T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şeriatçı doğalgaz füze kalkanına karşı

Türkiye, son dakikada hâlâ sudan bahanelerle yan çizmeye çalışıyor ama İran doğalgazı kapıya dayandı. Ancak, pürüzler bitecek gibi değil. Enerji Bakanı Zeki Çakan, gaz alımına başlanılabilmesi için İran'ın tamamlaması gereken ölçüm istasyonunun hazır olmadığını söyleyerek, "Uygunluk ve Hazır Olma Sertifikası" tamamlanıncaya kadar alım yapılmayacağını açıkladı. Ardından, iki ülke enerji bakanları normalde Temmuz'da başlaması gereken alımın Eylül'e kaldığını açıkladılar.

Türkiye aslında, Refahyol'un yıkılışından beri "mümkün olsa da bu işten vazgeçilse" havasında. Bunu da her fırsatta belli ediyor.

Peki "devlette devamlılık" ilkesine ne oldu? Böyle bir ilke var varolmasına ama "o zamanki devlet"in üzerinden koskoca bir 28 Şubat geçti. Şimdi devamlılık yine var ama metazori var. Çünkü, İran doğalgazı Türkiye'nin altına imza attığı 67.8 milyar metreküplük doğalgaz, "al ya da öde yükümlülüğü"ne dahil 57.2 milyar metreküplük kısma giriyor. Bu doğalgazı ister alalım, ister almayalım parasını ödeyeceğiz.

Doğalgaz ihtiyacımız gerçekten çok büyük. Sadece İran'dan değil Rusya'dan hatta Nijerya'dan doğalgaz alıyoruz ya da alacağız. Çünkü Türkiye, enerji konusundaki stratejik tercihini büyük ölçüde doğalgazdan yana kullanmış bulunuyor. Gaz ile hem ısınacağız, hem de elektrik üreteceğiz.

Türkiye'nin 2020 yılındaki doğalgaz talebi 82 milyar metreküp olacak. Şu anda, 67.8 milyor metreküplük bir gaz bağlantısı yapıldı. Bu gazın 4 milyar metreküpü Cezayir'den, 1.2 milyar metreküpü Nijerya'dan, 14 milyar metreküpü Batı hattı aracılığı ile, 16 milyar metreküpü de Mavi Akım Projesi ile Rusya'dan, 10 milyar metreküpü İran'dan, 16 milyar metreküpü Türkmenistan'dan, 6.6 milyar metreküpü de Azerbaycan'dan sağlanacak.

İran gazındaki gönülsüzlüğümüz ve Mavi Akım'daki şaibelere rağmen buraya kadar herşey yine de güzel sayılır. Asıl önemli sorun ya da kritik nokta, Türkiye'nin enerji konusunda yaptığı bu stratejik tercih ile dış politikadaki stratejik ortaklıklarının çatışma halinde bulunuyor olması.

Herkes biliyor.... Doğalgazda Rusya'ya bağımlılık yetmiyormuş gibi bir de Mavi Akım gibi inşası ve uygulaması zor bir projeye kalkışmak Amerika'yı küplere bindirdi. Elde var bir.

İran doğalgazı en az Ankara'daki "laiklik yanlıları"nı olduğu kadar ABD ve İsrail'i çıldırtıyor. Elde var iki...

Bütün bunlar yetmezmiş gibi dün bir de Irak doğalgazı söylentisi çıktı.

Irak Petrol Bakanı Amir Muhammed Raşid, Türkiye'nin güneydoğusuna yılda 11 milyar metreküp doğalgaz iletecek bir boru hattı inşası için anlaşmaya varıldığını açıkladı. Elde var üç...

Böyle bir hatta karşı olan müttefiklerimizin isimleri saymakla bitmez. Irak'a BM ambargosu var ve sadece ABD ile İsrail değil, neredeyse bütün dünya bu hatta karşı çıkabilir.

Enerji ile dış politika tercihlerimiz arasındaki stratejik çatışmanın en dramatik örneği de ABD'nin öncülük ettiği Füze Kalkanı Projesi'nde, kalkanların Güneydoğu'ya konuşlandırılma ihtimali. Bu konuşlandırmanın başta İran ve Irak, ardından da Rusya'nın "muhtemel" saldırılarını önlemeye yönelik olduğu bir sır değil. Yani özetle, milyarlarca dolarlık doğalgaz alacağımız, elektrik ve ısınma konusunda bağımlı hale geleceğimiz üç ülkeye karşı; bir yandan da savunma ittifakına giriyoruz.

Türkiye elektrik düğmesi ile füze düğmesi arasında ölümcül bir dans yapıyor.

Merak ettiğim şu...

Bütün bunları Ankara'da "derin" bir merkez, "süper" bir akıl mı planlıyor yoksa; hem müttefiklerine hem de komşularına karşı aynı anda kullanılabilecek ya da her an elimizde patlayabilecek bu kozlar Türkiye'nin kucağına tesadüfen mi düşüyor?


31 Temmuz 2001
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED