T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İçi acıyanların ülkesi var mıdır?

Yaşadığı topraklara hiçbir zaman ihanet etmeyen, hatta ihaneti zihninin kıyısından köşesinden bile geçirmeyen ama bu ülkeden gidemediği için de ihanetlerin en ağırını yaşayanların çaresizliğini hangi kelimelerle ifade etmek gerekir bilemiyorum.

Bu öylesine bir çaresizliktir ki, yaptığın her şeyin boşuna olduğunu bile bile her gün aynı umutsuzluğu tekrarlamaktan yorgun düşer, kahrolursun... Daha donanımlı bir insan olmak, eşyanın ve insanın "hakikat"ini kavramak ve hayatın anlamına vakıf olmak için yıllarını feda etmenin bile bir anlamı yoktur bu ülkede...

Hayatlarında bir kez olsun okuma ihtiyacı duymayan, hatta bırakın okumayı insan olmanın erdemini, coşkusunu düşünme ihtiyacı bile duymamış "küçük insanlar"ın kurduğu derebeyliklerin yanınızda, yörenizde adeta mantar gibi yükseldiğini gördükçe aşkı yüreğinizde tutuklu kalan bu ülkeden gidemediğiniz için her gün bir kez daha yanarsınız.

Yeteneklerin, zekanın ve birikimin hiçbir önemi yoktur sanki... Daha da dramatik olanı, sıradan kalabalıkların bir parçası olmadığın için "iyi insan" olma özelliğinin cezalandırılmasıdır.

"Herhangi biri" olana dek yakanı bırakmaz "küçük insanlar" korosu... Hayatın bütün alanları bilgisiz, fikirsiz insanlar tarafından kuşatılmıştır adeta. Her yerde onlar hakimdir, bütün zamanlarda bizden habersiz bizi bile onlar yönetmektedir.

Devletin üst kurumlarından siyasi partilerin yönetici takımına, "sözde" sivil toplum örgütlerinden medya plazaların görkemli katlarına kadar her yerde biraz "kıt zekalı" ama "yağlama" işlerinde üstün meziyetlere sahip insanların egemenliği sözkonusudur.

Yüzyıllar geçer ama senden habersiz seni yönetenlerin o bilgisiz ve "sıradan" olma özelliği hiç değişmez. Eğer, devlet kurumlarında bir yöneticiye ihtiyaç varsa ilk akla gelen onlar olur. Hatta, millete "vekil" olmak için bile "küçük insanlar korosu" içinde yer almak gerekmektedir. Çünkü, bilgili, birikimli, sorgulayan insanların vekaleti "kıt zekalılar" için tehlikeli olabilir...

İşte bu yüzden, bütün bir toplum olarak milli değerlerimizi "gizli emeller"den, fikirsiz, bilgisiz yönetici derebeyliklerimizi daha donanımlı ve birikimli insanlardan korumak için adeta andiçmişizdir...

Bu yüzden, hayatımızın renklenmesinden, aklımızın yeni fikirlerle buluşmasından, yüreğimizin yeni seslerle açılmasından müthiş korkarız. Birileri gelip, hep birlikte el ele tutuşup sıradan kalabalıklardan oluşturduğumuz büyük suskunluğumuzu bozacak diye ödümüz kopar.

İşte "gidemeyenler"in ülkesindeki en büyük çaresizliğimiz bundandır...

Bu yüzden, birileri zaten korkularla daralmış olan hayatımızı daha da daraltmak için hep tetikte bekliyor...

Bu yüzden, özgürce okumamızın, düşünmemizin, giyinmemizin önüne barikatlar kuranlar hep kazanıyor, biz kaybediyoruz...

Bu yüzden, bu şahane ülkede gidenlerden geriye sadece yüzdesi hesaplanamayacak kahroluşlar kalıyor...

Bu yüzden, içi acıyıp da söyleyemeyenlerin yarısının ruhu bu memlekette değil.


6 Ekim 2002
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED