T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Patron Mehmet Efendi ve vatandaş

Banka kurtarma operasyonu IMF'ye verdiğimiz niyet mektubunda yer alıyor. Ama, IMF'nin bir şartı değil. IMF, sadece, bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasını talep ediyor; bunun için, sermaye yeterlilik rasyolarının yükseltilmesini şart koşuyor. Bir bankanın sermayesi, verdiği kredilerin en az % 8'i kadar olmalı. Bu oranın aşağısına düşülünce risk doğuyor.

Pazar payı tartışması

Bugüne kadar, sermaye yeterlilik rasyoları düşük olan bankalar sistem dışına çıkartılıyordu. Artık, bu bankalara, Dünya Bankası veya IMF'den temin edilen kaynak aktarılacak.

IMF'nin bizden talep ettiği, bu kaynağın hangi şartlara göre aktarılacağının belirlenerek, niyet mektubuna konulması.

Hatta onların tavsiyesi, en az % 2 oranında pazar payına sahip bankaların, kanundan yararlandırılmasıydı.

% 2 oranı, küçüklerin birleşerek pazar paylarını arttırmasını teşvik edecekti. Ama anlaşılıyor ki, "kurtarılmak istenen bankalar" daha doğrusu, "kurtarılmak istenen bankacılar" mevcut. Ve bu kişilerin bankaları, % 2 pazar payının altında.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Engin Akçakoca Milliyet gazetesine verdiği mülâkatta, sermaye rasyoları yetersiz olan bankaları evvelce Fon kapsamına aldıklarını, çünkü böyle bir operasyonu gerçekleştirecek kaynağı ancak temin edebildiklerini söylüyor. (Milliyet - 1 Ocak 2002)

Eşitsizlik

Ortada çift taraflı eşitsizlik var:

1) Fon'a devredilenlerle, kurtarılanlar aranızdaki eşitsizlik.

2) Hazine'nin şartlarına uyarak, kendi kaynaklarını aktarmak suretiyle, bankalarının sermaye yeterlilik rasyolarını yükseltenler ile, bu kaynağı Hazine'den temin edip, kurtarılmayı bekleyenler arasındaki eşitsizlik.

Engin Akçakoca, aynı mülâkatta, "Türkiye'de 50 yıldır bankacılık sistemi aile ve holding sahipliği üzerine kuruldu. Hâkim ortak esaslı bir sistemi, 40-50 yıl önce başlayan bir süreci, tenkit konusu yapmak çok yanlış ve çok geç" diyor.

Akçakoca "Holding bankacılığını eleştirmek için vakit çok geç" diyor ama, eleştiri okları "Holding Bankacılığından" ziyade, "Hortum Bankacılığına" yöneliyor.

Akbank veyahut Koçbank iki büyük holdingin bankaları. Ama bugüne kadar, çıkan dedikodular söz konusu bankaları hedef almıyor. Kimse, halkın mevduatının bu büyük grupların şirketlerine, izin verilen sınırların üzerine çıkılarak pompalandığını iddia etmiyor.

Rapor tartışması

Star gazetesi sordu: "Hangi banka patronu kurtarılıyor?"

Sadece Star değil, Milliyet de tarih vererek bir rapordan söz etti: "Topladığı mevduatın tümünü kendi grup şirketlerine kullandıran banka ile ilgili murakıp raporu hasır altı edildi. Raporun tarihi 17.9.2001. Sayı M 23/54; M 13/42." (Milliyet 29.12.2001)

Engin Akçakoca, rapor konusunda sorulan bir suali, "BDDK her konuya hâkimdir. Gerekeni yapacağız" diye geçiştiriyor.

Ne yapılacak, nasıl yapılacak? Her şey bulanık. Ve en önemlisi kim kurtarılacak?

Altaylı'nın yazısı

Fatih Altaylı 1 Ocak 2002 tarihli yazısında, Engin Akçakoca'yı topa tutuyor:

"... Akçakoca diyor ki, 'Sermaye yeterlilik rasyosu sıfıra inmiş bankalara o dönemde el koymak zorundaydık' Peki, o dönemde bu oranı eksilere düşmüş bir bankaya niye el koymadınız? Neden ve kimden korktunuz ya da talimat aldınız? Ve bugün niye benim kesemden bu bankaya ve benzerlerini kurtarıyorsunuz? Bütün olumsuz göstergelere rağmen, en batık bankadan daha batık olmasına rağmen el koymadığınız bankayı bugün kurtarmaya çalışmanızın nedeni ne Engin Akçakoca?" (Hürriyet 1 Ocak 2002)

Evet sermaye yeterlilik rasyosunu % 8'e yükseltme mecburiyeti var. Aksine durumlar malî sektör açısından risk yaratıyor. IMF'nin şartı sadece bu. Hükûmetin, ekonomide, bugünkünden daha da büyük çalkantılara yol açar endişesiyle zor durumdaki bankalara destek vermesini de belki normal karşılayabiliriz.

Ama, her şeyden önce operasyon, gün ışığında cereyan etmeli. Ve ilkeler doğru dürüst tesbit edilmeli.

Gün ışığı önemli

Acaba niçin Kemal Derviş, reel sektörü düze çıkarmak için getirilen bir tasarıya, son anda, önergelerle şekil vermeye çalıştı? Niçin bankalara kaynak aktarmanın şartlarını belirleyen prensipler, bir cuma sürprizi biçiminde, alelacele, doğru dürüst tartışılmadan, gündeme girdi?

Ayrı "acele posta servisinden", Kamu ve Fon Bankaları yetkililerinin, tasarruflarından dolayı hem cezai, hem de hukukî açıdan sorumlu tutulamayacaklarına dair düzenlemeler de çıktı; ama bu husus MHP oylarıyla red edildi.

Demek tartışma gün ışında yapılmadı. Son dakika baskını şeklinde geldi. Bu bir.

* * *

Ayrıca, günlerden beri hasır altı edilen bir rapordan ve kurtarılmaya çalışılan özellikle bir bankadan söz ediliyor. "Ticari sır" mazeretine sığınılmadan, kim bu banka, açıklansın. Açıklanamıyorsa bile, bu banka ve sahibi hakkında gereken işlem yapılsın. Ancak o zaman vicdanlar, kimsenin özellikle kayrılmadığı ve sadece ekonominin gereğinin yerine getirildiğini düşünüp, rahatlayacaktır.

Zimmet suçu

Eğer, halkın mevduatı, söz konusu bankanın da içinde bulunduğu grubun şirketlerine kullandırılmışsa, Bankalar Kanunu'nun zimmet ile ilgili maddeleri çalıştırılır. Hazine'nin, bankaya kaynak aktararak bünyesini sağlamlaştırması ayrı, suç işleyen holding sahibinin biletini kesmek ayrı. Çünkü o patron halkın parasını kendi parası gibi harcamış, şirketlerine aktarmış. Kendisine tevdi edilen kaynakları gereği gibi kullanmamış.

Satsın diğer şirketlerini, gayrimenkullarını, özel uçağını vs bankasının sermayesini arttırsın! Ama hayır! Hazır devletten para gelecekken, enayi mi Mehmet Efendiler? Kendi imkânlarından harcarlar mı? Bir hacı yatmaz gibi, devlet erkânının önünde eğilip kalkar, vatandaşın kesesinden patronluk taslamaya devam ederler.

Mehmet Efendi aslında, bütün "hacı yatmazları" simgeleyen bir isim. Her biri, medyaya çöreklenmiş, basını esir almış. Al gülüm ver gülüm hesabı, hükûmetle, yüksek bürokrasi ile uyum içinde malı götürüyorlar.

Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu eski Başkanı Tevfik Altınok'un açıklamasına göre, 2001 yılı Kasım sonu itibariyle Fon'daki bankalara 20 milyar 154 milyon 949 bin dolar aktarılmıştır. Kasım sonu itibariyle birikmiş zarar 5 milyar 759 milyon doları bulmuştur. Bu durumu göz önüne alarak, zordaki bankaların Fon'a devrinin daha büyük bir yük getireceği düşünülüyorsa, o taktirde, herkesin üzerinde birleşebileceği bazı ilkeler tesbit edilmelidir.

1) Banka kaynaklarını kendi şirketlerine aktaran, zimmet suçunu işleyen patronlar hakkında derhal cezai takibata geçilmelidir.

2) Kaynak aktarılırken, bankanın dahil olduğu holdingin diğer şirketlerinin hisse senetleri Hazine'ye rehin olarak verilmelidir.

Sözgelimi yardım Pamukbank'a yapılacaksa, sadece Pamukbank'ın değil, Turkcell'in hisse senetleri de Hazine'ye teminat olarak verilmeli.

Yardım Dışbank'a yapılacaksa, Hürriyet ve Milliyet'in hisseleri ipotek altında tutulmalı.

Bu kaynak, Garanti-Osmanlı Bankası'na aktarılacaksa veyahut İşbankası'na gidecekse, holdingin bünyesindeki diğer şirketlerin hisse senetleri Hazine'ye teslim edilmeli.

Gül'ün basın toplantısı

Abdullah Gül'ün basın toplantısında söylediği gibi, "Holding bankalarına kamu kaynakları aktarılırken, onların bu kaynakları kendi şirketlerine aktardığını nasıl gözardı edersiniz? Bankalar, müşterilerine kredi verirken, teminat üzerine teminat alıyor. Hazine ise, devlet kaynaklarını pervasızca transfer ediyor. Bu inanılmaz bir cesarettir."

Herhalde eleştirilere şu cevabı vereceksiniz: Efendim, aktarılan paraya mukabil, "batık bankanın" hisselerini alıyoruz. Banka parayı ödemezse, 7 yılın sonunda banka devletin olacak.

Herhalde "Bankanın posası" Hazine'nin olacak, demek istiyorsunuz.

Ve bu cüretkârlığınızın bir gün size pahalıya mal olmasını önlemek için, dokunulmazlık zırhına bürünmek niyetindesiniz.

Hortum bankacılığı

Holding bankacılığını tenkid ediyorduk. Haydi onun 40-50 senelik bir mazisi var. Ama Hortum Bankacılığı daha yeni. Bir ayakları medyada, diğer ayakları bankada. Ve muhtelif, irili ufaklı şirketleri mevcut. Hortumla hortumlayabildiğin kadar! Nasıl olsa bu garip millet, Arjantin'deki gibi ayaklanmaz. Ekmeği küçülür, aşı azalır, işsiz kalır, perişan olur gene sesi çıkmaz.

Devlet, patron Mehmet Efendileri doyurur, vatandaş Mehmet Efendi aç kalır.


3 Ocak 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED