T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çağdaşlaşalım güzelleşelim...

Onlar, dünyada bir "aç gözlülük iklimi" yarattı... Bunu, ellerinin altındaki milyonlarca yoksulu ucuza çalıştırarak gerçekleştirdiler ve çok para kazandılar. Kazandıkları parayı büyük vergi indirimi sağlayan kuruluşlara, Wall Street adlı kumarhaneye, silah ve uyuşturucu üreten firmalara yatırdılar.

Yaşadığımız çağda bunun adı "başarı"ydı.

Böylece, hiç kimse hak gaspının kötü ya da ayıp bir şey olduğunu düşünmedi.

Giderek, günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldi başarmak...

Başardığın kadar vardın.

Başardığın kadar insandın.

Başardığın kadar hayattan pay alabilirdin.

Biz de başarabilir, tarihin akışını değiştirebilirdik. Tedrisatın bir parçası olarak, bizden, başarmış büyük uluslara gıptayla bakmamız ve hep muasır hedeflere konuşlanmamız istendi.

Niçin insanlığın kaydettiği gelişmeler karşısında "ketm" ve "zavallı"yız?

Niçin topyekun bir hayal kırıklığının sismik dalgaları arasında savrulup duruyoruz?

Niçin "sistem"in uygarlaşma diye allayıp-pullayıp kaktırdığı fenomenin, semit yahudilere, müslümanlara, sarılara, kırmızılara, siyahlara karşı yürütülen savaşın artçı taarruzları olduğunu görmüyoruz?

Niçin, örneğin, yediğimiz mısır gevreğinin ziraatçiler tarafından değiştirilmesini delilik veya açgözlülük değil de, "ilerleme" kabul ediyoruz?

* * *

"Aynı çağda muhtelif çağlar vardır" der Cemil Meriç, "Çağdaşlaşmak neden hrıstiyan batının putlarına perestij olsun? Bu, kendi derisinden çıkmak, kendi mukaddeslerini inkar etmek ve peşin peşin köleliğe razı olmak değil mi? Biz apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız; düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha 'asil', çok daha 'insanca' bir medeniyetin..."

Uygarlaşma, dünya savaşlarıdır, nükleer cinayetlerdir, terördür, sömürgeciliktir...

Bir avuç aptal beyaz adamın teknik üstünlüğüne yaslanarak adım adım bütün yeryüzünü "ahtapot kolları" arasına alması, "kendileştirmesi"dir...

O insanca medeniyetin çocukları olarak biz kargaşadan yanayız.

Kargaşa gerçeğin bir parçasıysa, kıyamet gerçeğin ta kendisidir...

Dünyanın dibe vurduğunu görmek bizi mutlu ediyor.

Elimizden gelse, uygarlığı tasfiye eder, müzeleri yeryüzünden söküp atardık..

Çünkü müzeler, "bugün" bilgisine dair yanılsamayı güçlendirmekten, geçmişin ahmakça görkemini üretmekten öte bir işe yaramıyor.

* * *

Türk aydını yükselmek ve ilerlemek fikrini kötü bir "Tanzimat alışkanlığı" olarak hep din dışı alanlarda aradı.

Ahlakı yokederek yeni bir ahlak edindi.

Naturaya karşı yapaylığı, merhamete karşı zekayı yüceltti.

Kendilerini "ilerici", "aydın" diye nitelemelerine bakmayın, bu topraklar üzerindeki ilk ilericiler Padişah ekmeği yiyerek, saraya yanaşmalık ederek semirdiler.

Paris komününde savaştılar, iaşelerini saraydan temin ettiler.

"Biz bağımsızlıkçıyız, saraya kul olmayız" dediler, ama Cumhuriyet'le birlikte, sivil ve askeri bürokrasinin hizmetinde, devletin ayak işlerine tedvire memur edildiler.

Birçoğu uygarlaşmayı, mevcut kültürlerden birinin kıçına takılıp gitmek biçiminde anlıyor hâlâ ve "sistem" şatafatlı adlarla maskelediği "dünyayı işgal harekatı"na lojistik destek sağlıyor.

Bu yüzden hiçbir siyasal projeye ilgi duymuyoruz.

Bu yüzden hiçbir kurtuluş reçetesi bizi heyecanlandırmıyor.

Sorunlu bir ülkede yaşadığımızı biliyoruz ama gerçekte neyin sorun olduğu konusunda fikrimiz yok.

Bizim sorunumuz, belki de, henüz bizde olmayan şeylere sahip insanlarla aynı çağda yaşamak.

Çünkü biz, bize dayatılan, bize sunulan, ruhumuzu muazzep eden dünya nimetleriyle "nefret" ilişkisi içinde olmayı insanlığımıza daha uygun buluyoruz.


6 Ekim 2002
Pazar
 
MEHMETHAN FIRAT


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED