T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ne kazandık?

28 Şubat sürecinde önce Refah ardından da Fazilet Partisi kapatıldı. Bu kapatılma kararlarının her ikisi de hukuki bakımdan tartışmalıydı ve millet vicdanında kabul görmedi. Muhtemel ki Refah Partisi ile ilgili kapatılma kararı yakında AİHM'de de kabul görmeyecek.

Peki bu kapatma kararlarıyla, keza sivil siyasete yapılan diğer müdahalelerle ne kazanılmış oldu?

Belki şu anda Fazilet Partisi'nin yerine iki partinin ortaya çıkması, parti kapatmayla RP-FP çizgisine destek veren sosyolojik tabanı bölme hedefinin zahiren tuttuğunu ortaya koydu. Ancak bu hareketi belli bir parti veya kadroyla sınırlı görmek ve bunlar tasfiye edilirse veya bölünürse bu hareket söner diye düşünmek yanlıştı. Nitekim bu yanlışlık bugün açık bir biçimde ortaya çıkmış bulunuyor.

Genel olarak 'Milli Görüş' diye isimlendirilen ve isim babası olması dolayısıyla Necmettin Erbakan ile bire bir ilişkilendirilen bu hareket, düşünülenden çok daha geniş sosyolojik ve siyasi bir tabana sahip. Bu taban mevcut olduğu sürece şu veya bu kadro tarafından temsil edilen siyasi bir harekete dönüşmesi kaçınılmaz. Sosyal gelişmelerin dinamiği emir-komuta zinciri çerçevesinde şekillenmiyor. Şekillenmediği için de sosyal gelişmeler yasak ile engellenemiyor. Bu gerçek 28 Şubat'ın dördüncü yılında "Yenilikçi Hareket"in yakaladığı rüzgardan da belli.

"Yenilikçi Hareket"in yakaladığı bu rüzgar açıkça ifade edelim ki sadece kendi güçlerinden kaynaklanmıyor. Kaynaklansa daha programı ortaya konmamış, kurucular kurulu ilan edilmemiş bir hareket bu ölçüde geniş kitlelerin ümit kaynağı olmazdı. Bu, 28 Şubatçılar'ın ülkenin yönetimine iteledikleri siyasi kadronun büyük ölçüde beceriksizliğinden kaynaklanıyor. Bu kadro 3-4 senede öyle bir icraat ortaya koydu ki ülkeyi ekonomik olarak iflasın, sosyal olarak patlamaların eşiğine getirdiler. Millet artık bu gidişatın sorumlusu olarak gördükleri liderlere açıkça sataşıyor. Bu yüzden de iktidar ortakları kolay kolay halkın karşısına çıkamıyorlar. Hiçbirisi % 10 barajını açacak bir siyasi desteğe sahip değil. Keza ülke klasik anlamdaki bağımsızlıktan da hayli uzak. İşte biraz da bu tablo "Yenilikçi Hareket"i ümit haline getiriyor. Millet mevcut yöneticilerden kötüsü olmaz diye düşünüyor.

Bu durumda 28 Şubat'ın mimarları dönüp geriye bir bakmalılar. "Tasfiyeye çalıştığımız insanlar dört sene sonra yine milletin ümidi, güvenci. O halde yaptığımız müdahale ülkeye, siyasi olarak, ekonomik olarak ve sosyal olarak ne kazandırdı?" diye sormalılar. Alacakları cevap kocaman bir hiçtir. Teslim aldıklarından çok daha kötü bir ülke bırakıyorlar.

Bütün bunları 28 Şubatçılar'ın ayıplarını bir kez daha yüzlerine vurmak için yazmıyorum. Onlar tarih önünde hesaplarını verecekler, dilerim hukuk önünde de verirler. Milli iradeye müdahalenin bir ülkeyi getirdiği noktayı ortaya koymak için yazıyorum. Yazıyorum ki bundan sonraki müdahale heveslilerine ders olsun. Demokrasinin yollarına kendilerini kullanarak mayın döşeyenlere ve bugünlerde buna bir daha heveslenenlere karşı daha dikkatli olsunlar. Yetişmişlikleri gereği nereye ne zaman mayın döşeneceğini en iyi onlar bilmeli değil mi?


31 Temmuz 2001
Salı
 
M.AKİF AYDIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED