T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Ney nereye yakışır?

Son günlerde iki başarılı neyzen arasında çıkan polemik, iki müzisyenin de hayranlarını kararsız bıraktı. Fransa'da yaşayan neyzen ve mimar Kudsi Erguner ile Kanada'da yaşayan yetenekli DJ, neyzen Arkın Ilıcalı nam-ı diğer Mercan Dede arasında çıkan tartışma, 'tasavvuf müziği nedir?, 'nasıl icra edilmelidir?', ' bu müziğin icrası belirli mekanlarla sınırlandırılabilir mi?' gibi soruları gündeme getirdi. Biz de Türkiye'de ve dünyada neyin derinliğini insanlara yeniden ulaştıran bu iki neyzenle kendilerini yol ayrımına getiren nedenler üzerine konuştuk.

Neye gönül vermiş, aşkla üfleyen iki neyzen; Kutsi Erguner ve Mercan Dede arasında aslında ikisinin arzulamadığı bir tartışma çıktı. 'Neyin nereye, kime yakışıp kime yakışmadığı' üzerine kopan bu tartışma, tatsızlığına rağmen iki tarafın da dile getirdikleri açısından yeni açılımlara gebe.

Sanatçının girift bir ortamla etkileşim halinde olan ve yarattığı sanat eserine bunu yansıtan kişi olduğunu söyleyen Mercan Dede, tasavvuf müziğinden yararlanmak isteyenlerin belirli kurallara bağlı kalması gerektiğini söyleyen Erguner'in aksini düşünüyor. Sanatçının bağlı olduğu kuralların sadece kendisinin şekillendirdiği ve karar verme özgürlüğüne sahip olduğu kurallar olduğunu söyleyen Mercan Dede tasavvuf müziğiyle ilgilenen bir müzisyenin taşıması gerektiği özellikleri ise şöyle değerlendiriyor:

"Bence tasavvuf; müziğinden, ibadetine kadar kaynağı aşk olan bir sokak çeşmesidir, sürekli akar, susayan dilediği şekilde o sudan içer. Kısmetiniz ölçüsünde nasiplenirsiniz. Tasavvuf ile herhangi bir anlamda bağlantısı olan insanın temel düsturunun aşk, sevgi ve hoşgörü olduğunu düşünüyorum."

Repertuara riayet

Tasavvuf müziğiyle ilgili yaptığı tenkitlerin yanlış anlaşıldığını söyleyen Kudsi Erguner ise, "Ben bir müziğin tasavvufla bağdaşıp bağdaşmayacağına karar veremem böyle bir şey de söylemedim ancak eğer bugün tasavvuf müziğinden bahsediliyorsa, bu müziğin belli bir repertuarı vardır ancak bu eserlere tasavvuf muüziği denilebilir diyorum.

Neyin herhangi bir mekan ve ortamda çalınmasının hiç bir sakıncası yoktur ancak buna tasavvuf müzigi demek zorunluluğu olmamalı." diyerek bu müziğin gelenekler çerçevesinde icra edilmesi gerektiğini savunuyor.

Sahte mistik hareketler

"Ben yeni tarzlar denenmesine hiçbir zaman karşı çıkmadım, ancak çoğu kez bir taklitle ortaya çıkan kişiliksiz yeninin eskinin yerini almaya çalışmasına da tahammül edemem. Dedenin, Itri'nin besteledigi Mevlevi ayinleri varken herhangi uydurma bir müziğin Mevlevi müziği diye tanıtılması büyük yalandır. Mevleviliğin kendisi yok ki müziğinin geleceği olsun.

Konu olan kültürel bir mirastır, sahte mistik hareketlerin Mevlevilik gibi zengin bir kültür hazinesine tecavüzünü durdurmak hepimizin en acil görevidir." diyen Erguner, tasavvufta yeni arayışlara temkinli yaklaştığını belirtiyor.

Tasavvuf suyu bulanmaz

Erguner, Tasavvuf müziğiyle ilgilenen bir müzisyenin taşıması gereken hiç bir özellik olmadığını, ancak tasavvufla ilgilenen insanın öğrenmesi, yaşaması gereken bazı şeyler olduğunu, bunların mistik bahanelerle çignenemeyeceğini belirtiyor. Tasavvufi Aşk'ın da kuralları olduğunu, söyleyen Erguner "Eski dervişler 'Taklidimizi tahkik eyle' diye Allaha dua ederlerdi." derken Mercan Dede ise şunları söylüyor:

"Her zaman ısrarla söylediğim gibi, kendimi hiçbir zaman müzisyen olarak da görmedim ve görmüyorum o yüzden tasavvuf müziği başta olmak üzere hiçbir yerde yaptığım müziğin tasavvuf müziği ya da belli bir müzik türü olduğu gibi iddia ya da ısrarım olmadı, ben yaptığım muziğin ne olduğunu sorduklarında, müziğimi insanların gönüllerinden ne geçerse o şekilde adlandırabileceklerini söyledim her zaman. Yaptığım müziğin türünün, isminin hiç de önemli olmadığını düşünüyorum üstelik. Tasavvufun suyunun ise asla bulanmayacağını, her daim berrak kalacağını, çünkü kaynağın has bir kaynak olduğunu biliyorum."

Işık satıcılarını rahatsız ettim

Tasavvufun kişinin gönlündeki güzelliklerde yattığına inanan Mercan Dede, gerçek dergahın gönlümüz olduğunu ve gerçek sevgilimizin bizi orada vefalı bir dost gibi bekleyip durduğunu, aşkın bu bekleyişin, buluşmanın adı olduğunu inanıyor ve Allah'ın ışığını gördüğü her yerde neyiyle tek vücut olmaya devam edeceğini belirtiyor. Erguner'in müziğini icra ettiği mekanlara yönelik yaptığı göndermeye ise Mevlana Hazretlerini ve Neyzen Tevfik'i örnek göstereren genç Neyzen "Eğer bana Tanrının olmadığı bir mekan gösterirseniz o zaman

ben tasavvuf müziğinin orada icra edilemeyeceğine inanırım." diyor. Mercan Dede, geleneklere bağlılığı ısrarla savunanların da aslında pastadan pay almak isteyen insanların farklı seslere tahümmülsüzlüğünün neticesi olduğunu savunuyor: "Ne zaman özgürce ışıldayan bir Şems-i Tebrizi gelse hemen karşısında otoriteyi bulmuştur, çünkü 'güneş'in ışığını 'kuru kalabalık' ve 'seçkinler kitlesi' ayrımı yapmadan dağıtması ışık satıcılarını rahatsız etmiştir, bedava ışığın olduğu yer aydınlıktır ve ışık satıcılarına orda gerek kalmamaktadır."

Bu tartışmalar beni ilgilendirmiyor

Ülkemizin önde gelen neyzenlerinden Niyazi Sayın ise, iki neyzen arasında alevlenen bu tartışmaya uzak kalmak istiyor: "Tasavvuf müziği diye bir müzük türü yoktur. Dini musiki ve dini olmayan musiki vardır. Beni iki neyzenin arasındaki tartışmalar ilgilendirmiyor, benim işim konservatuara gidip ders vermekle sınırlı." Sayın, tasavvuf içerikli müziğin belirli bir mekanla sınırlandırılıp sınarlandırılamayacağı sorusuna "E haliyle tuvalette yemek yenmez" diyerek düşüncelerini dile getiriyor. Klasik musiki sanatçısı İncila Bertuğ ise, estetik açıdan bir değer taşıdığı sürece müzikte yenilik arayışlarının olabileceğini kaydediyor. Bertuğ, Timur Selçuk'un Itrı'nin ve Dede Efen'dinin müziğini onlardan farklı yorumlamasına rağmen Selçuk'un yorumunu beğeniyle dinleyebildiğini, günümüzde söz konusu müzik olunca söz söylemenin zorlaştığını not düşüyor.


 
Tanpınar ölümünün 40. yılında Bursa'da
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, ölümünün 40. yılında, Bursa Osmangazi Belediyesi'nce düzenlenen panelle anıldı.
KAMUSAL ALANDA İMAJ VE TAKVA
"Kamusal Alanda Başörtülüler" adlı röportaj kitabıyla geniş kitlelerin ilgisini çeken sosyolog Dr. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun Müslümanların kamusal alandaki değişen tutum ve davranışlarını ele alan "İmaj ve Takva" isimli son kitabı Timaş Yayınları arasından çıktı. Barbarosoğlu, 1997'den 2001'e kadar yaşanan takva diliminde, İslamcıların alternatif kamu arayışı esnasında, kamusal alanı takvaya uygun olarak dönüştürme girişimlerinden vazgeçişlerini; hakim kamuya eklemlenme ve imaja sığınma sürecini yakın plan fotoğraflar eşliğinde tahlil ediyor. Tahliller atişen içinden umut çıkarmaya uğraşan bir kalbin mesuliyet taşıyan bakışı olarak dikkat çekici ve tarihe öneme sahip. Timaş Yayınları / Tel: 0 212 665 35 56
'BERKANT SANAT GECESİ'
Beyoğlu Belediyesi, bir zamanlar seslendirdiği 'Samanyolu' parçasıyla tanınan, müziğimizin unutulmaz seslerinden Berkant için sanat gecesi düzenliyor. 'Bay Samanyolu'nun sanat gecesi 28 Ocak akşamı saat: 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu'nda yapılacak. Anıların yeniden canlanacağı geceye, aralarında Muazzez Ersoy, Erol Büyükburç, Selçuk Alagaz, Ayten Alpman, Kamuran Akkor, Ersan Erdura, Coşkun Demir, İskender Doğan, Selmi Andak ve Salim Dündar'ında bulunduğu çok sayıda sanatçı katılacak. Biletler AKM ve Biletix'den alınabilir.
İSLAM İMAJI VE TASAVVUF
11 Eylül saldırısıyla dünyada sarsılan İslam imajının yanlışlığının vurgulanması ve İslam dininin terörü tasvip etmeyen bir din olduğunun ortaya konması amacıyla Cenan Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı, "Bugün Dünyada İslam İmajı ve Tasavvuf Kültürü'nün Evrensel Boyutlarıyla Ele Alınması Gerekliliği" konulu bir panel düzenleniyor. Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Doç. Dr. Ömer Turan, Prof. Uğur Derman, Prof. Dr. Fahrettin Olguner ve Banu Demirağa'nın katılacağı panel bugün saat: 14.00'de Ortaköy Kültür Merkezi'nde yapılacak.
İSLAM DEMOKRASİ İÇİN EN BÜYÜK
Küresel Politika, Ekonomi ve Fikirler Dergisi Foreign Policy (FP)'nin son sayısında yazan Ray Takeyh "Medeniyetler çatışması konusunda bütün söylenenleri unutun. İslam Ortadoğu'nun demokrasi trenini yakalamasında en iyi şansı ve Batı'nın terörizme karşı verdiği mücadelede en büyük umudu olabilir" görüşünü dile getiriyor. FP'nin Bilgi Üniversitesi'nce gerçekleştirilen Türkiye baskısının kapak konusunu "savaş, terör ve küreselleşme" oluşturuyor. Tel: 0 212 216 22 22
26 Ocak 2002
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED