T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sezer sorun çözmüyor

Hiç kuşkusuz, şu an Türkiye siyasetinin en önemli sorunu, Tayyip Erdoğan'ın durumudur. Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olarak seçimlere girmiş, kendisi milletvekili olamadığı halde partisini 363 milletvekili ile parlamentoya taşımış bir insandır. Herkes kabul etmektedir ki, halk onu başbakan olarak görmek istemektedir. Ancak o başbakan olamamaktadır. Gene herkes, en kısa zamanda bir yasal düzenleme yapıp, Erdoğan'ın milletvekili seçilmesini ardından da başbakan olmasını gerekli görmektedir. Ana muhalefet bile böyle düşünmekte, çünkü "Erdoğan efsanesi"nin denenmesi ve seçimlerde sorumlu tutulması gerektiğini düşünmektedir.

Erdoğan'ın başbakan olamaması, başbakanlığın bir başka isim tarafından doldurulması sonucunu doğurmakta, bu durum da, Başbakanı "ikame" ve "sınırlı sorumlu" bir konuma sokmaktadır. Başbakanlık görevini üstlenen kişi, diyelim Abdullah Gül, ne kadar kendi içinde liyakatli olursa olsun, sürekli bir "geçicilik" sendromunu yaşamaktadır. Başbakan'ın aynı zamanda Erdoğan tarafından denetleniyor görünümüne düşmesi de, toplum ve bürokrasi nezdindeki itibar ve etkinliğini tahrip etmektedir.

Tüm bunlardan, sonuç itibariyle ülke zarar görmektedir. Çünkü istikrara muhtaç bir ülke, istikrarın dinamosu durumundaki iktidarın parlamentodaki 363 milletvekiline rağmen, istikrarsızlığıyla sancılanmaktadır.

Bu durumun sür'atle izalesi gerektiği noktasında herkes hem fikirdir.

Bu yüzden, denebilir ki herkes, Tayyip Erdoğan'a özgü bir düzenleme yapılmasını arzu etmiştir.

Ve bu sebeple, Siirt'te seçimlerin iptali, çok çok geniş bir kabul görmüştür. Hatta insanlar, Siirt'te önü kesilen Erdoğan'ın, gene Siirt'ten Meclis'e girebilecek olmasını, Türkiye'nin hoş gariplikleri arasında değerlendirmiştir.

Ve gene bu sebeple, Siirt'te seçimleri yenileme vesilesiyle getirilen, Tayyip Erdoğan'a Meclis yolunu açacak Anayasa değişiklikleri Meclis'ten 440 gibi rekor bir oyla geçmiştir. AK Parti'nin Meclis'teki sandalye sayısının 363 olduğu düşünülürse, bu rakamın ne kadarının "Ana Muhalefet"e ait olduğu net olarak görülür. Ana muhalefetin bu değişikliklere oy vermesinin hiç bir anlamı bulunmadığı, ya da iktidarın kuyruğuna takılarak böyle bir yola girdiği söylenebilir mi?

Şimdi eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, tüm bu düzenlemelerin Siirt'teki seçimlerden yola çıkarak Tayyip Erdoğan'ı Meclis'e taşımak amacı taşıdığı açıktır. Yani Cumhurbaşkanı'nın değişiklikleri toptan veto gerekçesinde ifade ettiği şekilde kişiye özeldir, somuttur, özneldir. Belki şu da söylenebilir ki, soyut hukuk çerçevesi içinden baktığınızda Sayın Cumhurbaşkanı'nın vetosu mantıklıdır.

Ancak...

Ancak, bir de eskilerin ifadesiyle maslahat var... Yani ülke çıkarı...

Bir noktada, ana muhalefet dahil, medyanın çok büyük kısmı dahil, insanları bir noktada birleştiren şey de o maslahat hadisesi değil mi?

Yani Türkiye'nin çıkarı için Erdoğan'ı başbakanlığa getirecek bir düzenlemenin yapılması, hem de sür'atle yapılması gereği gözardı edilebilir mi?

Türkiye - AB ilişkilerinin görüşüldüğü bütün platformlarda, Türkiye'nin demokratikleşme yolunda yasalar çıkarsa bile bunun uygulanmadığı, bunun somut örneğinin de Tayyip Erdoğan olduğu hatırlatılmıştır. Bütün dünya Tayyip Erdoğan'ın "kişiye özel, öznel ve somut" bir uygulama ile siyaseten devre dışı bırakıldığı inancındadır. Dünyanın önüne, bir insanın önünü kesmek için bütün sistemin seferber olduğu görüntüsü ile çıkmak mı güzeldir, yoksa bu sakil görüntüyü izale etmek için yasal düzenlemeye gitme görüntüsüyle çıkmak mı?

Evet, yapılan, "kişiye özel"e karşı "kişiye özel", "öznel"e karşı "öznel", "somut"a karşı "somut" bir düzenlemedir.

Hadise neden, Türkiye'nin çıkarı için sistemin kendi hatasını tashihi, ya da sistemin kendi içinde bir mukabele-i bil misil gerçekleştirmesi gibi algılanmasın?

Kaldı ki, bu tarz bir yasal düzenleme Türkiye'de ilk defa oluyor değil. Abdullah Öcalan yargılanırken TBMM, Anayasa değişikliği yaparak, DGM'lerde askeri yargıçların görevine son veren değişiklikleri gerçekleştirmedi mi? İdamı böyle bir prosedür içinde kaldırılmadı mı? Üstelik o düzenleme, "dış etkiler"in gölgesini çok daha açık taşımıyor muydu?

Doğrusu Sayın Sezer'in, bu problemli durumun halli için ne düşündüğünü merak etmemek elde değil. Hani insan, bir zirve de bunun için düzenlense de çözüme gidilse diye düşünüyor. 363 milletvekili ile Ak Parti Meclis'te, Tayyip Erdoğan genel başkan olarak orada, Başbakan Gül burada, zaman zaman peşpeşe bakanlar kurulu toplantısı ötede... Ve istikrara ekmek kadar su kadar muhtaç Türkiye gerçeği ortada... Evet, sorun çözmek gerekiyor, sorunların bir parçası olmak, ya da sorunları büyütmek değil...

Herhalde hiç kimse, vatandaş oyunu böyle kullanmak suretiyle en büyük hatayı yaptı, ceremesini de 5 yıl çeksin diye düşünmüyordur...


21 Aralık 2002
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED