T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erdoğan ve Sezer'e suçlama

Saadet Partili Lütfü Yalman'ın, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in 250 milyar liralık evi hakkında soru önergesi vermesi, hem kendisi hem partisi açısından iyi olmadı. Yalman, gayretli ve iyi niyetli bir milletvekilidir.

Acaba, onu bu defa, Hürriyet gazetesi gayrete getirmiş (gaza getirmiş) olmasın! Sakın "Sen sor soruyu biz manşet yaparız" kabilinden bir destek almış olmasın?

Kamuoyu ve Sezer

Öyle ya, pazar günü Lütfü Yalman'ın soru önergesi Hürriyet'te birinci sayfadan fotoğraflı olarak verilmiş. Atlatma haber!

Oysa, bu konu, geçen sene de tartışılmış ve Cumhurbaşkanı gereken açıklamaları yapmıştı. Zaten kamuoyu da Sezer'e inanıyor. Ama pazar günü Hürriyet, "Villa karmaşası" başlığını taşıyan haberinde, kafa karıştırıyordu: "Sezer'in villasının benzeri 500 bin dolardan satılırken, Cumhurbaşkanı tarafından sadece 185 bin dolar ödenmesi, bazı soru işaretleri doğurmuş!"

Gazete böyle yazıyor.

Haberx, Lütfü Yalman'ın soru önergesi üzerine küçük bir anket düzenledi. Ankete katılanların neredeyse % 80'i böyle bir önergeyi lüzumsuz görüyor.

Bu yüzden "Acaba Lütfü Yalman, farkına varmadan, Hürriyet gazetesine alet mi oldu?" diye sormadan edemiyoruz... Üstelik Yalman, Kanal 7'de, Ahmet Hakan'a verdiği cevaplarda da, Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarından tatmin olmadığı izlenimini yarattı.

Malı götürenler

Türkiye'de, bir malı götürenler var; bir de onlara karşı gelmeye çalışanlar. "Malı götürenler" deyince özellikle 18 aile üzerinde durmak isterim: Bunların içinde bazı medya patronları, siyasetçi yakınları, işadamları bulunuyor. Borsada, dövizde manipülasyon yapıyorlar; ihaleye fesat karıştırıyorlar; devlet bankalarına borçlanıp geri ödemiyorlar; kendi bankalarının içini boşaltıyorlar; hatta cinayete bile azmettiriyorlar.

İsimleri kısmen deşifre oldu; kimi hapishaneye girdi çıktı; yargılanmaları sürüyor. Bu yüzden de o grup dağıldı. Dikkat ederseniz, Borsa'da da ani yükseliş ve düşüşler durdu, döviz bile istikrar kazandı.

Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, birçok önemli kararında, yolsuzluk ve usulsüzlüğü adet edinenlerin ayağına bastı.

RTÜK yasasını veto etti. Banka/zimmet/nitelikli dolandırıcılık davalarını DGM kapsamından çıkaran kanunu da veto etti. Meclis, RTÜK'ü hemen ve aynen Çankaya'ya yollamadı ama çete suçlarında Ağır Ceza Mahkemelerini yetkili kılan yasa, ikinci defa aynen Meclis'ten geçti ve Sezer imzalamak zorunda kaldı. Ardından sıra tahliyelere geldi. Kamu vicdanı bir kere daha kanadı. Kimin umurunda!

"Aile" direniyor

Radyo Televizyon Yasası Meclis'e gelmek üzere. Görünüşteki sebep, demokratikleşme. Gerçekten de, RTÜK Başkanı Nuri Kayış ve arkadaşlarının hazırladıkları taslakta, hem karartma cezaları zorlaştırılıyor, yerine başka müeyyideler geliyor; hem de Kürtçe dil yasağı kalkıyor.

Ama, işi bu noktada bırakmayacaklar, mutlaka % 20'lik hisse payını yükseltmeğe, kamu ihalesine girme yasağını kaldırmaya çalışacaklar. Bu durumda, Cumhurbaşkanı kanunu veto edecek.

İşte, sipariş kokusu aldığımız bu gibi soru önergeleriyle Necdet Sezer'e gözdağı veriliyor.

Promosyon yasağını kaldıran yasa da komisyondan geçti. Herhalde pek yakında o da Genel Kurul'a gelir.

Ayrıca, bazı medya patronlarının imtiyaz sahibi olmasını engelleyen Basın Kanunu'nun ilgili maddesini değiştirme çabaları da mevcut. Porno yayıncılıktan mahkûmiyeti olanların imtiyaz sahipliğinin önündeki engel kaldırılırken, 1 yıldan fazla hapis cezası alanların da, medya patronu olabilmesine imkân verecek bir düzenleme getiriliyor.

Aile, siyasetteki ilişkilerini kullanarak, su yüzünde kalmaya çalışıyor.

* * *

Sezer, kamu vicdanını dinleyerek, medyanın bir iki elde yoğunlaşmasını önleyecek adımları gene atacaktır. Promosyon yasasını da, yeniden görüşmek üzere Meclis'e yollayabilir. Hatta, imtiyaz sahipliğinin şartlarının, iki üç kişi göz önüne alınarak değiştirilmesini, hukuk devleti açısından yakışıksız bularak karşı çıkabilir.

İşte Necdet Sezer'in villasının aniden gündeme gelmesinin sebebi bu...

Tayyip Erdoğan

Yolsuzluk iddialarının yöneldiği bir başka isim de Recep Tayyip Erdoğan!

Yeni bir "Fadime Şahin" bulundu; Tayyip Erdoğan yıpratılıyor. Daha doğrusu, yıpratılmak isteniyor.

Kuruculardan Mehmet Gazioğlu'nun ifa ettiği görev, aynen Fadime Şahin'inkine benziyor. Bir camiayı yıpratmak için sanki özel olarak kurgulanmış gibi.

"Aklansın gelsin" diyor. Oysa aynı dosyalar Danıştay denetiminden geçmiş; Danıştay iddiaların bazılarının zaman aşımına girdiğini, bazılarının da TCK'nın 240'ıncı maddesiyle ilişkili olduğu için erteleme yasasından yararlandığını açıklıyor. Yani yargılanmış ve "bir nevi takipsizlik kararı almış." Danıştay, yargı organı değil mi?

Suçlamalardan bazı örnekleri verelim:

-Belediye'de görev yapan mevcut kadroyu, 1994, 1995 ve 1996 yıllarında tasfiye etmek, yerlerine görüş birliği içinde bulunduklarını atamak.

-Beltur A.Ş. şirketini mevzuata aykırı kurmak.

-Ağaç A.Ş. ve Sağlık A.Ş. şirketlerini mevzuata aykırı kurmak.

-Anadolu ve Rumeli yakasında ikamet eden personelin taşınması için 167 hat üzerinden servis kiralanması ihalesinde mevzuata aykırı hareket etmek.

-1995 yılı temizlik işi ihalesinde mevzuata aykırı hareket etmek.

-Metro ve kat otoparkı ihalelerinde mevzuata aykırı hareket etmek.

-12 zabıta memurunu görev süresi dolmadan komiser yardımcılığına atamak.

-Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'yı, mevzuatta öngörülmeyen şekilde Başkanlık Danışmanı olarak görevlendirmek.

-Kamu taşıma biletlerinde sahtecilik yapmak.

-Belediye'nin ağaçlandırma kampanyası adı altında yürüttüğü projede, şartnameye uygun olmayan ağaçlar dikmek, rayiç bedeli aşan fahiş ödemelerde bulunmak suretiyle yüklenici firmaya çıkar sağlamak. 8 bin ağaçtan 6 bininin takibini yapmayarak kaybolmasına neden olmak.

* * *

Görüldüğü gibi hemen hemen her Büyükşehir Belediye Başkanı'nın karşılaştığı neviden suçlamalar bunlar.

Peki Tayyip Erdoğan ihaleye bu kadar fesat karıştırdı da, o güne kadar borç içinde yüzen bir belediyeyi nasıl kâra geçirip, iş yaptı; susuzluk problemini çözdü? Doğalgazı yaygınlaştırdı. Deniz otobüsleri aldı; metro inşaatına hız kazandırdı. İstanbul'u yeşillendirdi.

İstanbullu neden acaba Erdoğan'dan memnun kaldı da, oy desteğini arttırdı?

Mehmet Gazioğlu istiyor ki, Erdoğan ve temsil ettiği camia, yolsuzlukları ile gündemde kalsın. Elleri kolları bağlansın, gazeteler her gün bir başka yolsuzluk haberiyle manşetlerini atsınlar. Erdoğan'ı suçlasınlar.

Zaman aşımına veyahut erteleme kanununa rağmen, mahkemenin Tayyip Erdoğan'ı yargılaması mümkün mü? Mahkeme, "Madem Gazioğlu Hazretleri öyle tensip ettiler; kanunları rafa kaldıralım" mı diyecek? Yoksa, suç şeklini değiştirip, görevi ihmal veya suiistimal yerine, ortada hiç bir delil yokken "rüşvet, irtikap, zimmet" gibi başka yüz kızartıcı isnatlarda mı bulunacak?

Nitekim Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Erdoğan'ı, Danıştay görüşünün aksine, rüşvetle ve nitelikli dolandırıcılıkla suçluyor.

* * *

Çok şükür vatandaşımız, "bir kısım medyaya" bakıp da insanların namusuna not vermiyor. Yoksa bugün zayıf alanlar, beş yıldızlı pekiyilerle baştacı yapılırlardı.

"Yiyin efendiler yiyin... İştihanıza mâni olmayalım!!!" dememizi bekliyorlar.

Necdet Sezer'i atlatamadılar. Bir de Tayyip Erdoğan iktidara gelirse... Haksız kazançları kursaklarına oturur vallahi.

Kafalarını Necdet Sezer'in villasına takacaklarına devlete 100 milyonlarca dolar borcu olanların nasıl helikopter, özel uçak ve son model lüks arabalar kullandıklarını düşünseler ya...


27 Mart 2002
Çarşamba
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED