|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ecevit'in Amerika seyahatine 100'ü aşkın işadamının katılması bana Turgut Özal'ı hatırlattı. Kendisiyle birkaç kez böyle seyahatlere katılmış ve gerçekten çok yararlanmıştım. Özal'ın her seyahatinden Türkiye kârlı çıkıyordu. Pratik zekaya sahip olan Özal, özellikle Amerika ile ilgili girişimlerinde "Bana borç para, kredi vermeyin, daha çok ticaret yapmamızı sağlayın" diyordu. Özal'ın 1980'li yıllarda başlattığı "ihracat seferberliği" Türkiye ekonomisinin kısa sürede uzun bir yol almasını sağlamış ve ülkemizin zenginleşmeye doğru gidişini hızlandırmıştır. Maalesef Özal'dan sonra gelen politikacılardan birçoğu onun ne yapmak istediğini anlayamamış ve onun "tetiklediği" kalkınmışlık yarışını sonradan terketmişlerdir. Özal'ı bir tek anlayan DYP lideri Tansu Çiller olmuştur. Çiller, Ecevit'in bu gezisi nedeniyle yaptığı açıklamada, "Sayın Başbakan ABD'de Türkiye'nin yeniden üretime sarılması gerektiğini anlatmak mecburiyetindedir" diyerek "uyarısını" yapmıştır. Bu hafta Türkiye'nin geleceğinin belirleneceği bir hafta olacaktır. Amerika'nın Afganistan'ı vurmasının perde arkasında Türkmenistan doğal gazının önemli bir rolünün olduğu Batılı yayın organları tarafından günlerdir tefrika ediliyor. Bu iddialar, eski bir Teksas Valisi olan Bush'un "Teksaslı petrol şirketlerinin çıkarına mı savaş emri verdiğini" akıllara getirebiliyor. "Afganistan bitti, sırada Irak var" beklentisi Türkiye'nin geleceğini belirleyen en önemli etken olacak. Daha önce de yazdık "dünya yeniden parselleniyor." Bu parselasyonda Türkiye bu hükümet ile neler yapabilir? Ecevit olaya "Dost ve müttefikimiz ABD ile stratejik ortaklık ilişkimiz, uluslararası alandaki gelişmelerin aldığı yön çerçevesinde daha da önem kazanmıştır. Olumlu olarak gelişen siyasal ilişkilerimizin yanısıra ticari ve ekonomik ilişkilerimizi de geliştirmek gerektiğini düşünüyoruz" şeklinde bakıyor. O hâlâ Türkiye'nin "jeopolitik önemi" konusunda "tutuklu" kalmış. Bu "jeopolitik önem" denilen her neyse, dünya devlerinin çıkarları açısından pek "önem" taşımaz. Senin ekonomin onun bunun yardımına muhtaçsa, senin ekonomin üretip ihraç edemiyorsa senin "jeopolitik önemin" de sıfır olur. Amerika "dünyayı yeniden belirleme" ve "Saddam'ı devirme" konusunda "kesin" kararlı. Türkiye'nin Irak konusundaki tutumu, Ecevit'in "Saddam aşkının" sona ermesiyle yeni bir aşama kaydetti. Irak'ın toprak bütünlüğü korunursa Saddam'ın "kellesini" vermekte hiçbir sakınca yok artık. "Irak sorunu" da çözüldükten sonra sıra Kıbrıs'a gelecek mi? Ecevit'ten önce Bush'u ziyaret eden Yunanistan Başbakanı Simitis'in "Bush'tan yüz bulamadığı" şeklinde değerlendirmeler yapılıyor. Bunların varlığı Kıbrıs konusunu da yeniden gündeme getirileceğinin bir kanıtıdır. Yine de Ecevit'in Amerika seyahatinde "vurgulaması" gereken en önemli şeyi DYP lideri Çiller açıkladı. Başbakan Ecevit'in milletin hakkını yurtdışında aramak zorunda olduğunu vurgulayan Çiller, "Türkiye ekonomik bir iyileşme sürecinde değildir. Üretim durmuştur. Türkiye'nin rekabet gücü ise tıpkı Arjantin gibi giderek kan kaybetmektedir. Türkiye'de üretim artışının olabilmesi için rekabet gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlar eğer sağlanamazsa Türkiye sürekli bir borç alma ve ödeme kısır döngüsü içerisine girecektir. Başbakan'ın ABD'de gördüğü her yetkiliye bu milletin hakkını anlatmak için Türkiye'nin bu kısır döngüye girdiğini belirtmesi gerekir. Eğer alınan borçlar ödenecekse, mutlaka üretimin artırılması, bunların ihraç edilmesi ve dolayısıyla haklı rekabet ortamında bütün bunların gerçekleşmesi gerekmektedir" diyor. Biz de belki yüz kez bu gerçekleri bu sütunda dile getirdik. Ekonominin üretime döndürülerek üretilen ürünlerin ihraç edilmesini savunduk. Üretemeyen ve ürettiğini ihraç edemeyen ekonomilerin istihdamı sağlayıp işsizliğe çare olamayacağını vurguladık. Devletin şu günlerde "alayı vala" ile IMF'den aldığı borçların ödenebilmesi için mutlaka ve mutlaka ekonominin üretken ekonomi haline getirilmesini, yoksa gelir üretemeyen ekonomilerde "devletin vergi gelirlerinin" ne iç borcu ne de dış borcu ödemeye yeterli olamayacağını vurguladık. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de, hükümetin göremediği, görse bile anlayamadığı bu "acı gerçeği" bir kez daha vurguluyor. "Türkiye'nin jeopolitik önemi ve stratejik ortaklık" masalından vazgeçerek Amerika'dan "daha çok ticaret" istemek ve iki ülke arasında "serbest ticaret anlaşması"nı gerçekleştirmek gerekir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |