YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bumin'in "ihsas-ı rey"i

Türkiye'de insanların hukuka olan güven kayıplarının temelinde "yüksek yargı"nın yakın zaman kadar bazı temsilcileri nedeniyle itibar kaybetmesinin payı büyüktür. Anayasa Mahkemesi'nin başında Yekta Güngör Özden'in, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamında Vural Savaş'ın, Danıştay'ın başında Erol Çırakman'ın bulunduğu bir dönemin ardından, kimseyi bu güven kaybından dolayı yadırgamamak gerekiyor. Kendilerine has hukuk anlayışlarıyla, devleti bireye üstün kılmanın, sistem ideolojisini ülkedeki düşünce zenginliğinin üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmanın bariz örneklerini veren bu isimlerden sonra insanlar, kim olduklarına bakmaksızın yerlerine gelenlere daha baştan sınırsız bir kredi açtılar. Çünkü, hukuk eksikliğinin bu ülkenin temel problemi olduğunu herkes biliyordu. Basit bir hakkı aramak için mahkeme mahkeme sürünen de, partisi kapatılacak olan da.

İşte böyle bir "fetret"in ardından, "yüksek yargı"nın başına kariyeri hukuktan yana olmakla bilinen isimlerin gelmeye başlaması, herkeste açık ya da gizli bir umudun yeşermesine yol açtı. Sami Selçuk, Mustafa Bumin (daha önce Ahmet Necdet Sezer) ve son olarak da Sabih Kanadoğlu'nun gelişleri, "hukukçuların hukuka el koyması" niteliğinde önemli gelişmelerdi. Nitekim, özellikle Sami Selçuk ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığı döneminde ve tabii ki Cumhurbaşkanlığı'nda Sezer, Türkiye'nin hukuk adına aradığı çizgiyi getirdiler ve halen de bunu cesaretle temsil etmektedirler. Mustafa Bumin de bu çizginin bir temsilcisi gibi görünmektedir. Ancak, son günlerde içinde bulunduğu kaotik durum, zihinlerde "fetret"ten kalma şüpheleri yeniden uyandırmıştır.

Anayasa Mahkemesi'nin Meclis iradesine mukavemet ettiği görüntüsü maalesef Bumin döneminde verilmiştir. Mahkeme, Meclis'te hazırlıkları son aşamaya gelen değişikliğe açıktan karşı çıkmakla millet iradesini de sınırlayan bir tavır geliştirmiştir.

Oysa, yaşanmakta olan mücadelenin ne olduğunu en iyi Bumin'in kendisi bilmektedir.

Türkiye'de siyasi hayatı ve dolayısıyla da "demokrasi tabanlı istikrar"ı doğrudan etkileyen bir parti kapatma sorunu vardır. Mevcut Siyasi Partiler Kanunu ve Anayasa ile de bu sorunun çözümü mümkün değildir. Bumin aylar önce bunu, "Meclis, bu konuda bir düzenleme yapsın" sözleriyle dile getirmişti. Önceki gün sarfettiği, "Bir siyasi partinin kapatılmasının; Avrupa ülkelerinin, AİHM`nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`nin ve Amerikan Yüksek Mahkemesi`nin kriterleriyle çözümleneceği inancındayız. Zorlaştırmaya karşı değiliz, siyasi partilerin kapatılmasından yana da değiliz" sözleri de bunu gösteriyor. Yani, mevcut düzenlemelerle bu ülkede parti kapatmaya devam edilir, kimse de bunu önleyemez. Bu gerçeğin en yakın tanığı olan bir hukukçunun "üçte iki oy şartı"nı önleyeyim derken "parti kapatma lobisi"nin tezleriyle ortak duruma düşmesi mantığı zorlamaktadır. Başkan, mahkeme adına yaptıkları açıklamanın ne kadar önemli olursa olsun, "üçte iki" konusunu aşacağını ve kamuoyunda şu anda davası görülmekte olan partinin kapatılması yönünde ihsas-ı rey duygusunun üreteceğini bilmeliydi.

Yine de Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın söylediği herşeyi aynen onun ifadeleriyle kabul ediyoruz. Hükümete istifa resti çekmemiştir, askerden ya da başka bir yerden talimat almamıştır, Cumhurbaşkanı'nı araya sokmamıştır, tamam. Üçte iki oy çokluğu konusunda kaygıları vardır, bu Anayasa Mahkemesi'nin çalışmalarını güçleştirmektedir, buna da tamam. Ancak, Meclis Anayasa değişikliği paketini ertelediğini ilan ettikten ve bizzat Başbakan bu konudaki kaygılara hak verdiğini ve bu konuyu bir kez daha düşüneceklerini açıkladıktan sonra mahkeme adına resmi bir açıklama yapmanın anlamı nedir? Bu açıklamanın, devam etmekte olan bir davayı olumsuz yönde etkileyeceği hesap edilmemiş midir?

Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın "ihsas-ı rey" hakkı yoktur çünkü, onun zaten sırası geldiğinde kullanılacak reyi vardır.

Türkiye, hukukla güven tazelemek istiyor. Hukuk kurumlarının ve hukuk adamlarının bu çatışmaların tarafı olmaya devam etmesi ise bu isteğin ve güvenin baş düşmanıdır.


26 OCAK 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...