T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Senegal yaptı, biz de yaparız

Yarışmalarda istesek de istemesek de bir favori ve bir sürpriz var. Bu yarışmacıların geçmişi ile belirleniyor.

İşte Dünya Kupası, Avrupa Kupası maceraları. Kimileri defalarca katılmış, kupalar kazanmış, tecrübeli ve elbette ki futbolda belli bir seviye ve belli bir şöhret sahibi. Bir kısmı bu yarışa ilk kez katılıyor (Bizim gibi). Kimisi ilk kez gruptan çıkma başarısı göstermiş (Japonya gibi).

Ancak ilk maçında Fransa'yı deviren Senegal hemen dikkat çekti. Üstelik göz dolduran dinamik yapıları ile bu başarıyı hak ettikleri de söylendi. Biz de bir büyük şöhret ile karşılaştık: Brezilya. Evet, mükemmel bir futbol oynamadık, lakin Brezilya'ya bayağı kafa tuttuğumuz, hakem hatası ile mağlup olduğumuz da gözden kaçmadı.

Milli Takım'ın başına getirildiği ilk günden itibaren Türk futbol medyasının çok büyük bir kesimi tarafından yerli-yersiz; ama acımasızca eleştirilen Şenol Güneş, (fırsat bu fırsat) topa tutuldu. Öyle ki üzerine hiç lazım olmayan kişiler tarafından takımın bazı futbolcularının cuma namazına gitmeleri bile sözkonusu edildi.

Kostarika maçından sonra "defteri kapattık" havası estirildi. Şenol'un ve futbolcuların süngüsü düşmüş; kendilerine yönelen eleştirilere karşı cevap üretmeye başlamışlardı.

Ne var ki...

Umut içimizde şakıyan bir kuştur ve namüsait şartlar altında dahi ötmeye devam eder.

Zayıf da olsa bir ışık vardı ufukda.

O ışık parladı.

Çin'i yendik; Brezilya Kostarika'yı gol yağmuruna tuttu; kurudu denilen umutlar yeşerdi, yeniden kendimize geldik. Federasyon, teknik ekip, futbolcular, medya ve ülke olarak zorlu bir imtihandan geçmiştik. Dayanışma ruhu yeniden belirdi. Baltalar (herhalde bir süre için) kuma gömüldü. Bu süreç içinde Senegal sürprizlere devam etti ve bir üst tura geçti. Çok genç, enerjik, pes etmeyen bu takım altın golü bularak ülkesine ve Afrika'ya bir bayram daha yaşattı.

Favoriler bir bir yarışı terkediyordu.

Arjantin gitmişti, Fransa bitmişti, İsveç yarı yolda kalmış, İspanya ancak penaltılar ile kurtulmuştu. Buna mukabil işte Senegal, Güney Kore, Türkiye yola devam ediyordu.

Pek beğenilmeyen Almanya ve İngiltere de finale koşuyor; ve haliyle bu kupanın ötedenberi en klas ekibi Brezilya yarışa devam ediyordu.

Futbol basit bir oyun. Hakkında herkes konuşabilir. Yine de bize düşen bu noktada sükut etmek ve Şenol Hoca ile takımı desteklemektir.

Çok koşan, enerjik Japonya'yı tecrübe, sükunet ve hırs ile altedebiliriz. Yapabiliriz bunu.

Aslına bakarsanız Türkiye'nin 48 yıl sonra bu kupaya katılması, ve gruptan çıkması büyük başarıdır. Bunun üzerine gelecek bir Japonya galibiyeti ülkemize yeni bir bayram hediye edecek.

Ben şunu diyorum son olarak: Yensek de yenilsek de Milli Takım bizi bu Dünya Kupası'nda layıkıyla temsil etmiş ve gurur kaynağımız olmuştur.

Hadi bir adım daha atalım.

Kalbimiz ve dualarımız sizinle.


18 Haziran 2002
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED