T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AKP'yi aşan kavramlar

AK Parti'nin ne türden bir siyasi görüşü temsil ettiği 'sorunu' siyasi partinin kendisi kadar bu partiye oy verenlerin, bu ülkede yaşayanların geleceği ile doğrudan ilgili. AKP'nin siyasi kimliğinden söz etmeye başlarken bunun bir 'sorun' olarak ortaya konması bile tartışmanın tamamlanmadığını ima etmeye yetiyor. Bunun sorun olarak ortaya konulması sadece AKP'nin kendisinden değil partiye dışardan bakanların bu harekete yaklaşımını, hareketin algılanış biçiminin getirdiği çelişkilerden kaynaklanıyor büyük ölçüde.

Bir siyasi hareketten söz ediliyorsa ortada siyasete ilişkin tanımlanmış, tutarlı, geçerli bir tanımlamanın var olduğu kabul edilir. Siyasi bir kimlik olarak AK Parti, kendini nasıl tanımladığından çok başkalarının onu nasıl tanımladığı ile anılıyor olması tartışmanın henüz bitmediğini gösteriyor.

Özellikle Türkiye dışında AKP'ye yönelik yapılan tanımlamalar ve bunun içerdeki yansımaları, bu partinin siyasi yelpazede kendine biçtiği yere ilişkin tanımını gölgede bırakıyor.

İktidar olmuş bir partinin siyasi kimliği ve ideolojisi üzerinde bu denli farklı yorumların uçuşuyor olması bir siyasi partinin kendini ifade etmesi açısından halledilmesi gereken bir sorun. Bu konun üzerinde durmamızın nedeni AKP yöneticilerinin siyasal geçmişleri, deklere ettikleri siyasi duruşları ile etkin çevrelerin AKP'ye giydirmek istediği, yakıştırdığı siyasal kimlik arasındaki ideolojik boşluktur. Bu boşluk bir şekilde doldurulmadığı sürece partinin kendi içinde meşruiyet sorunu yaşaması kaçınılmaz olduğu gibi bu durum iktidar olarak toplumla ilişkisini belirleyecek bir zaafa dönüşür.

AKP'lilerin değişik vesilelerle kullandıkları tanımlamaların hemen hemen tümü muglak, siyaset literatüründe yerini bulmayan ifadelerden oluşuyor. Bu muglaklık onlara başkalarının yeni kimlikler, yeni tanımlamalar hatta siyasal görüşler biçmelerine kapı aralıyor. Bir siyasi hareketin sosyolojik tabanı ile siyasi yelpazedeki rengi arasında bir uyuşmazlığın olması her şeyden önce o partinin siyasi ağırlığını hafifleten bir açmazdır.

AK parti yöneticilerini bir an evvel herkesin bir şey söyleme cesareti veren sosyolojik tabanları ile siyasal yelpazedeki yerleri arasında boşluğu doldurmaları gerekir.

Daha açımlayıcı olacağını düşünerek, AKP'ye ilişkin yapılan tanımlamaların ne kadar geniş/uç noktalara kadar yayıldığını göstermek bakımından özellikle yabancı/batılı medyada yapılan tanımlamalara göz atmakta yarar görüyorum. Aslında batı medyalarında çıkan haber ve yorumların büyük kısmı Batının Türkiye'ye bakışını (siz buna çoğu kez önyargısını da diyebilirsiniz) yansıtıyor.

Batıdaki yayın organlarında en sık olarak; Müslüman demokrat, islamcı, eski islamcı (exislamist) gibi ana tanımlamalar kullanıldı. Hemen hemen hepsinde de dini kimliğin refrans alınması dikkat çekici. Aslında AKP'ye yakıştırılan tanımlamaların hemen hemen hepsi o ülkenin Türkiye'ye bakışını açık eden ifadeler olarak da okumak mümkündür. AKP'ye sıcak bakan dolayısıyla Türkiye ile ilişkileri geliştirmek isteyenler Müslüman demokrat, ya da eski-İslamcı gibi ifadelere başvurmaları dikkat çekici. İslamcı diyenler ise Türkiye'de islamcı bir iktidarın işbaşına geldiğini varsayarak ilişkilerde çıkabilecek sorunlara dikkat çekiyor. Ama hemen hepsi İslam bağlamında, İslami kimliği esas alan bir ilişkiden bahsediyor olması önemli. Çünkü, Türkiye'nin hem batı hem doğu/ortadoğu ile ilişkilerinde ciddiye alınabilecek, anlamlı kılacak referans noktasının İslam ya da İslam'la ilişkili olması kaçınılmazdır.

AKP'nin kendini hiçbir zaman 'islamcı' olarak tanımlamamasına, hatta bunu açıkca reddetmesine rağmen ısrarla bu elbisenin giydirilmek istenmesi üzerinde düşünmek gerekir. Bu durum Türkiye'de tartışıldığı gibi bu partinin değişip değişmediği ile ilgili olmaktan çok Türkiye'ye nereden bakıldığı ile alakalıdır. Tıpkı, Türkiye Cumhuriyetinin yönelimi ve resmi ideolojisiyle ne kadar laik, batılı değerleri esas alsa da batıda islami geçmişi ve kimliği ile beraber değerlendirilmesi gibi. Kuşku yok ki Türkiye'ye yönelik batılı algı, resmi söyleme tekabul edip etmemesinden bağımsızdır ve daha çok tarihi ve kültürel faktörlerin belirlediği bir yaklaşımdır.

Ancak, benim en çok dikkatimi çeken "laik islamcılar" (seculer islamist) tanımlaması oldu. İslam- demokrasi ilişkileri tartışılırken, AKP eliyle bunun verili dünya sistemi içinde meşruiyeti kanıtlanmaya çalışılırken laik islamcılık gibi uç bir tartışmanın içine itimliyoruz.

İslam'ın 'seculerizm'le uyuşup uyuşmadığı, bunun bir siyasi hareket olarak varlık bulup bulmayacağı tartışması başlayabilir. Muhafazakarlık, hristiyan demokratlardan mülhem müslüman demokratlık derken 'laik islamcılık'la karşı karşıyayız..

Siyasal içeriği, batı düşünce tarihi içindeki yeri ve karşılığı tartışılmadan ayaküstü benimsenen/içselleştirilen kavramlar karşısında Müslümanların akıntıya kapılmadan düşünmeleri gerekmektedir. Kavramların, ideolojilerin, dünya görüşlerini siyasi parti programlarına emanet edildiği bir fikir ortamından sağlıklı bir siyasetin de gelişmesi mümkün değildir. AKP'nin kendine giydirilen ideolojik elbiseleri beğenip beğenmemesini aşan, günlük siyaset tartışmalarından bağımsız olarak yaşadığımız dünya ile müslümanca ilişkilerimizi belirleyecek bilince ihtiyaç var.


21 Kasım 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED