T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sezer yine kriz üretiyor…

TBMM'nin büyük bir ittifakla çıkardığı "anayasa değişikliği paketi" cumhurbaşkanına takıldı. Sezer'in veto ettiği iki Anayasa maddesi malum:

"İdeolojik ve anarşik suçlardan mahkum olanlar affa uğrasalar bile milletvekili olamazlar" hükmünü, "terör suçundan mahkum olanlar milletvekili olamazlar" şekline çeviren ve Tayyip Erdoğan'ın önünü açan 76. madde değişikliği…

Ara seçimlerin yapılmasını bir ön süreye (genel seçimlerden seçimlerden 30 ay sonra, bir sonraki genel seçimden 12 ay önce) ve düşen milletvekili sayısı şartına bağlayan (27 kişi) 78. maddede bu şartların kaldırılmasına yönelik değişiklik…

Cumhurbaşkanının gerekçeleri de malum:

Sezer, 76. madde değişikliğinin kişiye özel olduğunu, 78. madde değişikliğinin ise "engeli kalkan kimilerine, normal süreyi beklemeden milletvekili seçilme yolu açtığını", bunları "kamu yararı" ve "hukuk devleti fikri"ne aykırı bulduğunu söylüyor. Başka bir deyişle "Evrensel hukukun ilkeleri yasaların genel ve nesnel olmasını, kişiye özgü olmamasını, kamu yararı amacıyla çıkarılmasını zorunlu kılar" diyor…

Cumhurbaşkanı "hem hukuki hem siyasi açıdan yanlış" içindedir ve "suni bir kriz" üretme noktasındadır.

Nasıl?

Sezer'in gerekçesinde ileri sürdüğü ilkeler doğrudur. Ancak bu ilkeleri bu yorumlama biçimi tümüyle yanlıştır. Zira, özellikle 76. maddede yapılan değişikliğin iki amacı vardır.

Bunlardan ilki Sezer'in belirttiği amaçtır, yani AKP'nin siyasi liderinin durumunu normalleştirmek ve yasağını kaldırmaktır.

İkinci amaç ise anayasada yer alan yasakçı bir hükmü ortadan kaldırarak demokratikleşmenin önünü açmak ve hukukun ruhuna uygun bir şekilde, kişi özgürlüklerini güvence altına alan bir düzenleme yapmaktır.

Sezer'in ileri sürdüğü üzere genel ilkelerden hareketle bir karşılaştırma yapılırsa görülecektir ki, yapılan düzenleme yararı ve uzun vadedeki sonuçları açısından birinci amaçtan çok ikinci amacı merkez alır. Yani "bu düzenlemeyle kalıcı olan ya da kalıcı olacak olan Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olması değil, temel hakların korunması ve güvence altına alınması"dır.

Sezer'in yorumu, bu yorumun hukuki sonuçları açısından da yanlıştır, daha doğrusu siyasidir.

Keyfi bir yasağın kaldırılması kişiye özel diye engellenirse asıl o zaman hukuk devleti ve evrensel hukuk ilkeleri ihlal edilmiş olur.

Böyle bir durum, yani "kişiye özel düzenleme olmaz ilkesi, evrensel hukukun en az onun kadar önemli diğer bir ögesini, kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesi genişletilmesini hususunu sınırlayamaz".

Kamu yararı da bu noktada tam olarak bunu ifade eder.

Nitekim Erdoğan'ın dışında 76. maddenin değişmesinden yararlanacak başkaları da vardır ve 12 Eylül mevzuatı varlığını sürdürdükçe başkaları da olacaktır…

Bu durumda şu sonuç açıktır:

Cumhurbaşkanı yaptığı yorumla ve vetosuyla "yasakçı bir zihniyetin yanında yer almış, önündeki yasakçı yasaları kuru bir şekilde ve özgürlük fikrinin özünü dikkate almadan yorumlayan bir yargıç konumuna düşmüştür". Yaptığı işle Sezer karşımıza demokratikleşmeden değil yasaklardan yana bir kişi olarak çıkmıştır.

Ayrıca bu görünüm Sezer'i hukuki gerekçeleri bahane kılarak siyasi davranan ve siyasi yorum yapan bir konuma da itmektedir.

Siyasi açıdan hatası da budur.

Gariptir ki, bu siyasi konum bildiğimiz kadarıyla Sezer'in bugüne kadar içine düşmek istemediği bir konumdur. Reddettiği bir konumdu…

Ancak ne var ki, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı makamı hukuka riayeti gözetmekle ile siyasi yararı gözetmek arasında bir noktadadır. Cumhurbaşkanları bu çelişkiden evrensel hukuk ilkelerini özgürlükçü bir yoruma tabi tutarlarsa kurtulabilirler.

Aksi halde kriz üretirler…

Sezer de kriz üretmiştir.

Üstelik bu, sembolik olarak sadece "meclis ile Çankaya arasındaki bir gerginlik"ten ibaret değildir. Tavrı aynı zamanda "Erdoğan'ı fiili yetkiler taşıyan buna karşılık sorumluluğu olmayan bir rolde tutmaya ittiği, bu açıdan siyasi normalleşmeyi reddettiği için de krizle içiçe"dir. Sezer burada da siyasi yararı gütmemiş, siyasi yarar ile kamu yararını birleştirememiş ve kolay bir durumu zora çevirmiştir.

Şimdi ufukta referandum görünüyor…

Bu referandumun sonucu şimdiden bellidir. Cumhurbaşkanının fikri kaybedecektir ve kişi olarak Sezer'in toplumsal meşruiyeti yara alacaktır. Ayrıca YSK'nın vereceği ara seçim kararına göre normalleşme takvimi ülkede yeni sorun ve tartışmalara yol açacaktır.

Evet, bu hukuki ve siyasi aklı hiçbir yönüyle anlamak mümkün değil.



21 Aralık 2002
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED