak üzere ayrılmış çok büyük fonları var. Şaban Oğul isminde bir Türk tiyatro dinektörünün Neyzen Tevfik'le ilgili bir projesi varmış. Hollandalılarla birlikte Türkiye'ye geldiğinde Lale Plakçılığa girmişler ve oradan rastgele, neyle ilgili CD'ler satın almışlar. Daha sonra Hollanda'ya gittiklerinde Sufi Dreams'i dinlemişler ve beğenmişler. Onların yapmak istedikleri Neyzen Tevfik'in daha modern bir anlayışla yorumlanması idi. Daha sonra benimle bağlantı kurdular. Projeyi kabul ettim ve üç aydan fazla bir süre onlarla birlikte çalıştım. Müzikleri bitti, oyunun diğer çalışmaları da hazır olduğu zaman sahneye konulacak.

Amacı; güzel olana aracılık

Kanada'nın Montreal kentinde yaşayan Mercan Dede'nin gerçek adı Arkın Ilıcalı. 33 yaşındaki müzisyenin on parmağında on marifet var. Neyin yani sıra davul, zarp ve tablayı ustalıkla çalıyor. Montreal Concordia Üniversitesi'nde bir ara ebru dersleri veren sanatçı, underground partilerde Arkın Allen adıyla DJ'lik yapıyor. Ilıcalı'nın, caz ve etnik müzik türünde albümleriyle tanınnan Golden Horn şirketinden "Sufi Derams" ve "Journey of a Dervish" adlı iki albümü yayınlandı. Üçüncü albümü Şubat ayında Doublemoon Records'tan çıkacak. Ayrıca Arkın Allen adıyla Ünterchill'den yakından piyasaya çıkacak olan "Ünterior Horizons" adlı bir derleme albüm çalışmasına katılan Ilıcalı, "Omnisciense" adında bir başka derleme albümün yapım ve miks çalışmalarını üstlendi. Özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa'da çok iyi tanınan Arkın Ilıcalı'nın aynı zamanda "Mercan Dede Topluluğu" adında bir grubu var. Topluluk, daha önce "Alla Turca: Mehter'den Mozart'a" adlı konserler dizisinde sahne almıştı. "Sufi Dreams" albümünden çok etkilenen Alman Televizyon yapımcıları, Sufi Müziği ile ilgili belgeselde sanatçıya başrol verdiler. Arkın Ilıcalı, Mercan Dede, Arkın Allen. Farklı isimler altında eserler veren bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları. Onun için önemli olan şekil değil, insanlara güzel olanı verebilmek.




Kağıda basmak için tıklayın.

Çivilerin laneti jenerik oldu
Savaş Ay'ın ilk filmi "Bir Çingene Masalı-Dansöz"ün jeneriği, film gösterime girmeden ilgi uyandırdı. Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesi sahnesiyle başlayacak olan filmin jenerik görüntüleri, Reuters tarafından tüm dünyaya dağıtıldı.
Kamera arkası ayrı bir film!
Filmin jeneriğinde yeralacak bu sahnenin çingene mitolojisinde de önemli bir yer tuttuğu için yer aldığını belirten Ay, mitolojiye göre çingenelerin kendilerini yahudiler gibi seçilmiş bir ırk kabul ettiklerini kaydetti. Ay, mitolojiyi şöyle anlattı: "Hz. İsa, çarmıha gerilirken hiç kimse çivi yapmaz. Ancak çingeneler yukardakilere yaranmak için çivileri yaparlar. Dört çividen birini de çırak çalar, bu yüzden Hz.İsa'nın iki ayağı üst üste konarak birbirine çivilenir. Bunun üzerine Hz.İsa'nın havarileri çingeneleri lanetler. 'Çingeneler bundan sonra hiçbir yere yerleşemesin. Su içtikleri bir nehirden aynı yıl içinde bir daha su içemesinler. İsa'nın doğumundan sonra bu lanet bitsin ve çingenelerin altın çağı başlasın' diye.." Tiyatro kökenli oyuncuların ağırlıkta olduğu filmde Hz.İsa rolünü Savaş Ay'ın "Yeşilçam'ın Robert de Niro'su" dediği Fikret Kuşkan canlandırıyor. Ay, Kuşkan'ı ikinci filmi "Çingene Masalı"nda ise başrolde oynatmayı düşünüyor. Filmde rol alan çingenelere Çolpan İlhan, Nilüfer Açıkalın gibi isimlerin oyunculuk dersi verdiğini anlatan Ay, filmin kamera arkasıyla ilgili de bir belgesel hazırladıklarını ve bunu da tv'de yayınlanacağını sözlerine ekledi.


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...