T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Güzel insanlar da ölüyor

Cami avluları son zamanlarda ne kadar soğuk oluyor... Yoksa bizler yaşlanıyoruz da ondan mı?

Bir dostum, "Cenazeler eski dostlara bakarak yaşlandığımızı anlamamızın vesileleri" dedi içini geçirerek... Gerçekten de öyle. Yıllar önce yolları kesişmiş, günlük meşgale dağdağası yüzünden etrafa dağılmış insanlar, ortak dostlarının cenazelerinde buluştuklarında, hem içlerinden birini kaybetmenin hüznünü yaşıyorlar, hem de musalla taşına emanet ettikleri yol arkadaşlarını bir gün kendilerinin de izleyeceğini hatırlıyorlar...

Bizim neslin simge isimlerindendi Burhanettin Kayhan. Türkiye'nin yakın tarihi insaflı bir gözle yazılacak olsa, Milli Türk Talebe Birliği'nin (MTTB) yepyeni bir gençlik yetişmesindeki merkezi konumu o tarihin sayfalarında mutlaka yer alacaktır. Bilenler biliyor: Üniversite yıllarını o çetin 1960 sonlarında yaşayan pek çok genç, Rasim Cinisli ve ardından İsmail Kahraman'la 'şahlanmış' MTTB'yi Burhanettin Kayhan'ın başkanlığı döneminde sevdi.

Gençlik liderleri daha sonra ne yaparlar? Burhanettin Kayhan üniversitede öğretim üyesi olabilirdi, ya da siyasete atılıp Meclis'e girebilirdi... O bunları da denedi, ama yayıncılığı yeğledi. Öğretim üyeliği 1970'lerin ilk yarısında Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde kaldı... 1974 sonrasında hükümet ortağı olan MSP'nin lideri Necmettin Erbakan'a danışmanlık da yaptı... En kalıcı izi ise, kurduğu 'Kayıhan Yayınları'nda çıkardığı eserlerdir...

1977 seçimleri öncesinde, henüz aday tespitleri yapılırken, bir grup MTTB'linin, "Burhanettin Ağabey'i milletvekili görmek istiyoruz" hatırlatması için Ankara'ya gittiklerini biliyorum. Bugün de siyasi hayatın içinde bir parti yetkilisi, "Elbette" demişti, "Hocamızın danışman yaparak değerini herkese ilân ettiği bir kişiyi ihmal eder miyiz hiç?" Listeler açıklandığında ismi yokların en başında Burhanettin Kayhan bulunuyordu. Vaatçi yetkilinin, "Bu seçimde bize en fazla oy getirecek adaylar tespit edeceğiz" sözü kulağımda hâlâ çınlıyor. 1977'de, MSP, bir önceki (1973) seçimde çıkardığının ancak yarısı kadar milletvekilini Meclis'e sokabildi...

Onunla aynı dönemde başbakanlıkta görev yapan bir arkadaşı hatırlattı: Göze girmek için her fırsatı kollayan danışmanlardan olmamıştı Burhanettin Kayhan; tersine, verilen görevden payına düşeni, hiç yüksünmeden, daha birkaç yıl önce onbinlerce gencin lideri olduğunu hissettirmeden yerine getirmişti. Aynı arkadaş, "Boynunu hep dik tuttuğunun tanığıyım" dedi.

Ben de. Siyasete yakın durmak tahammül edilmez duruma geldiğinde, hiç tereddüt etmeden istifayı bastı ve İstanbul'a taşınıverdi.

Merhum Mehmet Babayiğit ve Selahattin Sadıkoğlu'nun da ortak olduğu 'Sırdaş Yayınları' ilk yayıncılık denemesidir. Daha çok güncel kitaplar bastılar. Her biri ayrı sahalarda sivrilen arkadaşları sonradan yayınevini ona bıraktılar; 'Kayıhan Yayınları' bütünüyle onun beğenileri istikametinde istikrarlı bir yayın çizgisi izledi.

Cağaloğlu Yokuşu üzerindeki Nurlu Merkez Han'da iken İstanbul'a her gidişimde mutlaka uğradığım bir yerdi yayınevi. Mütevazı çalışma odası dostların uğrak yeriydi. Bazen paketlemeye kadar her işle kendisinin ilgilendiğini görürdüm. Başkalarının çıkardığı kitapları da yakından izlerdi. Bir ara gazetelerde sürekli yazıları çıktığını, Türkiye'de gençlik hareketleri üzerine bir araştırması ve gençlere öğütler veren bir kitabı olduğunu da hatırlıyorum...

Yayınevi katalogu bütünüyle kendi beğenilerini yansıtır. Yazsa mutlu olacağı konularda önüne gelen yerli-tercüme kitaplar yayınladı. Tefsir, hadis, akaid, İslâm tarihi üzerine çok sayıda eser çıkardı. Yayınladığı son eserlerden birinin "Genç Türkler ve İttihat Terakki" oluşu bir tesadüf değildir; özellikle Osmanlı'nın son dönemi özel ilgi alanıydı. Kafkas halkları ve tarihi de öyle... Sayıları 70'e ulaşmış yayınlarında, en son, 11 Eylül uğursuz eylemlerinin yol açtığı zihniyet dünyasına ışık tutacak olanlar ön plana geçecek görünüyordu.

Son yıllarda görüşmelerimiz seyrekleşmişti. Ankara'da düzenlenen kitap fuarlarına yayınevi olarak katılıyor, ama eskisi gibi kendisi gelmiyordu. Cağaloğlu'ndaydı hâlâ, ama yokuşu her tırmananın uğramadan geçemediği mekânı terk etmişti. Düğünler veya cenazelerde karşılaşır olmuştuk. Sonuncusu iki müşterek dostumuzun evlâtlarının düğünleriydi. Yıllar önce Yeşilyurt'taki evine gidip geç kurduğu aile yuvasındaki huzurdan nasiplenmiştim. Neden insanlar birbirlerini daha sık arayıp sormazlar?

Tevazuu zırh olarak kullanmasını onun kadar bilen insan azdır. Buna karşılık gururu da bir kimliğe dönüştürmüş, müstağni yaşamayı her an göz önünde olmaya yeğlemişti... Paraya-pula önem verdiğini hatırlatan tek bir cümlesi yok aklımda. By-pass ameliyatı geçirdiğini biliyordum; kalp yetersizliğinden de şikâyetçiydi. Yaşı herhalde 60'a yakındı; ama benim gözümde yaşlanmadan ölen nâdir insanlardan biri oldu...

Cami avluları cenaze namazları öncesi soğuk oluyor. Etraftaki kır saçlı tanıdıkların bir zamanlar beraber koştuğumuz delikanlılar olduğunu bugünün gençlerine söylesek inanmazlar... Tıpkı benim, "Burhanettin Kayhan öldü" haberini ilk aldığımda inanmakta zorlandığım gibi.

Ne güzel insandın sen Burhanettin Ağabey...


6 Ekim 2002
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED