T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Zor okunan bir roman

Koca kitabı bir oraya bir buraya taşırken epey mahcubiyet duydum. Alt tarafı bir roman, 618 sayfa bile olsa, okuması onbeş günü geçer mi? Araya başka okumalar, fazladan günlük meşgaleler girdi, "Galiba bitmeyecek" noktasına kadar geldim. 'Bizden' bir konuyu işlemeseydi, bir de Tom Clancy imzasını taşımasaydı, kitaplığımda yüzlercesi bulunan "Bitiremediklerim" rafına çoktan kaldırırdım...

'Red Rabbit' (Kızıl tavşan) Clancy'nin taze romanı. Konusu Soğuk Savaş'ın en çatışmalı döneminde geçiyor. ABD'de "Amerikan başkanlarının en anti-komünisti" Ronald Reagan başkan; Sovyetler Birliği'nde Gorbaçov'a gidilen ortamda ihtiyar başkanlar birbiri ardısıra ölüyorlar. Vatikan'da da Polonyalı ve Moskova'yı tehdit eden bir Papa var. Papa, sürekli komünizm karşıtı lâflar etmesi yetmezmiş gibi, bir gün, bir mektupla, "Halkına sahip çıkmak üzere" ülkesine gideceğini Moskova'ya duyuruyor...

Yıl 1982... Politbüro, Papa'nın Polonya'ya gitme niyetini bir 'meydan okuma', hatta 'tehdit' olarak algılıyor... Politbüro'nın kayıt bile tutulmayan gizli toplantılarından birinde, "Polonyalı Papa'yı durdurma" kararı alınıyor...

Evet, anladınız: Clancy'nin son romanı, M. Ali Ağca'yı Roma'daki St Peter Meydanı'na ve bütün gençliğini geçireceği Rebibbia Cezaevi'ne götüren "Papa'ya suikast girişimi" üzerine... Ruslar, ellerine bulaştırmak istemedikleri pis işi Bulgarlara ihale ediyorlar, Bulgarlar da o sıralarda ülkelerinde cirit atan Türk Mafyası'ndan tetikçi kiralıyorlar...

Romanın en ilginç entrikası, Papa'nın öldürülmesi planından rahatsızlık duyan bir KGB mensubunun durduk yerde ABD'ye sığınarak cinayeti durdurmaya çabalaması... 'Rabbit', yani tavşan, onun durumundaki kişilere verilen sıfat... Moskova'daki CIA ajanları, tavşanı ve ailesini Prag'a yollayıp oradan İngiliz istihbaratı eliyle 'Hür Dünya'ya ulaştırıyorlar; yerlerine de trafik kazasında hayatlarını kaybetmiş üç kişinin cesedini bırakıyorlar. KGB yönetimi, tavşanın kaçtığını ve konuştuğunu bilmiyor, "Otelde çıkan yangında aile boğularak öldü, cesetler de tanınmayacak derecede yandı" sanıyor... Böyle sanmaya devam etsin diye de, Papa'yı kurtarmak için aleni bir çaba gösteremiyor CIA ve MI6...

Okurken zorlanmamın bir sebebi, romanın, Papa'nın ölümün eşiğinden dönmesinden sonra CIA'ye yakın kalemler (meselâ Claire Sterling ve Paul Henze) tarafından ortaya atılmış "Bulgar parmağı" tezine güç kazandırmak için yazılmış olması... Oysa, Sovyetler'in çöküşünden sonra, belgeler elden geçti, pek çok pis iş ortaya döküldü, ama "Papa'ya suikast" ile Moskova ve Sofya arasında ilişki kurulamadı...

Epey önce, Michael Dobbs adlı bir gazetecinin, Washington Post gazetesinde çıkan konuyla ilgili araştırmasına burada değinmiştim. Dobbs, araştırması sonucunda, "Bulgar parmağı" tezinin geçerliliğini yitirdiği görüşüne varmış... "Hikâyeyi M. Ali Ağca ortaya atmıştı, CIA ile yakın yazarlar da üzerine atladılar" diyor Dobbs. Hikâyenin merkez kişisi, Bulgar Hava Yolları (BHY) Roma şubesinde çalışan Sergei Antonov adlı görevliydi, eylemden 18 ay sonra hâlâ Roma'daydı Antonov ve tutuklandı; ama sorgusundan bir şey çıkmadı...

Clancy, ABD savunma bakanlığı ile 'yakın' bir kişi; esinlendirilen konularda romanlar yazıyor. Üzerinden 20 yıl geçtikten sonra "Papa suikastı" olayına ilgi duyması ve eski tezi günümüze yeniden taşıması ilginç... Oysa, Tad Szulc adlı New York Times'ta çalışmış, Polonya asıllı ve CIA'den haber almasıyla ünlü bir gazetecinin 2000 yılında yayımlanan, Türkçeye de "Papa'yı Öldürmek" adıyla çevrilen (Doğan Yayıncılık) romanında işlenen tez çok daha mâkul: Papa, Katolik Kilisesi içerisinde kopan bir ihtilâf sonucu öldürülmek istendi. Muhalif papazlar, ülkelerindeki İslâm örgütlerinden karanlık işlere bulaşmış birileriyle görüşüp cinayette kendi parmaklarını göstermeyecek bir tetikçi bulmalarını sağladılar...

Szulc, romanının sonuna eklediği notta, "Bu tez, Vatikan'ın arzusu üzerine, vaktiyle CIA'de çalışmış bir rahip tarafından yürütülen araştırmanın sonucudur" diyor. Roman tarzında kaleme alması bazı kişileri gizleyebilmek içinmiş...

İşin ilginç tarafı, romanda "CIA'ci rahip" olduğu ima edilen Thomas Michel'in gerçek hayatta Vatikan'ın 'İslâm ile diyalog' bölümünün başı oluşu. Türkiye ile yakından ilgili bir rahip Michel; ülkemizdeki ilâhiyat fakültelerinde 'konuk öğretim üyesi' olarak bulundu. Szulc'un romanına değindiğim yazımda kendisinden de söz etmiştim. Bir tanıdığıma, "Szulc'u bir kez gördüm, romanında bana atfettiği görev hayal mahsulü; benim o taraklarda bezim yok" diyen bir mesaj gönderdi rahip Michel... Mesajında CIA'ye karşı olduğunu da yazıyor. Romanı yayından önce okuyup itiraz etmiş, "Açıklama yaz, sona ekleyelim" demişler, ama onun açıklamasını değil, sadece "Romandaki rahiple Thomas Michel arasında bir ilişki yoktur" cümlesi koymuşlar...

Papa'ya karşı 20 yıl önce girişilen suikastı hâlâ gün ışığına çıkartamadık; CIA-yanlılarının yazdığı dezenformasyon ürünü çalışmalar ve sanki gerçekmiş gibi sunulan iki romandaki farklı tezlerden başka... Olayın taraflarının, hatta Ağca'nın bile, kendisini Roma'ya gerçekte kimin gönderdiğini bildiğinden emin değilim...

Clancy'nin romanını ancak çok meraklıysanız okuyun...


16 Eylül 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED