T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyasi sorular

Bugünlerde nerede birkaç kişi ile bir araya gelsem siyasi sorular arka arkaya sıralanıyor:

-Nihayet olan oldu, parti bölündü.

-Gelenekçiler (yaşlılar) bir tarafa çekilip gençlere imkan ve fırsat verselerdi ne olurdu?

-Filan gitmiş filanlarla anlaşmış, dâvayı satmış diyorlar, siz ne dersiniz?

-Bu bir ihanet ve itaatsizlik değil midir, böyle bir davranış meşru olur mu?

Daha nice sorular, değerlendirmeler, zanlar ve tahminler...

Daha önce birkaç defa yazdım, laik, çok partili demokratik cumhuriyet sisteminde hangi dinden, mezhepten, gruptan olursa olsun bir araya gelip parti kuranlar, mevcut sistemin kabul edebileceği bir program sunarak siyaset yapanlar, bu sistem içinde, sistemin kurallarına göre ve izin verdiği sınırlar içinde siyaset yaparlar. Bu siyaseti, başka din ve sistemlerin siyaset kuralları ile karıştırmamak gerekir. Siyasi grupların maksatları, kendi din, ideoloji ve dünya görüşlerine hizmet olabilir, ama bu maksat, yukarıdaki gerçeği değiştirmez. İslam'dan bir örnek vermek gerekirse mevcut sistemde parti kuran ve lider olan kişi ne halifedir, ne de halife namzedidir; laik demokratik cumhuriyette iktidara talip olan bir partinin başkanıdır. Kendi değerleri ve amaçları ile mevcut sistemin vazgeçilmez ilkeleri arasında sıkışıp kalan lider ve partililer çeşitli taktikler uygular, yol ve yönteme başvururlar. Bunların tamamını İslam'ın zaruret kuralı içine soksak bile ortada bir ictihad vardır; bu da isabetli de hatalı da olabilir. Bir partili siyaset tarzını veya belli bir kararı ve davranışı hatalı bulur da ona itiraz ederse, onu değiştirmek için mücadele ederse ne hiyanet etmiş olur, ne ülü'l-emre itaatsizlik söz konusudur.

Daha özelde şunları söylemek mümkün ve belki faydalıdır:

Siyaset tarzı ve aktörlerin değişimi parti içinde gerçekleşebilseydi bölünme olmazdı, gerçekleşemedi, bölünme oldu, şimdi ah tuh demenin faydası yoktur.

Dün bir yola başkoymuş, birbirlerine inanmış ve güvenmiş, aralarında akrabalık derecesinde yakınlık, sevgi ve saygı oluşmuş kimseler, siyasi faaliyette (amaçlar, usul, öncelikler, çözümler, aktörler... gibi konularda) görüş ayrılığına düştüler ve bunu da başka türlü gideremeyerek farklı partilerde siyasete karar verdiler diye tu kaka yapılamazlar. Önceki duygu ve ilişkileri samimi inanç ve değerlendirmelere dayanıyorduysa şimdi de ancak birbiriyle dost olabilirler. İthamlar, iftiralar, karalamalar, düşmanca tavır alışlar asla tasvip edilemez. Şimdi bir yarış başlamıştır, bu yarışta geçer akça, tabanı ikna edecek kadro, program, hedefler, öncelikli meseleler ve çözüm tarzlarıdır. Bunları bir tarafa bırakıp atışmaya girişmek veya bazı tabuları kullanmak/istismar etmek ahlaki değildir. Dileriz iki taraf da bunları yapmaz.

Tabana gelince: Dün kendilerine beraber gelen, kurşundan bir duvar gibi elele, gönül gönüle gelen kimselerin bugün siyasi görüş ayrılığına düşmüş olmaları ve farklı gruplar/partiler halinde gelmeleri tabanın aklını karıştırmamalıdır. Bu bir siyasi görüş ve ictihad farkıdır. Dün bu partiye oy vermiş olan taban bugün iki gruptan birine -veya başkalarına- oy verecektir. Tercih objektif bilgiye ve ikna olmaya dayanacak, bilinçli olacaktır. İyi niyet, millet ve memleketin menfaati esas olduktan sonra (tabanda da bu düşünce hakim ise) sandıkta ayrılanlar camide, cemaatte, ictimai hayatta birleşecek, kardeşçe duygular içinde dayanışmaya devam edeceklerdir, etmelidirler.

Bu bir ahlak imtihanıdır, bu imtihanı kazanmak seçim kazanmaktan daha önemlidir.


29 Temmuz 2001
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED