T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ölümü gösterip sıtmaya razı etme kanunu

İktidarın "muhalif" ortağı ANAP, başörtüsünün imam-hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinde serbest bırakılmasını sağlayacak bir yasa tasarısı hazırlığı içerisinde. Meclis'te halen kanunlaşmayı bekleyen ve herbiri ANAP'ın teklifinden daha geniş haklar öneren, en azından sadece ilahiyatlarda değil bütün üniversitelerde başörtüsü serbestliği isteyen kanun değişikliklerine bir yenisi daha eklenmiş bulunuyor. Dün, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül ile bu konuyu görüştüm. Gül, "Bir adım ama samimi çözüm için Anayasa değişikliği yapmak gerekiyor. Madem uzlaşma var o zaman başörtüsü sorununu ebediyyen kaldıracak bir çözüm üretelim" diyor. Abdullah Gül, olaya sadece bir siyasetçi gibi değil, kızı önümüzdeki yıl üniversiteye başlayacak bir baba olarak da bakarak kaygı duyuyor.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcı Veysel Candan ise teklifi ciddi bulmuyor. Candan, "Zaten imam-hatiplerde başörtüsünü yasaklayan bir kanun yok. Yasak yönetmelikle uygulanıyor, kaldırırsınız bunları olur biter" diyor.

Genel olarak, iki partide de "Daha iyisi için uğraşalım ama bu tasarı kanunlaşırsa da hiç yoktan iyidir" havası egemen. Akıbetin ne olacağı, hatta tasarının hazırlanıp hazırlanmayacağı bile belirsiz ama, Türkiye'nin gündeminden hiç inmeyen başörtüsü sorununun Ankara'nın gündemine bir kez daha oturmak üzere olduğu kesindir.

Gerçek şu ki, bugüne kadar olanlara; kulak tıkayanlar için bile artık bıçağın kemiğe dayandığı noktaya varılmış bulunuyor.

Tabiî, bıçak kemiğe dayandığında da sorunu bütünüyle çözecek bir düzenleme değil, bıçağı tehlike bölgesinden uzaklaştıracak bir ayarlama ile yetiniliyor.

İsteyen her öğrencinin, her çalışan kadının ve kendisini ancak bu kıyafetle "kadın ve dindar" hisseden her hanımın, en tabiî ve en tartışmasız hakkı olan başörtüsü, şimdi sadece ve yalnızca dini eğitim veren okullara hapsedilecek bir detaya dönüşmek üzeredir.

Başörtüsü, sadece dini eğitim veren okullarda yani başörtüsü ile girilebilecek mekanların belki de binde birinde ve başörtüsü kullanmak isteyenlerin belki de onbinde biri için serbest olacak; ülkenin geri kalanı "yasaklı bölge" olarak tescillenmiş olacaktır.

Sözümüz tabii ki ANAP'ın niyetinden dışarı –ki zaten bu zihniyet Meclis dışındadır- ama bu, "din"in din okullarıyla sınırlı olduğunu düşünen zihniyetin zayıf bir idrakin ve dine mesafeli bir aklın ürünüdür.

Devlet eliyle başörtülülere yıllardır ölüm gösterilmiş şimdi de siyaset marifetiyle sıtmaya razı edilmeleri istenmektedir. Ancak, yakın tarihteki tecrübelerimiz bize "sıtma"ya razı olmanın bile baskıyı defetmeye yetmeyeceğini göstermektedir.

Hatırlayalım... 1989 yılında Meclis'in kabul ettiği ve "dini inançlardan dolayı böşürtüsü kullanmak serbesttir" mealindeki bir kanun Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmişti. Ardından Meclis, bu kez de "yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla üniversitelerde her türlü kılık kıyafet serbesttir" şeklinde bir kanun çıkardı. Bunu reddetmesi mümkün olmayan Anayasa Mahkemesi, başörtüsüne de karşı olduğundan kanuna itiraz etmedi ama; şimdi Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer'in öncülüğünde bir grup üye, akıllara zarar bir Anayasa ihlali yaparak ve kendisini "kanun koyucu" gibi addederek gerekçeye, "bu kanundan üniversitelerde başörtüsünün serbest olduğunun anlaşılmaması gerektiği" şerhini yazdı.

İşte, bugün üniversitelerdeki başörtüsü yasağı bu Anayasa ihlali üzerinden sürdürülmektedir.

Tasarı kanunlaşırsa bile, olacak olan yine budur. Her kritik noktada özgürlüklerin genişlemesi değil kısıtlanmasından yana tutum takınan Anayasa Mahkemesi büyük bir ihtimalle bu kanunu da reddedecek ve bu kez ortaya başörtüsünün hiçbir yerde kullanılamayacağına dayanak teşkil edecek yeni bir gerekçe çıkmış olacaktır.

Burada, tarım alanlarının sulanması hakkında bir kanundan söz etmiyoruz. Bu başörtüsü meselesidir ve bu ülkede başörtüsünü sosyal hayatın bütün tezahürlerinden silip atmaya kararlı olan, bunun için de yüksek yargı ve bürokrasiyi sonuna kadar seferber eden bir irade vardır.

Başörtüsü meselesi; "bu yasağın arkasında hangi güç var?" sorusuna vereceğimiz ilk cevaptaki kurumun kimliğinde odaklanmıştır. Bu kurum, yasakla arasındaki bağı kopardığında başörtüsü serbest olacaktır.


27 Mart 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED