T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yarım kalan mektup

Ruşen Eşref Ünaydın, Türk edebiyatına "edebî röportaj" türünü kazandıran şahsiyet.

Mütareke ve Millî Mücadele dönemlerinde, edebiyatımızın ünlü simalarıyla yaptığı bir dizi röportajı, Türk Yurdu dergisiyle Vakit gazetesinde yayımlamış, daha sonra "Diyorlar ki" adıyla kitaplaştırmış.

İleriki yıllarda yeni harflerle basımı sözkonusu olduğunda H. Ali Yücel, yazardan bir önsöz yazmasını ister.

O istek üzerine Ruşen Eşref'in kaleme aldığı, önsöz olmaktan ziyade, hacim ve muhteva bakımından adeta bir hatırat niteliğini taşıyan ve "Azizim..." diye başlayan mektup, yazarın vefatı dolayısıyla yarım kalır.

Terekesinden çıkan ve yazarın hayat hikayesiyle birlikte Diyorlar ki'nin meydana geliş süreci ve röportaj yaptığı edebiyatçılar hakkında çok önemli bilgiler veren eser, hiçbir yerde yayımlanmamış.

Yarım kalan mektup, Nuri Sağlam'ın titiz çalışmaları sonucu "Ruşen Eşref Ünaydın'dan Hasan Ali Yücel'e Diyorlar ki İçin Bir Mektup" adıyla Kitabevi tarafından yayımlandı. Sadece edebiyat meraklılarının değil, Millî Mücadele dönemine ilgi duyanlar ve röportaj tekniği üzerine kafa yoranlar kadar, Ruşen Eşref'in güzel Türkçesini önemseyenlerin de zevkle okuyacakları bir çalışma.

Kitabın önsözünde Nuri Sağlam kısaca şöyle söylüyor: "Ruşen Eşref, özellikle Mütareke ve Millî Mücadele dönemlerinde kuvvetli bir tarih bilinci ile kaleme aldığı yazılarında, o yılların karamsar ve ezici atmosferi içinde bunalan dimalara azim, iman ve ümit aşılamış; o kara günlerin her ne pahasına olursa olsun aşılacağı inancıyla, hem cephedeki askerin hem de cephe gerisindeki halkın mukavemetini diri tutmağa çalışmıştır. Millî Mücadele'nin içinde fiilen yer alan yazar, kırk ay süren bu yürüyüşün hemen her safhasını takip etmiş, müşahade ve tahassürlerini de ustalıkla yansıtmıştır.

Anafartalar'da kazandığı zaferin ardından M. Kemal Paşa'yı, şahsî özellikleri ve askerî dehasıyla ilk defa Türk ve dünya kamuoyuna tanıtan da Ruşen Eşref Ünaydın'dır."

Çocukluk hatıraları, okul yılları, ilk aşkı, yazmaya başlaması, ilk yazısının yayımlanması, ünlü simalarla röportajlarının arka planlarını okuduktan sonra, ünlü bir yazarla sırdaş olmanın keyfini yaşayabilirsiniz.

Karınca kararınca

Karınca kararınca, kara karınca olur.
Karınca sararınca, sarı karınca olur.
Karınca ata binince, atlı karınca olur.
Karınca kanatlanınca, kanatlı karınca olur.
Karınca kocayınca, böceklerin maskarası olur.

Karıncalarla deprem arasında bir ilişki olduğunu düşündükten sonra, o hayvancıkları ufak bir çocuk dikkatiyle yeniden incelemeye başladım.

Gördüm ki karıncalar sanıldığı kadar çalışkan değil. Yahut çalışkan ama, yeterince akıllı değil. Çünkü çoğu zaman, aynı yolu boş gidip boş dönüyorlar. Eğer o gidiş gelişler seyahat amaçlı değilse tabii... Derken efendim, bir kitabın ilk satırlarında şu cümleye rastladım:

"Bazı geceler, eskimiş Acem halılarının üstünde yürüyen karıncaların adım seslerini duyarak uyanıyordu."

Ahmet Altan'ın şu günlerde liste başı olan İsyan Günlerinde Aşk adlı kitabı böyle başlıyor. Nasıl bittiğini ise, okuyup göreceğiz.

GÜNÜN ŞAKASI

Rivayet o ki, edebiyat camiasında başarılarından söz edilen iki farklı dergi "Atlılar" ve "Kırklar" birleşme kararı almış.

Bundan sonra çıkacak olan yeni derginin adı KırkAtlılar olacakmış.

"Kırk atlı o gün çocuklar gibi şendik"

Dedikodu bu kadar olur!

(Sait Müsait)

Çaysız çay bahçesi

Yalova'nın Çiftlikköy ilçesi sahilinde yeni bir mekan açılmış. Adı "Yalovaspor Halk Plajı ve Çay Bahçesi"
Ne hikmetse, çay yok.


31 Temmuz 2001
Salı
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED