T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sema Pişkinsüt'e başarı diliyoruz!..

Türkiye'de "insan hakları" alanında yaptığı çalışmalarla, "milletvekilliği"nin hakkını gerçekten veren Sema Pişkinsüt, kendi partisini kuruyor.

Partinin adı "Toplumcu Demokratik Parti" olacakmış..

Partinin adını görünce, gençlik yıllarımı hatırladım..

1960'taydık.. Üniversitedeki ilk yılımdı.. 18 yaşındaydım..

"28 Nisan olayları", 27 Mayıs askeri darbesine giden yolun fitilini ateşlediği için, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, bir nevi devrimin merkezi gibiydi..

"Ordu-Gençlik Elele" sloganını, bizler Türkiye gerçeğinin bir yansıması sanıyorduk.. Neticede "Gençlik", baskıcı Demokrat Parti'ye karşı ayaklanmış (28 Nisan), "Ordu" da buna cevap verip "Devrim" (yani darbe) yapmıştı 27 Mayıs 1960'ta..

Bu tür çocukça acemiliklerin içinde, bizler de "öğrenci-politikacı" olmaya heveslenmiştik..

Hem cahildik, hem bilinçsizdik, hem de deneyimsizdik..

Dünyadaki ilk "Devrim"in sahipleri olduğunu düşünenlerimiz vardı..

Sonraları Cumhuriyet'te çalışmaya başlayınca, rahmetli Burhan Felek'le köşe-komşusu ve arkadaş olmuştum..

O, kendisi de öğrenciyken, "Bab-ı Ali Baskını" sırasında, bir taşın üzerine çıkıp konuşmalar yaptığını anlatmıştı bana..

Bizim "ilk" sandığımız gençliğin bilinçsizliğinin kullanılmasının 1912'de de tekrarlandığını anlayınca, cehaletimden utanmıştım..

Neyse.. 1960'ta, İstanbul Üniversitesi'nde, öğrenci derneği seçimlerinde "iktidar"ı ele geçirmek için, hepimiz çalışmaya başladık..

Ben de, kendi arkadaşlarımla "Toplumsal Devrimciler" diye bir grup kurdum.. Pankartlar yazıp, fakültede çeşitli yerlere astık.. Seçim kampanyası başlamıştı..

28 Nisan olaylarının öncüsü olan, bizden daha eski öğrenciler, güçlü ve ağırlıklıydılar.. CHP Gençlik Kolları'nın desteği vardı arkalarında.. En fazla bilinen isim de, şimdi rahmetli olan Castro Nuri'ydi.. Yani Nuri Yazıcı..

Benim grup kurup, kendilerine rakip olduğumu öğrenince, Nuri Yazıcı ve arkadaşları, Hukuk Kantini'ndeki masalarına çağırdılar beni.. Bir nevi yargılanacaktım.. Ağırlıklı bir masaydı bu..

Karşılarına oturdum.. Castro Nuri sordu..

-Sen Toplumsal Devrimciler diye bir grup kurup, aday olmuşsun öğrenci derneği yönetimine.. Bu Toplumsal Devrimciler ne anlama geliyor?

Cevap verdim..

-Toplumsal demek sosyalist demek.. Yani biz Sosyalist Devrimciyiz!..

Castro Nuri bunu duyunca, rahatladı..

-Yahu biz de sosyalistiz.. Üstelik ben Nasyonal Sosyalistim, dedi.

O günler öyleydi.. Türkiye, konuşulması, yazılması yasak olan "Dünya Gerçekleri"ni öğrenme aşamasındaydı..

Nuri Yazıcı da, Hitler'in Nazi partisindeki "Sosyalist" ve "Nasyonal" kavramlarını, kendince böyle algılamıştı demek..

Şimdi 2002'deyiz.. Demek bu anlattığım günlerden beri, 42 yıl geçmiş..

Ve gerçekten değerli bir isim olan Sema Pişkinsüt, üç arkadaşı ile  "Toplumcu Demokratik Parti"yi kuruyor..

Ne yapabilir ki?.. Ecevit'lerin "Demokratik Sol Partisi"nin de, gerçekten "Demokratik ve Sol" olduğunu zannederek girmişti bu partiye.

"Demokrasi"nin ne olduğunu, susturularak gördü.. Partinin "Sol"luğunu ise, Ecevit'lerin sağı-solu olmadığını görerek öğrendi..

Şimdi solun evrensel lideri Başkan Bush.. İdeolojisini de, İMF yapıyor..

Sahi.. Kemal Derviş'in de kalbi solda değil mi?

Pişkinsüt'e başarı diliyoruz!..

ŞAKA

Rahatladık!..

Neyse.. Kemal Derviş'in Çankaya'yı ikna ziyareti, olaysız bitti..

Oysa, Derviş Çankaya'ya çıkmadan önce, Hüsamettin Özkan'ı ziyaret edip, taktikler de almış..

Yine de, havada Stand-by anlaşmalarının, Anayasa'ların, hortum soruşturma dosyalarının uçmamış olması, büyük başarı..

KOYUNUN AKI VE KARASI

Sabit Paşa, El Kaide üyesiydi!..

Melih Aşık "Milliyet"te, harika yakalamış "Salkım Hanım'ın Taneleri"ndeki "Sabit Paşa"nın serüvenini..

Gelini Nora'yla ilişkiye giren Sabit Paşa için, "Türk Paşası böyle şeyler yapmaz" denilince, yazar Yılmaz Karakoyunlu "O Türk değil, Osmanlı paşası" dedi.

"Atatürk de Osmanlı Paşasıydı" diye itirazlar yükselince de, Karakoyunlu bu defa, "Sabit Paşa Hamidiye Alayları'ndandı" dedi..

Bu defa da, Kürt kökenli milletvekilleri tepki koydular.. Hamidiye Alayları, "Kürt Alayları" diye bilinirdi..

Karakoyunlu buna da, "Hamidiye Alayları'nda, Yahudi ve hatta Ermeniler de vardı" dedi..

Ama "Paşa" sözünün yarattığı rahatsızlık bitmiyordu.. Bir soru önergesine de şu cevabı verdi Karakoyunlu..

-Sabit Paşa subay değil, "paşa" lakaplı sivil bir kişidir. Atlara düşkün olduğu, süvari kıyafetinden anlaşılan Mardinli bir konak sahibidir.

Sonunda herhalde Sabit Paşa, El Kaide örgütüne üye, Usame Bin Ladin'e bağlı bir intihar-pilotu olacak.. Gidiş, bu gidiş gibi görünüyor..


25 Ocak 2002
Cuma
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED