T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu maskeleri 100 gün daha takacaklar demek ki...

28 Şubat sürecinde fiilen rol almış ve yıllarca da 'milli güvenlik konsepti' içinde çalışmış medyanın, Abdullah Gül hükümetine verdiği avans yaklaşık 100 gün kadar olacakmış...

Bunu, bir 28 Şubatçı gazetenin genel yayın yönetmeninin yazısından öğreniyoruz.

Kendisi, o uğursuz sürecin bir mekanizması olarak aynı grubun başka bir gazetesinde yönetici olarak bulunuyordu.

Şimdi AKP hükümetine belli bir şans tanıdıklarını söylüyor.

Bu sürenin sonunda, hükümetin icraatına göre, halk adına muhalefete başlayabilirlermiş.

O zamana kadar bekleyip göreceklermiş...

Neyi görmek istediklerini tahmin etmek pek zor değil.

Bu 100 günün çok somut bir zaman dilimi olmadığı da muhakkak.

Söz gelimi, yeni hükümet, medya ile ilgili olarak eski hükümetle 28 Şubatçı medyanın ilişkilerini büyüteç altına alırsa bu balayı devam edebilir mi?

Veyahut, bu medyanın patronlarının kazandığı özelleştirme ihaleleri ve devletle olan diğer dolaylı ya da dolaysız ilişkileri gündeme getirilip, soruşturma mekanizmaları ciddi olarak işletilmeye başlansa bu avansın süresi ne olur?

O zaman halk adına muhalefet görevlerini yerine getireceklermiş!..

Onların nasıl bir gazetecilik anlayışına sahip olduğunu anlamak için çok gerilere gitmeye gerek yok.

28 Şubat sürecinde çıkardıkları gazeteler arşivlerde duruyor.

O dönemde sansür ettikleri yazılar, sansürledikleri yazarlar, talimatla ya da canı gönülden bazı çevrelere yaranmak için koydukları, koymadıkları ya da saptırdıkları haberler, yazılar biliniyor.

Derin devlet mühürlü düzmece andıçlarla, insanların karalanmalarında, kahrolmalarında ve işlerinden atılmalarında nasıl tetikçilik yaptıkları da malum...

Çok uzak bir tarih değil bu...

Açın arşiv gazetelerine bakın.

Bu avansçılar, Ecevit'in başbakanlığında kurulan koalisyon hükümeti için neler yazmışlar söylemişler.

Daha ilk gün söyledikleri neredeyse şu:

"Bu hükümeti desteklemek vatan görevidir. Karşı çıkmak vatan hainliği ile eş değerdedir"

Ecevit koalisyonuna verdikleri destek için herhangi bir avans da belirlemiş değillerdi.

Ucu açık bir destekti bu...

Hükümetin yarattığı her krizden ve ortaya çıkan her başarısızlıktan sonra aynı destek daha güçlü bir şekilde tekrarlanıyordu.

Hatta, halkın Ecevit hükümetine duyduğu tepki doruğa çıkmışken ve koalisyon partilerinin halk desteği yerlerde sürünürken dahi bu medya, koalisyon hükümetine övgüler düzmekten vazgeçmiş değildi.

Bu maskeli medya, Ecevit hükümetine bitmek bilmez bir aşk ve sevgiyle bağlıydı...

Çünkü, hükümetle stratejik bir ortaklıkları bulunuyordu.

Onlar hükümeti kayıtsız şartsız destekleyecekler ve her olumsuzluğu olumluymuş gibi gösterecekler, hükümet de onların isteklerini yerine getirecekti.

Mesela RTÜK Yasası'nı değiştirmek gibi... Bu ortaklık sürecince halkın yanıltılması ve onların gözlerinin içine bakılarak yalan söylenmesi esasına dayalı bir yayıncılık (!) anlayışı geçerliydi.

Nitekim o dönemin bazı ağır topları daha sonra yaptıkları açıklamalarda, 28 Şubat sürecinde verdikleri haberlerin yüzde 80'inin (belki de 90'ının) yalan olduğunu söylemişlerdi.

Şimdi Gül Hükümeti için, AKP için duygusal yazılar yazanlar, hükümete bol keseden 100 günlük avanslar tanıyanlar aynı adamlar.

Kuşkusuz, kimse onlardan AKP hükümetine bu derece yalakalık yapmasını beklemiyor.

AKP'nin ve Gül hükümetinin, bağımsız ve dürüst gazeteciliğe, gerçekçi eleştiri ve yorumlara ihtiyacı var.

Şimdi yalakalık değil, memleketin sorunlarını dile getirme zamanı.

Biz eğer bağımsız ve bağlantısız gazeteciysek, gerçekleri dile getirmekten başka bir endişe taşımıyorsak, Ecevit hükümeti işbaşına geldiği gün nasıl peşinen yalakalık yapmamışsak şimdi de yapılmasını doğru bulmayız.

Hükümete avans falan da vermeyiz. Bizim böyle bir yetkimiz yok.

Biz doğru görmediğimiz işlerle, çözüm için üzerine gidilmeyen sorunlarla, haksızlıklar ve adaletsizliklerle ilgili meseleleri gördüğümüz zaman dile getiririz.

Bunun için 100 gün falan da beklemeyiz. Biz siyasetçi değiliz.

Bu memleketin artık daha fazla beklemeye tahammülü yok.

Ama memleketin, -Mehmet Barlas takiyyeci demiş ben maskeli diyorum- yalakalığa alışmış, gazeteciliği sadece çıkar ilişkileri olarak değerlendiren bu maskeli gazeteci takımına da artık tahammülü olmadığı muhakkak.

Eski dönemin sorumluları halkın oylarıyla cezalandırıldılar, tasfiye oldular.

Onların stratejik çıkar ortakları ise hâlâ medyada ve şimdi maskeli olarak eski alışkanlıklarını sürdürme çabasındalar.

Medya patronları, halkın güvenini yeniden kazanabilmek ve saygınlıklarına kavuşabilmek için gazetecikten para kazanmanın çarelerini aramaya başlamak durumundalar.

Tabii bir de şu yalaka takımından kurtulmak zorundalar. Yeni döneme ayak uydurabilmeleri için bu zorunlu bir değişim.

Çünkü bu memleketin bağımsız eleştiri ve bağlantısız muhalefet yapacak dürüst, şerefli gazetecilere ihtiyacı var.

Sanırım bu AKP'nin de özlediği bir şey olmalı...


21 Kasım 2002
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED