YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

"Türkiye gerçeği" hepimizi yoruyor!..

Alman ruhbilimcilerin 1910'larda geliştirdikleri ve 1930'lardan sonra Amerika'ya da ihraç edilip, buradan dünyaya yayılan "Gestalt Psikolojisi" diye bir okul var.. Bizim dilimizde buna "Biçimci Ruhbilim" deniliyor..

Bu okulun bakış açısını, biyolojiye, sosyolojiye, fizik bilmine ve her türlü bilimsel alana uygulayabilirsiniz..

"Gestalt"cılığın özü şu..

Bir bütünü, ancak o bütünü irdeleyerek anlayabilirsiniz.. Süleymaniye Camii'nin taşlarını inceleyerek, "Süleymaniye"yi anlayamazsınız.. Bir ulusun kimliği, o ulusu oluşturan bireylerin birer birer sahip oldukları kimlikten farklı bir bütündür..

Şimdi Amerika'nın Santa Fe kentindeki "Karmaşıklık Enstitüsü"nün (İnstütute of complexity), bilimler-arası (inter-disipliner) bir yaklaşımla, tıbbı, ekonomiyi, sosyolojiyi ve tüm meslekleri, ortak araştırmaya itmesi, bu "gestalt okulu"ndan herhalde etkilendi..

Örneğin bir maymunla veya bir inekle, bir insanın, kimyasal yapıları aynıdır.. Hücrelerin kimyası, farksızdır.. Ama nihai sentezde (veya bütünde) aynı hücrelerin birleşmesinden, maymun, inek veya insan oluyor..

Ya da, "insan"ların kurduğu iki devletten biri gelişiyor, biri gelişmiyor.. Demek ki, insanlar toplum haline dönüşürken, "bütün"de bir farklılık oluyor..

Bu "farklılık oluşumu", "karmaşıklık süreci"dir..

Bu "bütün"ü en fazla etkileyen şey ise, "bilgi"dir..

Bir canlı organizma için bu bilgi, bazan soğuk, bazan sıcak, bazan hava kirliliği, bazan aydınlık, bazan karanlıktır.. Vücut, dış ısı derecesi ne olursa olsun, aldığı bilgiye göre kendini uyarlayıp, vücut ısısını 36-37 derecede tutar..

"Üşümek", "canı acımak", "yorulmak" gibi olgular, dış dünyadan alınan bilgilere karşı reaksiyondur.. Bunlar, bütünün, dış dünyaya karşı uyumunu, değişimini sağlar..

Toplumlar da böyle..

Toplumların dış dünyaya karşı uyumu da, "bilgi"nin alınabilmesine ve "bütün"ün organları arasında, bu "bilginin iletişimi"ne bağlı..

Diyelim ki Türk toplumunda bazı bireyler ve bazı kesimler, dış dünyadaki "değişimin bilgileri"ni, alabiliyor..

Çok aydın, çok özgürlükçü, çok demokrat bireyler ve kesimler var..

Ama bu bilgileri, toplumun bütün kurum, kesim ve bireylerine iletemiyorsanız, Türk toplumu ve devleti, değişmiyor..

Çok demokrat bazı gazetecilerin varlığı, "medya"yı değiştirmiyor.. Dünyaya açık bazı politikacı ve bürokratların varlığı, devlet organlarının dünyaya açık olmasına yetmiyor..

Ve bilgi, özgürce iletilemediği için, "eski yapı", kurumları ve toplumu ile "yeni"yi eziyor, yok ediyor..

Sonuçta "bütün", yani "toplum", veya "devlet", aksıyor, topallıyor, geri kalıyor..

Kanımızca, "ne olacak bu memleketin hali" diye yüzyıllardır aynı soruyu seslendirmekten vazgeçip, toplumu dış dünyanın gelişmelerine açık hale getirmek ve tıkanmış bilgi kanallarını açmak, çıkar yoldur..

Resmi ideolojinin şartlandırdığı, kalıplaşmış, çarpıtılmış ve dondurulmuş "eski bilgiler"i, ilkokuldan başlayarak, üniversiteler ve sonra da medya aracılığıyla, topluma enjekte ediyoruz..

Bu açıdan Türkiye, bir etnografya ve ideolojiler müzesi gibi..

En ilkel kan davası gelenekleri, dünyada nesli tükenmiş faşist veya komünist ideolojiler, Meji öncesi Japonya'da görülen türden yabancı düşmanlığı, çağdaş uygarlığa karşı sömürge Afrika'sı insanlarında rastlanan hayranlıkla karışık korku, "bizi bölecekler" şeklindeki fobiler.. v.b..

Bunların hepsi, "Türk toplumu" dediğimiz bütünü biçimlendiren nitelikler..

"Yeni dünya"ya ve "değişim"e karşı, inanılmaz bir direnç var bütünde..

"Yeni ve gerçek bilgi" alınıp, toplum ve devlet organları arasında iletilemediği için, dış dünyadaki her gelişme, şok yaratıyor..

Okullardaki bilgiler, medyanın pompaladığı sloganlar, yasalar, hep aynı..

Türkiye bu açıdan, pilli bebek gibi.. Dış dünya, bu bebeğin neresine basılınca, hangi tepkinin geleceğini adeta bilip, oynuyor..

Kıbrıs.. Güneydoğu Sorunu.. Ermeni Meselesi.. Özelleştirme.. Sivilleşme.. Sevr Antlaşması.. Haçlı Seferleri.. Emperyalist Sömürü.. Megalo idea.. Kemalist laiklik.. Din elden gidiyor..

Böyle hassas sloganları biraz kaşıyın, 200 yıldır verilen reaksiyonlar, aynen tekrarlanıyor..

Ve bu süreç, hem geri bırakıyor "bütün"ü, hem de "bireyler"i yıpratıyor, yoruyor..

ŞAKA

Ödemeye başlamış!.

Dinç Bilgin, "Etibank"ın off-shore hesaplarından doğan 17 milyon dolarlık borcunu ödemiş..

Aferin!. Demek borcunu ödeyecek parası var..

Şimdi geriye kaldı Sabah'ın Etibank'a olan 500 milyon dolarlık borcu.. Ve "Bilgin" şirketlerinin kamu bankaları ile özel bankalara ve şahıslara olan, 700-800 milyon dolarlık borcu..

Bir de "Sabah"tan ve "ATV"den atılan gazetecilere olan kıdem tazminatı borçları..

Yani iş, bir atla, üç nala kaldı!.

DEMOKRASİ

Clinton da artık direksiyonda!.

Geçen hafta yeni ABD Başkanı Bush göreve başlarken, eski Başkan Clinton da, Washington'daki Andrews Hava Alanından bir askeri uçağa binip, emekliliğini geçireceği New York'a gitti..

O sırada, kendisini uğurlamaya gelen kalabalığa hitaben bir konuşma yaptı bir uçak hangarında..

Şöyle dedi özetle..

- Demokrasilerde, direksiyonda halk vardır.. Seçilmişler ve yöneticiler, arka koltukta oturur.. Seçmenin belirlediği yöne gidilirken, gerekenleri yaparlar.. Ben Başkan olarak, 8 yıldır hep arka koltukta oturdum.. Şimdi artık ben de halkım.. Ben de direksiyona geçiyorum.. Bundan sonra neler söyleyeceğimi göreceksiniz.. Bana, pankartlarla "gitme" diyorsunuz.. Ben bir yere gitmiyorum.. Ben size ve kendime geliyorum..

Dünyanın en önemli kamu görevinden, anayasa emri gereği ayrılmış bir insanın, bu sözlerinde hafif "demagoji", hafif "kırıklık" olabilir..

Ama kabul edin ki, güzel sözlerdir bunlar..

Demokrasiyi, serbest seçimi, değişimi ve değiştirilmeyi özümsemiş bir toplumun, çok önemli politikacısının sözleridir..

Başarılı olmasına rağmen değiştirilen politikacıların var olduğu ülkeleri izlerken, başarısızlıkları kronik hale gelmiş politikacıların ülkenin kaderiymiş gibi demir-baş oldukları bir ortamda, Clinton'un sözleri bizi duygulandırdı..


26 OCAK 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...