T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Korktuğumuz şey...

Bize, Türkiye Cumhuriyeti'nin "laik, demokratik hukuk devleti" olduğunu ve seçilmiş bir hükümet tarafından yönetildiğini öğrettiler. Anayasa'nın "giriş" bölümünde de böyle yazıyor.

Bu devletin bir yasama, bir yürütme, bir de elbette yargı erki bulunmaktadır.

"Kuvvetler ayrılığı" ilkesi, son yıllarda (hatta son yarım yüzyılda), "militer" patentli müdahalelerle zedelenmiş gibi görünse de, son tahlilde ülkemizde bir parlamento, bir adalet mekanizması, çoğunluk başarısız da bulsa bir hükümet hayatiyetini sürdürmektedir.

Bu kadar laf ne için?

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, ABD'nin Irak'a müdahalesi ve Kuzey Irak'ta olası bir Kürt Devleti'ne karşı olduğunu biliyoruz.

Başbakan bunu defaatle dile getirdi.

Dışişleri Bakanı da birkaç kez yineledi.

Bu sadece hükümetin değil, parlamentonun, hatta parlamento dışındaki partilerin de üzerinde mutabık kaldığı bir görüş.

Açıkçası, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kuzey Irak'ın statüsünde meydana gelecek olası değişikliği (yani muhtemel bir Kürt Devleti'ni), gelecekte kendi toprak bütünlüğüne yönelmiş/yöneltilmiş bir "tehdit" olarak algılıyor.

Bunun doğruluğu yanlışlığı tartışılır.

Ama Türk dış polikası bu parametreler etrafında şekillenmiş durumda.

Peki, bir yüksek bürokratın, "malumu ilam"dan öte bir değer ifade etmeyen "Müdahale Irak'ı böler" sözlerini, sanki yeni bir şeymiş ve sanki o bürokratik odak dış politika konusunda nihai karar odağıymış gibi günlerce manşetlerde tutmanın anlamı nedir?

Kimden sözediyorum?

Elbette "medya"dan ve bürokrasinin "silahlı" kesiminden.

Ne yazık ki, kimi yüksek bürokratlar, ülkemizde demokratik bir yönetimin varlığını unutmuş görünüyor ve hükümetin bilgisi dışında olur olmaz konularda demeçler veriyor, ülkemizde askeri bir rejim olduğu görüntüsünün güçlenmesine neden oluyor.

Bürokrasinin "silahlı" kesimi, önemli ve zaruri gördüğü konularda elbette görüşlerini açıklayacaktır.

Ancak, bu görüşler sadece "güvenlik kurulu" toplantılarında dile getirilebilir ya da "haftalık olağan ziyaretler"de Cumhurbaşkanı'na iletilebilir.

Hiçbir bürokrat, doğrudan demeçlerle, hele basın yoluyla ayrı politika güdüyormuş görüntüsü veremez.

Herkes konuşuyor, varsın onlar da konuşsun, ne sakınca var diyeceksiniz?

Çok sakınca var.

Başbakan Bülent Ecevit bugün ABD'ye uçtu.

Başkan Bush ve diğer ABD'li yetkililerle bir dizi görüşmelerde bulunacak.

Bu görüşmelerde muhtemelen (muhtemelen değil, muhakkak) Kuzey Irak'ın statüsü de gündeme gelecek.

Ecevit, beğensek de beğenmesek de, seçimle gelmiş, parlamentodan güvenoyu almış meşru bir hükümetin başkanı...

Bu "önemli görüşmeler" öncesinde, kimi bürokratların hükümetten (ve siyaset kurumundan) bağımsız bir politika izleme hevesinde olduğu görüntüsünü vermesi, hem hükümetin, hem de "sivil siyaset"in elini zayıflatır.

Korktuğumuz şey (neyse o), o zaman başımıza gelebilir işte.


15 Ocak 2002
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED