|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bence Tansu Çiller çok haklı: Ecevit bir hastaneden rapor almalı. Çünkü gerçeklerin bizden gizlendiği izlenimini taşıyoruz.
Neden GATA değil?
Neden Başkent Hastanesi de GATA değil? Bu soru, birçok çevrede soruluyor. Sanki, Ecevit'in hastalığının bütün verileri kamuoyundan gizleniyor ve bu yüzden "sırdaş doktorlar" tercih ediliyor.
Geçen gün, Kanal 7'de Ahmet Hakan'ın sorularını cevaplandıran bir tıp profesörü, Ecevit'in erken mobilize olduğunu söyledi. Siyaset lisanımıza yeni kelimeler girdi: Yarı mobilize, tam mobilize. Aslında Ecevit'in, ayağındaki acı veren iltihaplanma yüzünden, hiç "mobilize" edilmemesi gerektiğini de öğrendik. Yatağından kalkmaması lâzımmış. Ayaklarını sürüyerek ve adeta sürüklenerek yürümesi, otururken takındığı yüz ifadesi, acı çektiğini gösteriyor. Erken mobilize olmak suretiyle Ecevit başbakanlık koltuğunu muhafaza edeceğini sanıyor. Bu suretle de kendini büyük riske atıyor. Uzanıp dinlenmesi ve bacağını havada tutması gerekiyor. Zaten Sağlık Bakanı Osman Durmuş da aynı endişeleri paylaşıyor: "Birileri, sırf bana inat, ertesi gün Ecevit'i eve gönderdiler. Oysa, bu tip hastaların yoğun bakımda, kontrol altında kalması lâzım. Hastalık, başbakanın sağlığını tehlikeye atacak şekilde kamufle ediliyor. Eve çıkmasaydı, kaburgası kırılmazdı."
DSP'de kavga
DSP içinde çekişme çoktan başladı. Bir kanadın başını Hüsamettin Özkan çekiyor. Diğer kanat, Rahşan Ecevit'in himayesine sığınıyor. Özkan'ın arkasında, büyük medya var. Zaten bu yüzden Rahşan Ecevit gazetelerde kendi aleyhine çıkan haberlerin Özkan'dan kaynaklandığını sanıyor. Hani kendisini, kocasını eve kapatan "cadı karı" gibi gösteren haberler. Özkan "Ben Ecevit ile geldim, Ecevit ile giderim" diyor; koltuk meraklısı olmadığını söylüyor. Rahşan Hanım'a iyi niyet mesajları gönderiyor.
Özkan'ın askerin desteğine sahip olduğunu Ertuğrul Özkök'ün sütunlarından öğreniyoruz: "...Hükûmet içinde bir başka kritik konunun koordinatörlüğünü de o yapıyor: Askerlerle ilişkiler. Askerler Özkan'a güveniyorlar. MGK dışındaki bir çok meseleyi onun aracılığı ile hükûmete iletiyorlar" (21 Mayıs 2002 - Hürriyet) Ertuğrul Özkök, Hüsamettin Özkan'ın Rahşan Ecevit ile ilişkilerini de anlatıyor. Tabiî Özkan'ın bakış açısıyla olayları yorumluyor: "Rahşan Ecevit iki yıla yakın süredir Özkan'a gizli bir savaş açmış durumda. Ama Özkan, Rahşan Ecevit'e karşı hiçbir zaman dolduruşa gelmedi; tahriklere kapılmadı. Kimse onun ağzından Rahşan Ecevit'e bir sitem işitmedi. Hüsamettin Özkan, başbakanın yokluğunda bile hükûmeti uyum içinde tutmaya çalışıyor. Şimdi görüyoruz ona karşı kılıçlar çekilmiş vaziyette. Ekonomik programın en kritik safhasında rus ruleti oynuyorlar." Kemal Derviş'in Hüsamettin Özkan'ı öven cümleleri de malûm medyada yer alıyor.
"Esas adam"
Zaten onların "esas adamı" Hüsamettin Özkan'dı. Özkan, Rasputin konumunda "DSP'nin çarını" istediği istikamete doğru yönlendiriyordu. Son örnek: RTÜK. Kimbilir Ecevit'i, içine sinmeyen bu tasarının yeniden kanunlaşması için nasıl ikna etti? Yaşlı ve hasta olan kişiler, birilerine teslim olma temayülündedir. Ecevit, Özkan ve Rahşan Ecevit'e dayanıyor. Onun bu iki "koruyucu meleğinin" birbirine tahammül edememesi de psikolojik bir olay. Sevgiyi paylaşamıyorlar; birbirlerini kıskanıyorlar. Ayrıca her ikisi de çok ihtiraslı.
Özkan-Rahşan Ecevit rekabetinde, birincisi arkasını Kartel'e dayıyor. Diğeri ise, eş konumunu ve Bülent Bey'in yanıbaşında olmasını değerlendiriyor. Nitekim, Başkent Hastanesi'ne ikinci defa kaldırılan DSP liderinin, gazetelerdeki suçlamalara karşı eşini koruması, Rahşan Hanım'ın etkisini gösteriyordu. O haberlerin Hüsamettin Özkan tarafından pompalandığını muhakkak Rahşan Ecevit kocasına fısıldamıştır.
Yılmaz'a destek
Bugünkü haksız düzenin sürmesini isteyenlerin favorilerinden biri de Hüsamettin Özkan'ın yanısıra, Anap lideri Mesut Yılmaz. Yılmaz, bu haliyle, barajı aşamaz. Onu, "havalandırmak" için Ekonomiden Sorumlu Kemal Derviş'i acaba Anap'a sokarlar mı? Derviş'e büyük medya patronunun bu istikamette telkinde bulunduğunu düşünüyoruz; duyuyoruz. Ayrıca Demokrat Türkiye Partisi ile Mehmet Ali Bayar'ın da Anap ile bütünleşmesi söz konusu. Hele bir de Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, iddia edildiği gibi Yılmaz takımına dahil olursa, Kartel'in eline, halkın gözünü boyamak için yeni bir fırsat geçmiş olacaktır.
DSP'yi 1999 seçimleri öncesi nasıl havalandırdılar, 1979'da Türkiye'yi iflasın eşiğine sürükleyerek iktidardan ayrılmak zorunda kalan Ecevit'i nasıl yeniden umut haline getirdilerse, Kemal Derviş ve Mehmet Ali Bayar takviyeli bir Anap'ın da barajı geçmesini sağlayabilirler. Peki, acaba Derviş ve Bayar, ahlâki değerlerine ters düşmek pahasına, böyle bir birlikteliği kabul eder mi?
Ecevit'in sağlığı
Ecevit'in sağlığı Türkiye'deki politikayı belirlediğine göre, evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Şahsen ben, Ecevit'in yeniden, tam mobilize halde devlet işlerini yürütebileceğini sanmıyorum. Ecevit, halefini hazırlamadan sağlık sebebleriyle, siyasetten koparsa, beklenmedik gelişmeler ortaya çıkar. DSP liderinin başbakanlıktan istifası -GATA'ya gitmemesi, tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporu almaya yanaşmamasına rağmen- zorunlu hale gelebilir. O zaman, MHP, sürekli çatıştığı Kemal Derviş'i devre dışı bırakmaya çalışacaktır. Devlet Bahçeli'nin başkanlığında DYP-Anap-MHP'li bir hükûmet formülü de ortaya çıkabilir. Belki Ecevit istikrar adına koltuğundan ayrılmıyor ama, onun sağlığına endeksli siyaset gemisi, maalesef dalgalı sulardan kurtulamıyor. Çünkü kimse önünü göremiyor.
Seçim tarihi
Ecevit sağlığına kavuşacağı ümidiyle seçimlerin normal tarihinde yapılacağını söylüyor. Oysa Yılmaz'ın verdiği Ekim 2003 tarihi daha gerçekçi. Çünkü uzun ve karanlık bir kışın ardından gelen bahar aylarında seçime gidilmesi her zaman hükûmeti zora sokar. Yaz aylarında fiyatlar düşük, masraflar azdır. Sonbaharda, seçim hükûmetin lehinedir. Ve büyük ihtimalle de, her şey tahmin ettikleri gibi gitse bile, mevcut iktidar ancak 2003 Ekim'ine kadar dayanacaktır.--------->
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
© ALL RIGHTS RESERVED |