T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Uzmanlar iş başında

Hayatı dünya ekonomilerine nizamat vermekle geçmiş Stanley Fischer'ın tavrına 'salakça' diyebilen uzmanlar dururken sadece 'cep ekonomisi' bilenlerin lâfı mı olur? Fischer'ın 'uzmanlarla buluşma kahvaltısına' bizim gibiler değil ekonomi uzmanları dâvetliydi. Gittiler ve yaşadıklarını bizlerle de paylaştılar. Sağolsunlar...

Dâvetli 'uzman yazarlar' şunlardı: Asaf Savaş Akat, Taner Berksoy, Deniz Gökçe, Türkel Minibaş, Hurşit Güneş... Ayrıca, Osman Ulagay, Ercan Kumcu ve Ege Cansen... Güngör Uras'ın adı da eklenmiş bu listeye, ama son anda gelen dâvete icabet etmemiş Milliyet yazarı...

Meslekten olmayan kişilerin de gazeteciliğe bir ucundan karıştığı günümüzde 'çıkar çatışması' yaşanabiliyor. Bu sebeple, Batı'da, yazısında söz konusu ettiği kişi, ürün, şirket veya sektörle kendisi arasında 'farklı' bir ilişki varsa, yazar, ya yazısının bir yerinde ya da bir notla, o ilişkiyi okurlarının dikkatine sunuyor. Bir ürünü, firmayı, partiyi, kararı, yasayı eleştiren kişinin, o konuyla doğrudan ilişkisi olduğunu bilmek, yazısını o gözle değerlendirmeyi getireceği için çok önemli.

Meral Tamer hatırlattı; Fischer'la görüşmeye çağrılan, görüşleriyle medyada sıkça karşılaşılan profesörlerden biri, devletin el koyduğu bir bankanın yönetim kurulu üyesiydi. Bir başka profesör-yazar da ülkemizin öndegelen ticaret bankalarından birinde yönetim kurulu üyesi. Bir uzmanın da yatırım danışmanlığı şirketi var... Bu ilişkiler kamuoyu tarafından bilinmiyor...

Bunun önemi şurada: Uzmanlar da bizim gibi birer insan, yazı yazarken onlar da etraflarından etkileniyorlar. Görüş açıklarken içinde yer aldıkları grubun çıkarlarından bütünüyle soyutlayabiliyorlar mı kendilerini acaba? Yoksa, görüşleri, grup çıkarlarından izler taşıyor mu? Bunu bilebilmemiz için, o kişinin yazısının bir yerinde ya da televizyonda konuşurken adının altında, çıkar ilişkisi içinde bulunduğu sanayi veya ticari sektörle, finans kuruluşuyla ilgili bilgi de bulunmalı...

Özellikle bizim ülkemizde... Çünkü, 'uzman' sıfatıyla açıkladığı görüşlerdeki vahim hataların faturasını kimse ödemiyor bizde...

Örnek beklediğinizi biliyorum. Fischer'la kahvaltı edenler arasında da yer alan cerbezeli bir ekonomi profesörünün, 19 Şubat 2001 günü, MGK toplantısından çıkan Bülent Ecevit'in, "Cumhurbaşkanı terbiyesizlik etti" demesiyle başlayan kriz sürecini öngörememesi yeterli bir örnek olur mu sizin için? Öyle basit bir öngörü hatası değil; arşive girip o günlerdeki yazılarını yeniden okudum, o 'uzman profesör', kimiyle 'şamşırık' diyerek, kimini 'hümanist grayder' diye anarak etrafa çatıyor ve "Kriz çıkabilir diyenler felaket tellâlıdır" buyuruyordu...

En iyisi, profesörün, o meş'um 19 Şubat'tan iki gün önce yayımlanmış, "Kriz çıkabilir" diyen bir başka yazara cevap verdiği yazısını alıntılamak. Cevap verme ihtiyacı duyduğu yazar, uzmanımızı çileden çıkaran yazısında şunları söylemiş: "Aniden program dağılma noktasında. Neler olabileceğini kestirmek imkânsız. Herkes kendi başının çaresine bakacak. İstikrar programlarının dağılması ve bunun sonucunda ortaya çıkan finansal krizler hiç beklenmedik zamanlarda gelir. Biz hükümetin IMF desteği ile yazı geçirebileceği kanısındaydık. Ancak yanılma olasılığımız şu anda çok yüksek. İstikrar programını bundan sonra yürütmek imkânsız gibi bir şey olacaktır..."

Şunlar da, 'Üstad' diye küçümsenen öteki yazarın daha sonraki satırları: "İstikrar programı devam edemez. Program birkaç hafta içinde dağılabilir. Bunun çok ciddi sonuçları olacağını söylemeye gerek yok. Bono faizleri kısa zamanda kasım ayında gördüğümüz seviyelere yaklaşır. Borsa 4-5 hafta içinde yüzde 20 düşebilir. Dövize yavaş ama ısrarlı bir talep gelebilir... Şimdiye kadar görülmemiş bir karmaşanın başında olabiliriz. Tehlikeli ve tahmini imkânsız bir durum..."

12 Şubat günü kaleme alınmış bu tespitler bir hafta sonra patlayacak krizi haber veriyordu; ancak Fischer'la kahvaltı eden uzman o günlerde kriz beklemediği için, bu görüşleri 'felaket tellâllığı' olarak mahkum etti: "Bu satırları yazmak için ne tür bir psikolojik yapı gerekli, ona psikologlar karar verir elbette. Bu satırların yazarı akademisyen olduğunu iddia ediyor. Piyasa hakkındaki tahminlerinin çok iyi olduğunu düşünüyor. Geçmişte de kriz tahminlerinin başarılı olduğunu iddia ediyor. Ama gerçek ne? (..) Bu satırların yazarına âcil şifalar diliyoruz. (..) Uydurukçu ve üfürükçünün çeşitli tipi var. Kimi göbeğine muska yazar! Kimi sizi büyüden kurtarır! Kimi bilimsel tahmin yaptığını iddia eder. Göreceğiz! Ama insanlar bunlara küfür etmesin de ne yapsın?"

"Kriz çıkacak" diyen bir başka akademisyen yazara "Acil şifalar" dileyen uzman, bankasında yönetim kurulu üyesi olduğu grubun patronunu da görüşleriyle etkilemiş olmalı ki, kriz gecesi başbakanlıktaki toplantıya o patronun da katıldığı görüldü. Bir bankayı yanlış kişiye sattığı için güvenoyuyla düşürülen bir eski bakanın yedeğinde...

Uzman yazarın Fischer'la görüşmesinden sonra neler yazdığını da merak ediyor musunuz? Etmeyin. İşte kısa hüküm cümlesi: "Fischer iyimserdi, hem Fischer hem de Derviş rahatlamış görünüyorlardı." O bu kadar kendinden emin ve iyimser diye umarım yeni bir kriz çıkmaz. Allah hepimize şifa versin...


31 Temmuz 2001
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED