T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Derviş'e yer bulmak

Bir süre Tercüman gazetesinde gece yazıişlerinde çalıştım. Gece çalışmak demek, son haberleri toplamak, gazeteye girmek demektir. Bazan olur, bir haberdeki gelişmeyi beklersiniz, gazete de baskıya geçmek zorundadır ve gözünüz arkada kalır.

Şu sıralar tüm medyanın Ecevit haberlerinde tam bu psikolojiyi yaşadığı söylenebilir; herkesin gözü arkada kalıyor günü kapatırken... Acaba yarın hangi haberle uyanacağız?

Siyaseti allak bullak eden de bu.

Siyasetin yarını belli değil. "Bir hafta geç bir zamandır siyaset için" denir, şimdi bir saat bile çok şeye gebe. Onun için "Seçimi düşünmüyoruz, seçim vaktinde yapılacak" sözleri, sadece üç koalisyon ortağı tarafından değil, bin ortak tarafından da söylense fasarya olarak değerlendiriliyor. "Ecevit'e bir hal olursa, bu hükümet uyum içinde devam edebilir mi?" sorusuna hiç düşünmeden "Evet" cevabı verilebiliyorsa, o zaman seçimlerin de vaktinde yapılabileceği sözü dikkate alınabilir. Çünkü Ecevit faktörü, DSP için ne kadar hayati bir stabilizasyon unsuru ise, üçlü koalisyon için de öyledir. Ve Ecevit faktörü, artık zor taşınacak bir noktadadır. Belki bir yerde son nefesini çoktan vermiş bulunan Kanuni'nin Zigetvar dönüşü askerin moralini bozmamak için canlıymış gibi takdimine benzer bir süre devam ettirilebilir başbakanlığı.

Bu iki yıl mıdır?

Bu soruya herhalde İnönü "Hadi canım sen de!" diye cevap verirdi.

Bu olsa olsa, güç odaklarının -ki maalesef geniş halk kitleleri değil- Türkiye'nin siyasi geleceğini belirlediklerinden emin oldukları süreye kadar olan zamandır.

Hiç şüphe etmemek gerekiyor ki, "Türkiye Türkiye'ye bırakılmayacak kadar önemlidir" diye düşünen, Körfez krizinden sonra bir, 11 Eylül sonrasında Türkiye'yi ikinci defa keşfeden ve IMF politikalarıyla Türkiye'nin geleceğine etkide bulunan uluslararası odaklar da bu tanzim işiyle çok yakından ilgilidir.

Şu an, bu çevreler için siyasetin önü karanlıktır.

Halka gitmek, onlar açısından Türkiye'yi maceraya atmaktır.

Düşünün bir, iktidarda bulunan ve şu ana kadar işbirliği yapılan kadrolar iflas etmiş, barajın altında debeleniyor. Yeni ve güvenilir alternatifler henüz çıkmış değil. Daha doğrusu çıkanların, siyasi iradeyi, bu odakları da tatmin edecek bir mecraya akıtacaklarına güven yok. Baraj çevresinde dolaştığı tahmin edilen CHP ve Baykal'ın iktidar ihtimalini bir kenara bırakırsak, ayaktaki tek lider ve partisi, Tayyip Erdoğan ve AKP, bu çevrelerin adayı gözükmüyor. Buna mecbur olurlarsa nasıl tepki verirler bilinmez ama, şu andaki jokerleri olmadığı kesin. Belki Tayyip Erdoğan'ı bir biçimde çökertip, başkalarına yol açmak mümkün olabilir (yapılan ve yapılmaya devam edilen de o) ama o da şu ana kadar başarılı olmuş değil.

O zaman?
O zaman seçime gidip ne yapsınlar?
Peki seçime gitmeyip ne yapacaklar?
Hiç olmazsa zevahiri kurtaracak bir formül var mı?

O kadar zor ki...

Bundan sonra mevcut siyasi tablodan istikrarlı bir hükümet formülü üretmek son derece zor.

Seçim de zor...

O kadar zor ki, kimi sütunlara "seçimsizlik!" alternatifleri bile yansıyor...

Görünen hesap şu:

Derviş'i siyasete en uygun biçimde monte etmek. Yani onu iktidara taşıyacak bir formül üretmek.

Belli ki mevcut koalisyonun uluslararası garantisi o. Hatta mevcut koalisyon karkas da, asıl muhtevayı - misyonu - iç dokuyu o oluşturuyor. Bu hükümetin ömrünü İMF'nin açtığı kredi uzattıysa, o kredi de, Derviş'le birlikte verildi. Zaman içinde Derviş'in bu hayati misyonunun içerdeki güç odaklarının bilincine de intikal ettirildiği görülebiliyor.

"Derviş siyasette iş yapar" kanaatinin, Türkiye siyaseti üzerine düşünen iç ve dış odaklarda gittikçe daha çok billurlaşmış bir kanaate dönüştüğü tahmin olunabilir.

Ama Derviş'i siyasete nasıl monte etmeli, sorusunun cevabı da henüz netleşmiş değil.

-Tek başına bir siyasi yapılanma için vakit geç.

-Başka partilere monte etmek söz konusu olduğunda da, ortada, Derviş'i iktidara taşıyacak itibarlı bir siyasi yapı yok.

Sol bir parti, mesela CHP dense, parçalanmış solun oyları ile iktidar zor, ayrıca Derviş'in siyasi duruşu, solda ciddi tepkilerle de karşılaşabilir. Belki CHP'nin oyları yükselir ama, iktidar çok zor.

DSP'de Ecevit'ten sonra daha şimdiden bulanan suların nasıl durulacağı meçhul.

Bayar - Derviş bir ipte iki canbaz gibi duracak, eğer çok güçlü bir odağın telkini ile elele tutuşturulmazlarsa...

DYP'de Çiller'in dominant karakteri ile Derviş'in misyonunu buluşturmak imkansız gibi... Derviş, bu hükümette bile ikinci bir başbakan, hatta en etkin başbakan gibi duruyor, hatta Meclis'e bile hükmeden bir otorite gibi görünüyor, Çiller'in gölgesinde kalır mı, ya da Çiller Derviş'e "gel öne geç" der mi?

Yani zor. Yani olmaz.

Derviş'i bir yere monte etmek... ve Türkiye siyasetinin yarınını dizayn etmek...

Hakim odakların en korumalı isminin siyasete intikal şartları böylesine riskler taşıyor. Çünkü kompozisyonların hiçbirisi halkın eğilimleriyle denk düşmüyor.

Ben bir formül önereyim:

Derviş Tayyip Erdoğan'ın partisine girsin, sandığa gidilsin... Halkın eğilimleri ile iç - dış odakların eğilimi buluşsun. Doğu - Batı Sentezi gibi bir şey olsun... Özal kişiliği iki kişide bir araya gelsin.

Çok abes bir formül mü?

Ne bileyim ben, "halka bırakın, halk dilediğini seçsin, ona güvenin, o kendisine layık olanı seçer" desem, hiç kimseyi ikna etmemin mümkün olmadığını biliyorum. Hatta seçimin bile rafa kaldırılacağı formüller seslendiriliyor. Neredeyse kırk katır mı kırk satır mı soruları sorulacak.

Benimkisi bir ümit: Tayyip Erdoğan'la Kemal Derviş, birbirinin eksiğini tamamlar ve belki de Türkiye'de farklı bir süreç başlar... Bin yıl devam eden formüllerle bugüne kadar geldik de ne oldu?


24 Mayıs 2002
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED