T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Serbest Pazarın Çöküşü ve Yeni 'Devlet Gücü Çağı'nın Gelişi"

Bugünkü yazıda, LSE'de (London School of Economics) Avrupa Düşüncesi Bölümü'nde profesör olan John Gray'in Umran dergisinin Eylül (son) sayısında yayımladığımız "Serbest Pazarın Çöküşü ve Yeni 'Devlet Gücü Çağı'nın Gelişi" başlıklı makalesinin kısa bir özetini yayımlayacağım. Rifat Özçöllü arkadaşımızın çevirdiği, İngiltere'nin en saygın düşünürlerinden profesör Gray, bu önemli makalesinde, dünyanın yeni bir dönemecin eşiğinde olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Siyâsî, ekonomik ve askerî elitlerimizin ve aydınlarımızın bu metni dikkatle okumalarını öneriyorum:

"IMF ve Dünya Bankası hiçbir şey değişmemiş gibi yollarına devam ediyorlar fakat uzun süredir aşikâr olan bir şey var: Yeni bir devlet gücü çağına girmiş bulunmaktayız.

Yeni bir küresel durumla karşı karşıyayız: Pazar gücü çöküşe geçmeye başladı. ...Arjantin'in kamu maliyesinde istikrarı hedefleyen IMF politikaları ülkeyi siyasal istikrarsızlığa sürükledi ve orta sınıfın isyanını tetikleyerek bir yarı-anarşi durumu yarattı. Arjantin'in bu eriyişi tüm Latin Amerika'ya ürperti saldı; ... âniden bir güvenliksizlik ve istikrarsızlık durumu zuhûr etti; ve güç, sokakların eline geçti.

Bush yönetimi, ithal edilen çelik tarifeleri üzerinde baskı uygulayarak küresel serbest ticaretin erdemleri üzerinde varılmış olan Washington konsensüsünü lime lime etti; Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan, hiper-Keynezyen "müdahaleci" politikalara yöneldi; o yüzden vergi kesintileri gibi savunma harcamaları da bütçe fazlasını tehdit ediyor. ...Hükûmetler hâlâ serbest piyasanın ikonlarına selam duruyorlar ama ... baştan başa bütün dünya üzerinde PAZAR GÜÇLERİ, SAVAŞLARIN VE POLİTİKALARIN EMİRLERİNE TABİ KILINIYOR.

Tüm bu gelişmeler, birazcık tarih bilgisine sahip biri için hiç de sürpriz değildir. Dünyanın tek büyük pazar olabileceği fantazisine ancak ticaretteki kısa süreli patlama anlarında kapılınabilir. Şundan kesin olarak eminim ki, şu andan itibaren birkaç yıl içinde, böyle saçma ve boş bir hayalle eğlenmeyi kabullenecek tek bir insan bile kalmayacak. ..."Pazar gücünün çürüyüşü"nün dünya için ne anlam ifade edeceğini henüz kavrayabilmiş değiliz.

Küreselleşme, ...yeni teknolojilerle götürülmektedir. Bu teknoloji ürünlerinden biri olan kitle imha silahlarının yayılması acilen ve –bana göre– 'doğrudan' Bush yönetimini ilgilendirmektedir. Küreselleşmenin bu ve benzeri olumsuz sonuçları, serbest pazarı dünya çapında sürgit zayıflatmaktadır.

11 Eylül'ün ortaya çıkardığı bir gerçek var: Muazzam bir şekilde yok edici potansiyele sahip teknolojiler, devletin kontrolünden gizlice çıkabiliyor. Bir zorunlu mantıkî varsayım da şudur: El-Kaide nükleer ve biyolojik ... silahlara sahip olmuş olsaydı onları şimdiye kadar kullanırdı.

Fakat imhâ edici teknolojilerin yayılışının kontrol edilebilmesi, ZAYIFLATILMIŞ HÜKÛMETLER ve KONTROLSÜZ SERMAYE AKIŞLARININ NEDEN OLDUĞU KAOTİK ORTAM nedeniyle sürgit zorlaşıyor. Ortaya yarı-anarşik bir küresel pazar çıkıyor.

Dünya sathında ekonomik faaliyet her zaman birbirine bağ(ım)lı ve yakın ilişkiler içinde olacak. Fakat DÜNYA HİÇBİR ZAMAN TEK BİR EKONOMİK SİSTEM ÜZERİNDE BİRLEŞMEYECEK.

Dünya tek tip bir pazar ekonomisine doğru evrilmiyor. ...Örneğin, son yıllarda birçok Asya ve İslâm ülkesinin alternatif İslâmî bankacılık sistemleri, tüm dünyada hızla yaygınlaştı ve başarılı oldu.

Küreselleşmenin, bireyselleşmeci değerleri güçlendirici bir eğilimi yok. ...Neo-liberal fikriyâtın savunucuları, küresel ekonomik rejim bozulursa, zuhur eden felaket dolu sonuçlar hakkında kıyamet sahnelerini andırır bir şekilde çarpışmaktan çekinmeyeceklerini göstermeye çalışıyor gibiler. Oysa yaşanan şey, KÜRESEL PAZAR EKONOMİSİNİN ÇÖKÜŞÜ VE TARİHSEL NORMALLİĞE GERİ DÖNÜŞten başka bir şey değil.

21. yüzyılın başındaki uluslararası manzara, 19. yüzyılın son on yıllarıyla ortak özellikler taşıyor. 19. yüzyıldaki gibi uluslararası çatışmalar; dinî ve etnik düşmanlıklara dayanıyor; ve rekabet de siyasal ideolojilerdeki farklardan çok, doğal kaynaklara sahip olma konusunda gerçekleşiyor. Şimdi büyük güçler, kimi zaman birlikte, kimi zamansa stratejik rakipler gibi hareket ediyorlar. Nasıl 19. yüzyılın sonunda uluslararası İngiliz Hegemonyası deniz gücüne dayanıyorduysa, şimdilerde ise AMERİKA'NIN KÜRESEL HAKİMİYETİ baş edilemez gibi görünen YÜKSEK TEKNOLOJİ YOLUYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN ASKERÎ ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANIYOR.

Fakat bu durum, her ne sûretle olursa olsun, sıkça iddia edildiği gibi Amerika'yı baş edilemez, başa çıkılamaz bir güç yapmaz. Her şeyden önce, baştan başa tüm dünyaya sermaye ihraç eden 19. yüzyıl Britanyası gibi dünyanın en büyük 'borçlu ülkesi' Amerika'nın gücü ve geleceğinin, diğer ülkelerden gelecek ve ABD için hayatî önem arzeden sermaye akışına bağlı olduğunu unutmayalım... Reagan'ın uzay temelli füze savunma sisteminin ABD'deki yeni versiyonu yüksek teknolojiye dayalı askerî gücü, 11 Eylül'ü önleyemedi; ve de daha kötüsü, küçük, ev-yapımı nükleer aletlerle yapılacak olası saldırıları da önleyemeyecek. Dahası, Amerika'nın meydan okunamaz sanılan en pahalı askerî varlığı bile aşılacaktır. PAX AMERİCANA'NIN PAX BRİTANNİCA'DAN DAHA DAYANIKSIZ OLDUĞU İSPATLANABİLİR.

Amerika artık şunu kabul etmelidir: Amerikan değerlerine yabancı (veya düşman) ekonomik sistemler ve birbirinden farklı rejimler her zaman var olacaktır. Eğer Amerika'nın askerî varlığı dünyaya yayılacaksa bu ancak açık ve belirli olan milli çıkarlarını savunmak için olabilir; dünyanın hamiliğine soyunacak karışık mücadeleler için değil...

Asıl endişe savaşın gelecek safhasını ilgilendirmektedir. Irak'a yapılacak muhtemel saldırı, korkunç risklerle doludur... Böyle bir saldırının Ortadoğu üzerindeki etkisi hesaplanamamaktadır. Bu saldırıyı destekleyen veya razı gibi görünen hükûmetler kamuoyunun muhalefetini bastırabilecekler mi? Veya bu saldırı diğer ülkelerde rejim değişikliğini mi tetikleyecek?...

Irak'a yapılacak saldırı Filistin sorununda zaten zayıf olan barışçıl çözüm umutlarını da tüketecektir. Aslında en açık tehlike, ORTADOĞU'DA PATLAK VEREBİLECEK, ÇOK DAHA BÜYÜK BİR YANGININ KIVILCIMINI TETİKLEME TEHLİKESİDİR.

Sağdaki ve soldaki politikacılar, devletlerin sınırlı bir rol oynayacağı küreselleşmenin dünyada barışa ve bolluğa yol açacağı illüzyonuna yenildiler.

Oysa gerçek, handiyse bu durumun tam zıddıdır. Küreselleşmenin tam olarak kontrol edilmeyen sonuçları, yarı-anarşik bir ortam üretiyor ve bu durum, en güçlü devletleri bile tehdit ediyor. Doğal ve kaçınılmaz bir karşı hareket içinde biz yeni devlet gücü çağına giriyoruz."


30 Eylül 2002
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED