T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kim bu vatan hainleri?

Bir hafta kadar evvel, günlük gazetelerimizden birisinde iki haber yan yana yazılmıştı. Bunlardan bir tanesi, bir parti Genel Başkanının yaptığı konuşmaya aitti. Bu sayın Genel Başkan diyordu ki:

-"Seçimlerin ertelenmesini istemek, vatan hainliğidir."

Diğer haber ise, Saddam Hüseyin'in hayatı hakkında yayınlanan bir kitaptan yapılan alıntılardı. Bu alıntılarda deniliyordu ki:

"Saddam Hüseyin, kendisini iktidara getiren dostlarını, vatan hainliğiyle suçlayarak tasfiye etmiştir."

Bu iki haber birbirinden çok farklı idi. Ancak her iki haberde de vatan haini deyiminin kullanılması, insanın kafasında bir takım çağrışımlar yaratıyordu.

Olay ne idi?

Olay ne idi? TBMM, 3 Kasım 2002 tarihinde, seçimlerin yenilenmesine, büyük bir çoğunlukla, karar vermişti. Seçimlerin yenilenmesi için dün oy veren milletvekillerinin bir kısmı, bu kararın kaldırılması için TBMM'yi olağan üstü toplantıya çağırmak istiyorlardı.

Bu çağrının gerekçesi, yeni bir seçim kanununun çıkarılması ve seçimlerin ondan sonra yapılmasıydı. Onların iddiasına göre, mevcut seçim kanununun demokratik olmadığını, bütün parti liderleri, medya ve sivil toplum kuruluşları ilan etmişlerdi. Buna rağmen, bu kanunlar değiştirilmeden yapılacak seçimlerin meşruiyeti, tartışılmaya başlanacaktı.

Çağrıyı yapanlara göre, evvela bu kanunlar değiştirilmeli, sonra seçimler yapılmalıydı.

Çağırıya karşı çıkanlar

Bu çağrıya karşı çıkanlara göre ise, "bu çağrıyı yapanlar" milletvekili adayları listesinde yer alamadıkları için bunu yapmakta ve asıl maksatları seçimleri erteletmektir.

Bu iki tezin, ikisi de doğru veya yanlış olabilirdi. Bunların, siyasi ve hoşgörülü bir üslup içerisinde tartışılması mümkünken, tartışma kullanılan kelimeler sebebiyle, siyasi nezakete yakışmayan bir mecraya dökülmüştü. Yanlış kullanılan kelimeler nelerdi?

Tartışma üslubundaki yanlışlar

Kısaca özetlersek, bu teşebbüste bulunanlara vatan haini ve TBMM'ni olağanüstü toplantıya çağrılmasına, "ahlaksız teşebbüs" denilmesi çok yanlıştı.

Vatan Haini deyimi çok ağır bir ithamdı. Bu kelime bizlere çok olumsuz hatıraları anlatıyordu. Tarihte diktatörler, hasımlarını vatan haini olmakla suçlayarak yok etmişlerdi. Bırakalım, komünizmi, faşizmi, tek parti iktidarları da, her vesileyle bu suçlamaları yapmışlardı.

1950 yıllarından evvel, askerde bir matarayı kaybetmek, bir vatan hainliği olarak kabul edilirdi. O tarihlerde lise çağındaki talebeler, yılda yirmi günlük askeri kamplara çağrılırdı. Bu kamplardan birisinde, atış yaptıktan sonra, boş mermi kovanının bulamayan bir talebenin, "sen bir vatan hainisin" diye azarlanması hala hafızalarımızdadır.

TBMM'ni olağanüstü toplantıya çağıranların gerekçesi, seski seçim ve siyasi partiler kanunu ile yapılacak seçimlerin meşruiyetinin tartışılacak olması ve bunun da ülkeye zarar vereceği endişesiydi.

Bunu isteyen milletvekilleri, "Bu sadece bizim iddiamız değil. Bunlar bizzat genel başkanlarımızın iddiaları diyorlardı.

Yapılan suçlamalar

Bu teşebbüste bulunacak milletvekilleri için yapılabilecek en büyük suçlama, dün seçimlerin yenilenmesi için oy verdikleri halde, sözlerinden dönerek şimdi seçimi erteletmek istemeleri olabilirdi. Ancak, iktidarı oluşturan üç parti liderinin, "seçimler zamanında ve 2004 yılında yapılacak" dedikten sonra, birden bire 3 Kasım'da seçim yapılsın demeleri, sözlerinden dönmek manasına gelmez miydi?

Özet olarak söyleyebiliriz ki, bazı milletvekillerinin, TBMM'ni toplantıya çağırarak seçimin ertelenmesini istemesi, haklı olarak tenkit edebilirdi. Hatta bunları etik kurallarına aykırı olduğu bile söylenebilirdi.. Ancak bu hareketi, "ahlaksız teklif" diye vasıflandırmak, çok çirkindi. Bu yakıştırma, ahlakla bağdaşamadı..

Vatan haini suçlaması

Diğer yönden, bunlara birer "vatan haini" gözüyle bakmak, gafletin taaa kendisiydi. Düşünmelidir ki, bugün Vatan haini dediklerimiz, dün oylarıyla, bunu diyenleri iktidar yapmışlardı. Bakan, Başbakan yapmışlardı.

Şurası muhakkaktır ki, bunu söyleyenler, içten gelerek bu ifadeyi kullanmamışlardı. Dil sürçmesi olmuştu. Aksini düşünmek, bunları Saddam Hüseyin'e benzetmek olurdu. Yani kendisini iktidara getirenleri, vatan haini diyerek tasfiye etmek...

Vatan haini kelimesini, "dil sürçmesi" olarak kullanan bir çok politikacı vardır. Bir misal vermek gerekirse, sayın Tayip Erdoğan'ın, "nüfus planlamasını istemek, bir vatan hainliğidir" dediği iddiası gibi.

Ancak, dil sürçmesi de olsa, bütün siyasiler, bu kelimeyi kullanırken çok dikkatli olmalıdırlar. Zira "vatan haini" deyimi, faşizmin, diktatörlüğün ve tek parti döneminin dilimizde kalan son kırıntılarıdır. Dil sürçmesi olarak dahi kullanılmamalıdır.


30 Eylül 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED