T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Küresel cahiliye dönemi

Ünlü Fransız romancı Louis Ferdinand Celine diyor ki : "Gerçek, bitmek bilmeyen bir can çekişmedir. Bu dünyanın gerçeği ölümdür. Seçim yapmak gerek, ya ölmek ya da yalan söylemek." Galiba bu dünyanın en trajik gerçeği ölüm... Her gün en yakınlarımızı, dostlarımızı kaybediyoruz. Ama ölümün bir de bizzat insanoğlunun canavarlığı sonucu gelişi var ki dayanılır gibi değil...

Şu "küresel cahiliye dönemi"nin başımıza bela ettiği yeni "Nazi taslakları" yüzünden, dünyanın "kimsesizler"inin katliamlarla yokedilişine bile neredeyse küresel gerekçeler uyduracağız artık. Belli ki hayatımızı onurlu kılacak kadar bile bir müziğimiz kalmamış içimizde...

Neredeyse bütün çocuklar, daha şimdiden dünyanın öbür ucunda gerçeğin sessizliğinde ölüvermiştir sanki... Peki bu dünyada nereye gidilebilir ki, soruyorum size içinizde yeterli miktarda aşk ve çılgınlık kalmamışsa?

Bunca acının yandığı bir dünyada, bir an önce olabildiğince düş tıkıştıp depolamalısınız ki, sizi dışarıda bekleyen hayatın içinden geçebilesiniz, nesnelerle insanların bu canavarlığının içinden geçerek birkaç gün daha acılara dayanabilesiniz...

Günler boyu süren "yeni Naziler"in katliamları yüzünden göz kapaklarımızdan içeri sızan küçücük bebeklerin kanı, zamanı inciterek içimize akıyor.

Kara düşler çöküyor uykuyu aşan gecenin kollarına. Akşamın sonunda "savaşın efendileri"ne ölmek de yetmiyor. Çünkü, henüz yeni çiçek açmış bebeklerin kıyısında çoktan yolumuzu yitirdik. Bir engeller ağının içine düştük.

Kokuların ve gecenin toprak kadar derin akşamına kan dolarken bile suskunuz. Bazen, bir geçit çıkıyor engellerin arasından, bazen de kalleş bir labirent...

Gecenin kara dehşetinin altında boğuluyorum. Parçalanmış hayallerden, suskun telefonlardan Filistin'de 14 aylık bir bebeği katleden "yeni Naziler"e karşı feryad ediyorum ama, kimse beni duymuyor... Küresel yalanların son savaş senaryolarında kilitli kaldı bütün çocuklar...

Güpegündüz içi boşaltılmış, susturulmuş bir şehrin sokaklarında tek başımayım şimdi...

Bu suskun dünyadan korkuyorum, "iyi insanları" çağırıyorum ve üzerime çöküyor uzun ince bir çığlık...

Ay ışığına bulanmış bir dünyada tek başıma, henüz daha doğmamış bebekleri düşünüyorum, barışın şarkısı bir gün gelip gecenin korkularını dağıtır diye bekliyorum.

Çünkü, sadece aşağılanmışların ve ezilmişlerin solgun rengi dolaşıyor sokaklarda, ben de onlardanım, kimse için bir şey gelmiyor elimden.

Her şeyin çözüldüğü, "insan"dan umut kesildiği bir çağda, üstüme bir kapı kapanmış gibi sönüyor sesim.


29 Eylül 2002
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED