T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Roman, senaryo ve gerçek...

"Hergün, hergün 11 Eylül; sıkıldık" demiyorsunuzdur umarım. 11 Eylül'de üçbin kişi hayatını kaybetti. 11 Eylül oldu diye Bush'un açtığı 'teröre karşı savaş'ın ilk safhası Afganistan'da ölenlerin sayısı ondan az değil. Bizim askerimiz bile Afganistan'a 11 Eylül yüzünden gitti. Yarın, yine 11 Eylül yüzünden, Irak'a saldırılacaksa, Türkiye sıçrama tahtası olacak. Bu yüzden 11 Eylül konusundan sıkılmaya hakkınız yok...

Ayrıca, 11 Eylül ile ilgili gelişmeler heyecan verici de. Ben yazarken, sanki bir gerilim romanına yeni sayfalar ekliyormuş zevkini alıyorum; gri beyin hücrelerini çalıştırdığı için, 11 Eylül konulu Kulis'lerden sizlerin de keyif almanız gerekir. Geçtiğimiz sekiz ay boyunca okuduklarınız sizi dünyada (ve tabii Türkiye'de de) işlerin nasıl yürüdüğü noktasında aydınlatmadıysa, 15 Mayıs'tan sonrakiler kesinlikle o işe yarayacaktır...

15 Mayıs 2002, George W. Bush'un 11 Eylül saldırılarını önceden bildiğini itiraf ettiği gün... Neredeyse 30 yıl önce, böyle bir gün, ABD'nin o zamanki başkanı Richard Nixon, rakip parti genel merkezine hırsızlama giren kişilerden haberdar olduğunu itiraf etmişti. Watergate. O tarih ile Nixon'un istifası arasında fazla bir zaman geçmedi. Bu itiraftan sonra Bush'un başına neler geleceğini hep beraber izleyeceğiz.

Gelişmelerin vahametinin Bush ve adamları da farkında. Tıpkı Nixon ve adamları gibi, zorunlu itirafı az zararla atlatmak amacıyla yalanlara sarılıyor Beyaz Saray... Sadece 'uçak eylemi' yapılabileceğinden haberi varmış başkanın; ikiz kulelere, Pentagon'a ve Beyaz Saray'a saldırılacağını nereden bilsinmiş...

Bırakın CIA ve FBI raporlarını, Tom Clancy romanlarını okuyanlar bile, bundan sonraki terörist saldırılarda uçakların bomba niyetine kullanılacağını ve hedefin Kongre binası veya Beyaz Saray olacağını biliyorlardı. Başkaları bir tarafa, 11 Eylül'de yaşananın 'terör eylemi' olduğunu anlar anlamaz, benim ilk tepkim, "Tom Clancy'nin öngördüğü gibi..." demek olmuştu.

O tarz yazan bütün Amerikalı romancılar gibi, Clancy de, CIA ve FBI'ya yabancı biri değil. Bir kitabına ortak imza koyan Org. Carl Stiner, Tom Clancy için, "İçeriden bilgi alır" diyor. Siyasi gerilim romanları yazanlar, romanlarında olmayacak entrikalar kuranlar, hiç değilse belli başlıları, ya konularını ilgili devlet birimlerinden alır, ya da geliştirdikleri tezleri o birimlerin elemanlarıyla tartışırlar. Romanları 30 milyondan fazla satmış Tom Clancy de o tür irtibatlarını gizlemeye çalışmayan bir romancı...

Clancy'nin 1994'te yazdığı 'Debt of Honor' (Onur borcu) romanının sonunda, başkanın ziyareti sırasında Kongre'ye patlayıcı yüklü bir uçakla saldırır teröristler ve başkan o hengâmede hayatını kaybeder. 1996'da çıkan 'Executive Orders' (Başkanın tâlimatları) romanında ise bıraktığı yerden devam eder Clancy ve terörist saldırı sonrası görevi üstlenen yeni başkana 'teröre karşı savaş' açtırır...

11 Eylül'ün resmi versiyonunda, teröristler tarafından kaçırılan dört uçaktan ikisi ikiz kuleleri hedef alırken, diğer ikisi Washington'da Pentagon ve Beyaz Saray'a doğru yönelmişti. İlk üç uçak hedeflerine vardılar; açıklamalara göre, Beyaz Saray'a yönelik dördüncü uçak Pensilvanya üzerinde düşürüldü...

Tom Clancy tiryakileri, 11 Eylül sonrasında, hayranı oldukları yazarın olayla ilgili tespitlerini merakla izlediler. Clancy bazen 'ray ban' gözlükleri ve denizci şapkasıyla çıktı ekranlara ve kendi gözünden olayın nasıl göründüğünü anlattı. 'Book Magazine' dergisi de, ünlü yazarı harabeye dönüşmüş ikiz kulelere götürdü, izlenimlerini okurlarına aktardı. O ziyaretten aklımda kalan cümleleri şu oldu ünlü romacının: "Dört uçak? Aynı dâvâ için aynı anda ölmeye arzulu o kadar insan ha? Herhangi bir yazar böyle bir öyküyü işleyen bir roman yazıp gönderse, yayıncısı, üzerine 'Olmaz, inanılır değil' notunu iliştirerek müsvetteyi geri yollardı." Romancının "İnanılmaz" dediği öyküye sekiz ay boyunca sahip çıktı Beyaz Saray...

Nixon, Watergate için, "Evet, haberim vardı" dediğinde, gerçeği bilip o güne kadar susanların çenesi düşmüş, bir yerlerde öylesine duran belgeler ortalığa dökülmüştü. 15 Mayıs sonrasında da benzer gelişmeler yaşanıyor. İlk fark edilen, Bush yönetiminde görevli bazılarının, kendileriyle ötekiler arasına mesafe koymaya çalışmaları... Akıllıca bir davranış.

"Uçakları kaçıracaklarını bilsek bile, ikiz kulelere, Pentagon'a çarptıracaklarını nereden bilelim?" diyorlar ya, işte zurnanın 'zırt' dediği yer burası. Sadece Clancy romanlarında değil, gazete arşivlerinde de, böyle bir ihtimalin varlığının hesaba katıldığı görülüyor çünkü.

1999 Eylül tarihli CIA raporundan dün söz etmiştim; bu defa 3 Kasım 2000 tarihli bir ajans haberi sunuyorum. Askeri haberler alanında uzman MDW ajansı muhabiri Dennis Ryan'ın verdiği haber göz açıcı: Pentagon'da, 24 Ekim 2000 tarihinde (yani, 11 Eylül'den yaklaşık bir yıl önce), bir tatbikat yapılmış. Bomba yüklü bir uçağın Pentagon'a çarpması senaryosuyla ilgili bir tatbikatmış bu. Binada çalışanlar böyle bir saldırı karşısında neler yapılması gerektiği konusunda eğitilmişler. Ryan, "Eğer gerçek bir saldırı olsaydı, 341 kişi hayatını kaybedebilirdi" diye kayıt düşmüş haberine...

"Bundan böyle Bush'un işi zor" diyorum, zor işte.


20 Mayıs 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED