T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
28 Şubat'ın yereli globali

"Etekleri zil çalıyor" ifadesi tam onun için söylenmiş olmalı. Hürriyet'in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök için... "28 Şubat İslâmî âlem içindeki en büyük "halk devrimlerinden birisi" imiş! "Küresel 28 Şubat ikinci ve son soğuk savaşı da bitiriyor"muş! Ve bu yüzden daha şimdiden İslâm dünyasının en radikal bölümü "yılbaşı" kavramı, yani "Batılı hayat tarzı" ile barışmaktaymış. Ne müthiş sosyo-kültürel analizlerle karşı karşıyayız, peh, peh peh!

"28 Şubat ukdesi" Hürriyetçiler için sadece Özkök'te bir saplantı değil. Sedat Ergin de Başbakan'a tescil ettiriyor "yerel 28 Şubat"ın meşruiyyetini, "global 28 şubat"tan yola çıkarak. Soru: "Sayın Başbakan, 11 Eylül sonrası ortaya çıkan durum sizce 28 Şubat sürecinin haklılığı açısından bir anlam taşıyor mu?" El cevap: "Tabiî haklılığını gösteriyor."

Her şey çok basit bu mantığa göre:

-Yılbaşı'nda kişi başına 500 milyon liralık masalar kuruldu, başlarına kukuleta takan insanlar, sabahlara kadar çılgınca sarhoş olarak eğlendiler, ve biz, hepimiz çağdaş olduk!

-Arap âleminden tv'lere 500 milyonluk yılbaşı masalarının görüntüleri aktı, onlar da köklü bir global 28 Şubat dönüşümüyle çağdaş oldular!

Bütün bunları (yereli ve globali ile) 28 Şubat'lar sağladığına göre 28 Şubat müthiş bir çağdaşlaşma projesidir!

Oysa ben eminim, 28 Şubatların yerelinin mimarları da globalinin mimarları da bu kadar pervasız değildir.

ABD eski Başkanı Clinton BBC'de, bizimkiler gibi Yılbaşı sabahı mahmurluğu (ya da akşamdan kalmışlığı) ile değil, en azından dünyanın acılı yanlarını görebilmek gibi bir farklılığı sergiliyor:

"Bugün dünyada yaşayan insanların yarısı küresel ekonominin parçası değil. Yeryüzünde yaşayan insanların yarısı günde 2 doların altında bir gelirle yaşıyorlar. Bir milyar insan günde bir dolardan azıyla yetinmek zorunda. Bir milyar insan her gece yatağına aç giriyor ve birbuçuk milyar insan -ki yeryüzündeki insanların dörtte biri- hiçbir zaman bir bardak temiz su içemiyorlar. Her bir dakikada, doğum yaparken bir kadın ölüyor.

"Bugün dünyada 40 milyon AIDS vak'ası var. Yani günde 8 bin 200 kişi AIDS'ten ölüyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2005 yılında 100 milyon AIDS vak'ası olacağını hesaplıyor."

Bu ifadeler tuzu kuru 28 Şubat ideologları için bir anlam taşıyor olabilir mi?

Ben eminim, bizim 28 Şubat mimarları da, şu 500 milyonluk kukuletalı yılbaşı sarhoşluğu karşısında paniktedir. Ektikleri ile biçtikleri arasındaki bu nisbet onları bile şoka uğratmıştır.

2002'nin ilk bebeği, işten atılan bir babanın evlâdı ve "borçla" dünyaya gelmiş! Bu borç görünen bir borç, oysa bir de IMF'li günlerin doğan bebeğe ve doğacaklara yüklediği borç var... Görünen borç 200 milyon, görünmeyeni ise kişi başına 2930 dolar (yaklaşık 4,5 milyar TL) tutuyor. Sizce bu çocuklar, bu babalar, bu anneler coşkun yılbaşı kutlamaları ile 28 Şubat'ın çağdaşlaştırma (!) misyonunu yaşayabilecekler mi? Sizce bu çocuklar, yılbaşı gecesinde Kuzey'in tuzu kuru dünyasında tüketilen alkol kadar süt bulabilecekler mi?

Süt bulamayan birisini "açlıktan ölüm" raporuyla toprağa verdi geçen yıl Türkiye.

Eminim Ertuğrul Özkök, Türkiye'de ve Arap âleminde ekonominin kaymağını kontrol eden yüzde 5'lerin dünyasını yazıyor. Onlar için 28 Şubat'ın yereli ile globali üst üste oturuyor. Modernleşme ideolojisi de çok önemli onlar için.

Onlardan, "Global 28 Şubat"a temenna çakan birisi, yeni Afgan hükümetinde yer alan bir "yerli Amerikalı" bakan, Paktia köyüne yönelik ABD bombardımanında ölen 100 Afgan köylüsü için "Başka seçenek yoktu" yorumunu yapmış. Olunca böyle olmalı Global 28 Şubat tutkusu. Amerikalı tarafından öldürülmek bile bir onur, değil mi!

Peki ya bizim asgarî ücretlilerimiz! Ya aldığı maaşı ev kirasına ya da doğal gaza yetiremeyenlerimiz! Ya evine ayda yılda bir et götüremeyenlerimiz! Ya Ramazan'da karınlarını çadırlarda doyuranlarımız! Ya işten çıkarılanlarımız, işten çıkarılma korkusuyla yaşayanlarımız! Ya sokakta donanlarımız!

Onlar nasıl da keyif kaçırıcı görüntüler değil mi? Bir yanda aç insan kuyrukları öte yanda, 500 milyonluk yılbaşı masaları. Bu nasıl ülke böyle?

Acaba onlar için ne anlam taşıyor yerel ve global 28 Şubat'lar? Ve onlar için ne anlam taşıyor 500 milyonluk yılbaşı masaları?

Şu an Amerika'da, 43 Türk vatandaşının gözaltında bulunduğu bildiriliyor. Böyle başka ülke vatandaşları da var gözaltında ve işkence iddiaları ayyuka çıkmış durumda. 11 Eylül sonrası global 28 Şubat adaleti bu. Biz de tanırız bu adaleti? Giyim kuşam standardı yüzünden eğitim hakları ellerinden alınan öğrencilerle, kamu görevlileriyle, kara liste skandallarıyla, bürokrasideki fişlemelerle... Şimdi global 28 Şubat'la Bush, global yargısız infazların yolunu açan bir adalet anlayışı geliştiriyor. Çağdaş modernite bu olmalı!

Meğer her şey keyif içinde 500 milyonluk yılbaşı masası donatabilmek içinmiş.

Onu başardık, her şey halloldu!

Ne denir? Kutlu olsun tüm 28 Şubatlar, tüm sevdalılarına!

Alev Alatlı'nın ifadesiyle "Mağdûrân"ın ise çıkacağı bir kerevet yok, onlar bir başka yılbaşını bekleyecekler... Çocukların borçlu doğmayacağı ve sütsüz ölmeyecekleri bir yılbaşını...


3 Ocak 2002
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED