|
|
MUSTAFA NİZAMOĞLU
3 KASIM gecesi seçim sonuçlarının değerlendirildiği "Seçim Partisi" programında görüş aldığı işadamları ve siyasetçilerin olumlu tavrına karşılık şaşkınlık ünlemiyle onlara "kuşkular yersiz miydi?" sorusunu yönelten, bugün ise hükümetin bir aylık performansına bakıp açıkyüreklilikle "evet, kuşkular yersizmiş" diyebilen Mehmet Ali Birand, o dönemde kendisi dahil herkeste soru işaretleri olduğunu ancak şu ana kadar kuşkuların tam tersinin çıktığını söylüyor. Çok uzun süredir bu meslektesiniz. Neden hâlâ yorulmadan haber peşinde koşuyorsunuz? Bu enerji ve meslek hırsı nereden geliyor? Başarınızın sırrı nedir? Ben işime saygı duyan ve severek yapan biriyim. Benim için önemli olan haberdir. Köşe yazıları, köşe yazarları önemli değil. Habercinin getirdiği malı herkes yorumlar, manşet yapar, ekrana taşır. Ben haberciyim, kafam haber için işler. Sevdiğim için keyifle yapıyorum, keyifle yaptığım için de başarılıyım. Fiilen çalışıyorum da. Bazıları gibi oturup ona buna pislik atarak yazı yazmıyorum. Kastettiğiniz kişi Emin Çölaşan. Çölaşan'la yeniden alevlenen kavganız hakkında neler söylemek istersiniz? Bakın bir Çin atasözü vardır ve bu benim en çok sevdiğim atasözüdür. Şöyle der: "Eğer nehrin kenarında uzun süre kalabilme gücünüz varsa, düşmanlarınızın cesetlerinin teker teker önünüzden geçtiğini görürsünüz." Siz gördünüz mü? Evet gördüm ama daha göreceklerim var. Az kaldı, bir iki tane daha var. Ali Kırca'nın yazdığı gibi yorulmak bilmiyorsunuz. Yaşadığınız badirelere rağmen meslekten vazgeçmediniz. Geçmişte "kahretsin, bırakıyorum" dediğiniz oldu mu? O dönem bana çok pahalıya mal oldu ama hiç böyle bir şey demedim. Tam tersine, karalandığım günün ertesinde daha hırslandım. Çünkü, karşındakileri cezalandırmanın tek yolu daha başarılı olmaktır. Pek çok önemli isimle söyleşi gerçekleştirip, onları programınıza konuk ettiniz. İsteyip de görüşemediğiniz kişiler oldu mu? Bu durumu sadece Amerikan başkanlarında yaşadım. Onların kendi gündemleri var çünkü. Görüşebilmek için o ülkeye sizin başbakanınızın gitmesi veya onun buraya gelmesi gerekiyor. Böyle belirli koşullar var. Bunun dışında kimseyle sorunum olmadı. "Benim programıma çıkamaz" dediğiniz isimler var mı? Meselâ Emin Çölaşan... Onu bırakın. O, benim için zavallı bir insan. Programıma çıkamaz dediğim insanlar, politikacılar var. Çıkartmamışımdır da... Ama isimleri bende kalsın. Aralarında aileme zarar getirebilecek çirkefler de var çünkü. En çok zorlandığınız ve sizi güç duruma düşüren program hangisiydi? Böyle birçok program oldu ama beni en fazla Saddam Hüseyin'le yaptığım söyleşi rahatsız etti. Tercümeyi yanlış anlayınca bağırarak ayağa fırlardı. Bu sefer bütün adamları, "başkanımıza ters lâf mı etti" diye ayağa kalktı. Hükümet, malını iyi satamadı "Kopenhag'tan tarih çıkmadı" diyen Emin Çölaşan'a karşı, Türkiye'nin dişe diş bir mücadeleyle iyi bir tarih aldığını ve AB'nin de kapısını açmak zorunda kaldığını yazdınız. Hükümet başarılı mıydı? Bir kere dünyanın hiç bir yerinde yüzde yüz garanti diye bir şey yoktur. İkincisi, varsayımlarla hareket edilmez. O günkü duruma bakarsınız. Evet, bu bir tarihtir. Bundan daha net bir tarih tarif edilemez. Bu hükümet çok iyi pazarlık etmiştir. Ama bir hata yapmış ve malını satamamıştır. Malı iyi satamadı ve başarısını, başarısızlık gibi gösterdi. Bu da kendi hatasından. Çünkü, ilk başta çıtayı çok yüksek koydu. Ondan sonra geç viraj aldı. Eğer perşembe günü 2003'ün imkânsız olduğunu anlayıp 2003'te ısrar etmeseydi ve cuma günü karar açıklandığı zaman, "bu benim için yeterli, bunu istiyordum" deseydi -ki bunu cuma akşamı söyledi- bugün Türkiye'de alkışlanacaklardı. Hükümet doğru adım atmıştır, doğru yere gitmektedir. Hükümetin bir aylık performansını nasıl buluyorsunuz? Hükümet konusunda ben dahil bir çok kimsede soru işareti vardı. Acaba yine 28 Şubat gibi bir dönem yaşanır mı? Yine bir gerilim ortamı olur mu? diye. Şu ana kadar tam tersi çıktı. Sağlıklı oldukça gazetecilik yapacağım Son zamanlarda toplumda ve siyasette olduğu kadar medyada da önemli gelişmeler var. Günah çıkartma gibi... Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 1990'lardan şu son döneme kadar medya politika ve politikacılarla çok içiçe oldu. Bu da kamuoyunda olumsuz etki yaptı. Onun için şimdi insanlar "artık yeni bir dönem başlasın" dediler. AKP'yle galiba yeni bir dönem de başladı. Dikkat ediyorum, AKP bütün medya gruplarına eşit mesafede duruyor. Çiller katıldığı son programda, Çağlayangil'e, "Emekli olmayı düşünüyor musunuz?" gibi acemice bir soru sorduğunu anlatmıştı. Ben de aynı acemiliği yapayım. Ne zaman emekli olacaksınız?
Siyaset ve medyada insanları emekliliğe olaylar ve sağlığı ayırır. Sıhhatim ve aklım yerinde olduğu sürece devam. Lâmba altına ışık vermemeye başlarsa, biter. Ama ben şanslıyım. Her şeyi yerinde olup da altına ışık veremediğinden emekli olmuş çok gazeteci var.
|
|
|