T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Açıklamalı Meal" hakkında zaruri açıklama (I)

Yaklaşık dört yıl önce, okurlardan gelen talepler muvacehesinde Suat Yıldırım'ın —Zaman gazetesinin promosyon olarak dağıttığı— "Kur'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali" hakkında 5-16 Ocak 1999 tarihleri arasında bu köşede yayımlanan müteselsil 8 yazı kaleme almış ve bu vesileyle değerlendirmelerimi kamuoyunun nazarına sunmuştum. Belirtmeliyim ki o zaman eleştirilerimi mütercimi incitmemeye özen göstermek suretiyle yazmış, irfanına tevkilen esasa müteallık misallerin ve dahi vurguların yeterli olabileceğini düşünmüştüm. Yanılmışım.

Sebebini izah edeyim:

Geçen yıl kitabın 2. baskısı yapılmış… Yurt dışında bulunduğumdan bu baskıdan henüz haberim oldu. Biraz tedkik edince, mütercimin üstlendiği bu ağır vazifenin mesuliyetini idrak edemediğini teessüfle bir kez daha gördüm.

Benim yıllardan beri Türkçe Kur'an çevirilerine yönelik temel eleştirim 'yöntemsiz' oluşları noktasındadır. Nitekim Yıldırım'ın çevirisi de bunlardan biriydi…. Verdiğim misaller hep bu zaafı tebellür ettirmeye matuf iken işaret ettiğim hususları hiç ama hiç anlamamışlar, üstelik nezaket ve hassasiyetime şu şekilde mukabele etmekten çekinmemişlerdir:

— "Mealimiz 1998 yılında Zaman gazetesi tarafından yayınlanıp okuyuculara hediye olarak dağıtılmıştı. Geçen süre içinde takdirlerini ifade eden çok sayıda okuyucu arasında, on beş kadar ihtisas ehlinin bulunması şükrümüze vesile olmuştur. Muttali olduğum sadece bir tenkit oldu ki o da esasa yönelik olmayıp, eserimiz vesilesiyle, yazarın genel olarak meal çalışmalarına yönelttiği eleştirilerini ihtiva ediyordu. Kolay anlaşılan, munis ifadeler kullanmamızı, avama yönelik bir meal olarak değerlendiren bu eleştiriyi nazar-ı itibara almaya değer bulmadım. (…)"

İmdi, lütfen şu çeviriyi dikkatle okuyunuz:

51— (…) İşte o sırada Vezirin eşi "…" diye itiraf etti.

52-53— Yusuf dedi ki: "Onların bu şahitliklerine lüzum görmem, benim vezire gıyabında hainlik etmediğimi ve Allah'ın, hainlerin hilesini iflah etmeyeceğini, onun da bilmesi içindir. Bununla beraber, nefsimi de temize çıkarmam. (…)"

Biz o zaman bu çevirinin doğrudan Kur'an'ın aslına müdahale olduğuna işaret etmiş ve mütercimi uyarıp şöyle demiştik:

— Sayın Yıldırım âdetleri hilafına bu iki ayeti çevirirken birleştirmişler, hatta müteâkib sayfa 53. ayetle başlıyor olmasına rağmen bu sayfayı 54. ayetin çevirisiyle başlatmakta bir beis görmemişler. Pek denemedikleri halde burada Berkenar Mushaf'ın sayfa düzenine uymamalarında bizce bir mahzur yoktur. Lâkin aktarılan ifadenin Hz. Yusuf'a ait olduğu da nereden çıkıyor? Sayın Yıldırım, tefsir kitaplarında mevcut olan bir yorumu tercih edebilir ve tercih haklarını da özgürce kullanabilirler; ancak ihtilaflı (bizce hatalı) bir yorumu, "Kur'an'a aidiyeti kesin olan bir husus" imişcesine doğrudan zikretmelerinin gerekçesi nedir? Kendileri bu konuda yakîn hâsıl etmiş olsalar bile okurdan kısa bir açıklamayı niçin esirgemişler ve kıssanın akışını etkileyen bu tasarrufları hakkında neden hiçbir bilgi vermemişlerdir? Suat Yıldırım Hoca, "asla bağlı kalmak" düsturuna itibar etseydi, basit bir parantez işaretiyle böylesi veballerin altına girmekten pekâlâ kurtulmuş olurdu."

Peki bu eleştirinin yayımlanmasından sonra ne olmuş?!?

Sayın Yıldırım, hemen eserinin 2. baskısında bu ayetlere daha önce verdiği anlamı tamamen değiştirmiş ve uyarılarımıza uygun bir biçimde yeni bir mânâ vermiş… Dilerseniz şimdi eleştirimizin nasıl bir sonuca yol açtığına biraz daha yakından bakalım:

51— (…) İşte o sırada Vezirin eşi "…" diye itiraf etti.

52-53— Ve devamla şöyle dedi: "Bunu böylece söylüyorum ki eşim vezir de (Yusuf'a sahib olmaya yeltenmemle beraber) kendisinden gizli olarak ona (fiilen) hiyanet etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini iflah etmeyeceğini bilsin. Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. (…)"

Çevirinin Türkçesi yine felaket bir halde… Üstelik hâlâ tercüme ve tefsir hatalarıyla malul… Lakin her şeye rağmen açıkça görülüyor ki meal sahibi eleştirimiz üzerine dersine biraz çalışmış ve daha önce fütursuzca ve çalakalem Hz. Yusuf'a isnad ettiği sözü, bu sefer asıl sahibinin ağzından aktarmayı başarabilmiş... Hatta bununla da kalmamışlar 9 satırlık bir açıklama notu ekleyerek (İbn Kesir'e atfen) şöyle demişler:

— Fakat ilk tefsir Hz. Yusuf (a.s.)'ın makamına ve Kur'an'ın siyakına daha uygundur. (…) Bu da vezirin eşinin sözünün devam ettiğini gösterir.

Belki şaşıracaksınız ama bu misale rağmen mütercimin eleştirilerimi nazar-ı itibara almadığını söyleyebilirim. Alsaydı, yüklendiği vebalin ağırlığı —yukarıda da görüldüğü gibi— birazcık olsun azalırdı.


21 Aralık 2002
Cumartesi
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED