Yeni Safak Online...
T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R A M A Z A N
Eyüp'te bir başkadır iftar

Tarihî, uhrevî ve doğal güzelliğiyle dikkatleri üzerine çeken Eyüp sabah namazından itibaren ziyaretçilerin akınına uğruyor.

Ramazan ayında en çok ziyaret edilen mekanların başında Eyüp Sultan geliyor. Tarihî, uhrevî ve doğal güzelliğiyle dikkatleri üzerine çeken semt, sabah namazından itibaren ziyaretçilerin akınına uğruyor. Eyüp'e gelenler beş vakit namazdan en az birini Eyüp Camii'nde kılma niyetiyle yola çıktıklarından meydanda namaz vakitlerinde ayrı bir coşku yaşanıyor. Bu yüzden diğer günlere göre Ramazan'da ezanın sesi daha gür yankılanıyor ve şadırvanlarda abdest alan kişilerde ayrı bir şevk göze çarpıyor. Eyüp Meydanı'nda kurulan Osmanlı evleri ve iftar çadırı ise genelde ibadetlerini yerine getirdikten sonra iftarını Eyüp'te açmak isteyen ziyaretçilerin akınına uğruyor.

Akşam ezanının okunmasının ardından dürüm, mantı, sucuk ve döner türü yiyeceklerin satıldığı standların önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Eyüp'te iftar etmek isteyen ancak ekonomik gücü elvermediği için standlardan karınlarını doyuramayanlar ise meydanda kurulan iftar çadırında oruçlarını açıyorlar.

Banklar sofra oluyor

Ramazan çadırında kadınlar çoğunlukta. Yeni dostlukların kurulduğu çadırda her gün bir hayırsever tarafından yemek veriliyor. Verilen iftar yemeği için kapı önünde uzun kuyruk oluşturan insanların bir kısmı çadırda boş yer bulup oturdukları için kendilerini şanslı sayarlarken, bir kısmı ise aldıkları yemeklerle meydandaki banklarda sofralarını kuruyorlar.

İftardan sonra şenleniyor

Zengin, fakir, genç, yaşlı yüzlerce kişinin biraya gelip dualar eşliğinde açtıkları iftar saatinde sessizliğin hüküm sürdüğü meydan, yemeğin ardından yavaş yavaş canlanmaya başlıyor. Pamuk şekerleri, patlamış mısır, macun şekerleri satan sokak satıcıları, bozacılar, sucuk ekmek ve semaverlerde demlenen naif kokulu çaylar ise iftarın ardından meydanı dolduranların ilgisini çeken standlar arasında.

  • AYŞE OLGUN / İSTANBUL


    Su kırbasını delen çocuk
    İstanbul'un Vefa semtinin ismini kendisinden aldığı, zamanın mânevî erlerinden Şeyh Vefa Hazretleri'nin bir oğlu vardı. Bu çocuk o zaman henüz İstanbul'a çeşmeler yapılmadığı için evlere hayvan sırtında su taşıyan sakaların kırbalarını (kırba, eti yenen hayvanın derisinden tabaklanarak elde edilen tulum) delerdi. Hazreti Fatih devri meşayihinden olan Şeyh Vefa Hazretleri'nin çocuğu bu kötü hareketini uzun zaman devam ettirdiği halde, sucular şeyhin hatırına çocuğa bir şey demedikleri gibi, gelip durumu anlatmaya bile cesaret edemezlerdi. Sakalardan (sucu) bir tanesi artık dayanamayıp durumu, çocuğun babasına açmaya karar verdi. Şeyhin huzuruna gelerek: -Ya şeyh! Ne zamandan beri sizin çocuk, bizim kırbalarımızı elindeki çivi ile delmekte ve akan suları ağzını dayayıp içmektedir. Biz bu zamana kadar bir şey söylemedik ama, artık dayanılmaz oldu; siz bir tenbihte bulunsanız da çocuk bu halinden vazgeçse, dedi. Oğlunun böyle çirkin bir iş yaptığını öğrenen Şeyh Vefa Hazretleri, çok üzüldü; ne kadar kırbası delinen saka varsa hepsini çağırıp tanzim etti (ödedi) ve gönüllerini alarak "Bir daha olmaz, inşaallah; suç çocukta değil, mutlaka bizdedir. Ya anası bir hata işledi, yahut bende bir kabahat var" diyerek sucuları gönderdikten sonra, hanımını çağırıp meseleyi anlattı. "Hanım kabahat ya sende, ya bende... İyi düşün, çocuğa hamile iken veya emzikli iken, haram bir şey yedin mi?" diye sordu. Şeyhin hanımı gayr-i meşru hiçbir şeyi yemediğini, yalnız, çocuğa hamile iken komşunun bahçesindeki nardan canı çektiğini ve iğne ile delerek bir damla emdiğini söyleyince şeyh sevindi. "Elhamdülillah hastalık teşhis edildi" diyerek gidip komşudan helâllik dilemesini ve ne isterse vermesini söyledi. Kadın gitti, evin kadınını buldu; durumu anlatıp hakkını helâl etmesini rica etti.

    Narın sahibi: -Helâl olsun komşu, bir damla nar suyunun ne kıymeti olur, keşke koparıp yeseydin, diyerek hakkını helâl etti. Ve bu mesele hallolduktan sonra şeyh oğlunu çağırıp tembih etmek lüzumunu bile hissetmedi. Hakikaten ondan sonra çocuk değil elindeki çivi ile sucuların kırbasını delmek, dönüp onlara bakmıyordu bile. Sucular "Keşke daha evvel durumu şeyhe anlatsaydık, şeyh oğlunu daha önce terbiye etmiş olurdu" dediler.


    RAMAZAN ETKİNLİKLERİ
  • Bayrampaşa Belediyesi Kültür Salonu'nda, saat 20.00'de Muzaffer Özdemir'in THM konseri olacak.

  • Zeytinburnu Hizmet Binası önünde, Grup Yankı'nın THM konseri saat 20.00'de

  • Esenler, Gürses Düğün Salonu'nda saat 20.00'de başlayacak programda, Kadir Atmaca ve ekibinin fasıl programı ile THM ve TSM konseri yeralacak.

  • Eyüpsultan'da Taşkın Savaş Türk Tasavvuf Müziği konseri verecek.

  • İkitelli Başakpark'ta iftar vakti tassuvuf müziği daha sonra ise fasıl programı olacak.


    MİDENİZE AŞIRI YÜKLENMEYİN
    Eminönü Belediyesi Sağlık Ocağı Çadırı Sultanahmet'de 3 kişilik bir ekiple hizmet veriyor. Ramazan'ın başlangıcından beri bir hemşire, bir ambulans ve bir nöbetçi doktor, gelen ziyaretçilerin rahatsızlıklarına ilk müdaheleyi yapıyor. Sağlık Ocaği Görevlisi Mukaddes Oğuz, hastaların genelde iftardan sonra tansiyon ve mide ağrıları şikayetleriyle geldiklerini söylüyor.

    Özellikle oruç tutanların iftarla birlikte midelerine aşırı yüklenmemeleri gerektiğini belirten Oğuz, "Gün boyu boş olan mideye iftar saatinde bir anda yükleme yapılıyor. Bu kişinin üstünde büyük bir ağırlık ve buna bağlı olarak da yüksek tansiyon sorunu ortaya çıkıyor. Mideye aşırı yüklenme yerine sık sık ve az miktarda yemeliler" diye konuştu.

    Gündüz Eminönü Belediyesi Sağlık Merkezi'nde görev yapan, iftardan sonra ise Sultanahmet'de gece 24.00'e kadar sağlık ocağı çadırında çalışan Oğuz, verdikleri hizmetin ücretsiz olduğunu söyledi.


    İFTARA NE HAZIRLAYALIM?

    Tavuk çorbası, Karnabahar tavası, Fırında makarna, Şekerpare
    ŞEKERPARE
    MALZEMELER: 2 yumurta, 3 fincan pudra şekeri, 4 fincan tereyağı, 1 çay kaşığı karbonat, 4 su bardağı şeker, 3 su bardağı su, 1 paket vanilya, aldığı kadar un.
    YAPILIŞI: Yumurta ile pudra şekerini elinizle iyice ovun. Oda sıcaklığındaki tereyağını vanilyayı, karbonatı, aldığı kadar unla yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin. Cevizden büyük parçalar koparıp yuvarlayıp yağlanmış tepsiye dizin. Kızgın fırına verin. Fırından çıkınca ılık şerbeti şekerparelerin üzerine dökün.

  •  
    Ramazan Kur'an ayıdır
    Ramazan Kur'an ayıdır diyoruz, çünkü Kur'an-ı Kerim bu ayda nazil olmuştur. El-Bakara sure'sinin 185'inci ayet'inin meali şöyledir: "O Ramazan ayı ki; insanlığa rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran Kur'an'ın indirildiği aydır..." El-Kadr sure'sinin ilk ayetinde de bu ifade edilmiştir: "Şüphesiz Biz O'nu (Kur'an-ı) Kadir Gecesi'nde indirdik." Kadir Gecesi'nin Ramazan'da olduğu da bilinen bir gerçektir. Kur'an-ı Kerim en çok bu ayda okunmaktadır. Bundan dolayı da Kur'an ayıdır.
    Peygamber (s.a.s) Efendimiz, her Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i, o seneye kadar nazil olmuş kadarını okur, Cebrail (a.s.) de dinlerdi. Buna arda denilmektedir. Vefat ettiği sene Kur'an-ı Kerim'in nüzulu tamamlanmış ve arda iki defa tekrar edilmiştir. Bu da Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in bu sene vefat edeceğinin işareti idi. Hz. Fatıma (r.a.) rivayet etmektedir: Peygamber (s.a.s) gizlice bana şunu bildirdiler: "Cebrail (a.s.) her sene Kur'an-ı benimle mu'arada ederdi (Peygamber (s.a.s) okur Cebrail dinlerdi.) bu sene iki defa mu'arada ettiler, ecelimin yaklaştığını görüyorum." Abdullah b. Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Peygamber (s.a.s) hayır hususunda insanların en cömerdi idi. En çok da Ramazan ayında cömert idi. Ramazan bitinceye kadar Cebrail her gece onunla mülaki olurdu. Peygamber (s.a.s) ona Kur'an'ı arzederdi. (Peygamber (s.a.s) okur Cebrail de dinlerdi.) Cebrail ile mülaki olunca esen rüzgardan daha cömert olurdu."
    Sahihi Buhari: Kitabu fadail el-Kur'an, bab: 7 hadis: 4997, 4998 Bütün İslam âleminde ve bilhassa Türkiyemiz'de Ramazan ayında camilerimizde evlerde her gün mukabele okunur. Mukabele demek; bir hafızın okuması, cemaatin de Kur'an-ı Kerim'den hafızı takip ederek dinlemesidir. Kur'an-ı Kerim'den hafızı takip etmenin şu faydaları vardır: Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in sünnetini ihya etmiş olur. Okunan Kur'an-ı Kerim'i dinlemek sevaptır.
    Hafız ile beraber okumayı takip eden dinleyici, bu sevabı elde eder ve aynı zamanda yanlışlarını düzeltme imkanını bulur. Hafızın da ezberinde bir zayıflama olmuşsa bu okuma ile onu kuvvetlendirir. Unuttuğu ve yanlış okuduğunu düzeltmiş olur. Bu hadisi şerif, Kur'an-ı Kerim okumanın faziletini açıkça beyan etmektedir: Ebu Hureyre rivayet ediyor. Resulullah (s.a.s) buyurdular ki: "Bir grup, Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsa ve birbirlerinden ders almak üzere Allah'ın kitabını okusa, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve Allah'ın rahmeti onları kuşatır. Melekler de kanatlarıyla onları sarar. Allah yanında bulunanlarla (Melekleri ile) onları anar."
    Müslim: 2699 numaralı hadis Ebu Davud: 1455 numaralı hadis Tirmizi: 2946 numaralı hadis Sekinet'in manası: Sükunet, huzur ve iç rahatlıktır. Rahmet manasına da gelir. Allah'ın rahmeti ve affı hepinizi kuşatsın...
    21 Kasım 2002
    Perşembe
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED