T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
312/1 ve başörtüsü

Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesi, Adalet Komisyonu'nda bir değişikliğe uğramadan geçti. Komisyon'da bazı önemli tartışmalar cereyan etti fakat, basına pek yansımadı.

"Cahil halk"(!)

Meselâ, 312 benzeri hükümlerin Batı'da da var olduğu iddialarına karşı, Saadet Partili Mustafa Kamalak şu soruyu sordu: "Acaba bu maddeden hüküm giymiş kaç kişi var, sözünü ettiğiniz Avrupa ülkelerinde?"

Bir DSP'li milletvekili: "Oranın halkı bizimki gibi cahil değil" dedi.

Evet... "Cahil halk çoğunluğu" söylemi, vatandaşın desteğini kaybedenlerin dilinde yeniden hortluyor demek ki!

Kamalak, "Dünyanın hiçbir devleti, ihtimal hesabıyla ceza vermemiştir vatandaşlarına. Bunun tek bir istisnası mevcut" diye konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Firavun 'İsrailoğullarından biri gelip seni tahtından edecek' uyarısı üzerine, bütün erkek çocuklarını, muhtemel bir tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla öldürüyordu."

Alınan bu tedbire rağmen, Hz Musa, doğar doğmaz bir sala bindirilerek Nil'in üzerine bırakılmış, katledilmekten kurtulmuştur. Sonunda Firavun'u yenip İsrailoğullarını zulümden kurtarmıştır.

312'nci maddenin ikinci fıkrasına "kamu düzenini bozma ihtimali" ibaresi eklenerek, suç somut hale getirilmiyor. Aksine bugünkü durum daha bile iyi.

Gerekçe

Almanya ve Avusturya ceza yasalarında olduğu gibi "kamu düzenini bozmaya elverişli" denilseydi, tek bir kelime farkıyla, Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlanmış olacaktı. Veyahut, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün, geçen yasama döneminde teklif ettiği metindeki "milli güvenliği bozacak tarzda halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" cezalandırılsaydı, suçun unsurları somut bir biçimde tarif edildiği için, hükûmeti demokrasi yolunda attığı adımlardan dolayı alkışlardık.

Bu yapılmadığı gibi, birinci fıkra'da "suçu övme ve kanunlara itaatsizliğe tahrik" suçlarının kapsamı genişletiliyor.

Bunu anlamak için kanunun gerekçesini dikkatle okumak lâzım. " 'Kişilerin, kanuna uymamaya tahrik edilmeleri' derken, 'kanun' sözcüğüne her türlü düzenleme girmektedir. Böylece tüzük ve yönetmeliklere, yönetim gücünün düzenleme yetkisi çerçevesinde çıkardığı bütün diğer işlemlere uymamaya tahrik halleri de, suçu meydana getirir... İşlenmiş olan bir suçun failini veya kanuna uymayan kişiliğini sırf bu fiilleri işlemiş bulunması nedeniyle övme halinde de, suçu övmenin oluşmuş bulunacağını kabul etmek gerekir. Zira bu hallerde, kişi marifetiyle fiil övülmüş olmaktadır."

Yutturmaca

Madem kanundan kasıt, yönetmelik ve tüzüğü kapsayacak şekilde, bütün mevzuattır, o zaman 312'nci maddenin metnine bu husus açıkça yazılmalıdır.

"Kişileri kanuna itaatsizliğe tahrik" yerine, "Kişileri, kanunlara ve diğer mevzuata, idarenin bütün düzenlemelerine uymamaya tahrik cezalandırılır" denilmelidir. Amacı, "gerekçe" içinde saklayarak, milletvekillerine "yutturmaya" çalışmak ne büyük ayıp!

312'nci maddenin 1'inci fıkrası, 2'nci fıkradan tamamen farklı olarak, suçun oluşması için "sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge farklılığına dayanma" zarureti getirmiyor. Bu durumda, herhangi bir sivil itaatsizlik çabasına sahip çıkmak, 312'nci maddenin 1'inci fıkrasını işletmek için yeterli sayılacaktır. Ayrıca, "Halkı kanunlara uymamaya tahrik" , "Kişileri kanunlara uymamaya tahrik" biçiminde değiştiriliyor. Böylece, daha küçük gruplar söz konusu olduğunda da, suça tahrik fiili meydana gelmiş oluyor.

Derin abluka

Dünkü Yeni Şafak'ın manşeti, söz konusu değişikliğin gerçekleşmesi için, Adalet Komisyonu'na gelen bir buyruktan söz ediyordu. "Meclis'e meçhul yerden 'resmi görüş' geldi. Derin abluka" manşeti, tasarının ana amacının Avrupa Birliği'ne uyumu sağlamak değil, 163'ün yerine uygulanan 312'nci maddenin kapsamını daha da genişletmek olduğunu ele veriyor.

Özellikle, 312'nci maddenin 1'inci fıkrası, YÖK yönetmeliğine ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı hareket ettikleri ileri sürülen başörtülülerin direnişine uygulanacak. Haklarını arayan başörtülü genç kızlara destek vermek "mevzuata itaatsizliğe teşvik" gerekçesiyle, suçu övme ve suç işlemeye tahrik kapsamına sokulacak.

312'nci maddenin 1'inci fıkrasının değişmesine hiç gerek yoktu. Böyle bir tartışma cereyan etmiyordu zaten. Ama ortada gizli bir amaç mevcut. Ve bu amaç gerekçede saklı.

Bir tuhaf gerekçe

Anayasa Mahkemesi'nin Fazilet'i kapatma kararının gerekçesinde dile getirdiği cümleler, 312'nci maddenin 1'inci fıkrası değiştikten sonra, düşünce hürriyeti açısından nasıl tehlikeli günlerin bizi beklediğinin habercisidir.

Bakın, Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararında ne yazıyor:

"Yüksek öğrenim kurumlarında bilimsel yöntemlerle yetişerek birlikte çalışmalar yapan gençlerin, kimin hangi inançtan olduğunu gösterecek biçimde, güçlü bir dinî simge olan başörtüsü takmalarına izin verilerek, onları dinsel inanç ve görüşleri nedeniyle çatışmalara sevkedebilecek ortamın yaratılması, başkalarının inanç özgürlüğünü ihlâl edeceği gibi, kuşkusuz kamu düzenini de tehlikeye sokar. Bu nedenle, laik eğitimde, dinsel inançlara göre, herhangi bir ayırım gözetilemez. Dinsel nedenlere dayanılarak başörtüsü ve türbanla boyun ve saçların örtülmesine resmi daire ve üniversitelerde serbestlik tanınması, bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlamadır. Kişileri şu ya da bu yönde giyinip başını örtmeye zorlamak, ayrı hatta aynı dinden olanlar arasında bile, inançları yüzünden ayrılık yaratacaktır. Dinî inancı nedeniyle başını örtmek isteyenlerle, bu kişilerle farklı düşüncede olup, bir zorlama karşısında bulunduklarına inananların aynı anayasal korumadan eşit olarak yararlanmaları gereği inkar edilemez. Ayrıca, kamusal kuruluşlarda ve öğretim kurumlarında başörtüsü ve onunla birlikte kullanılan belli biçimdeki giysi, bir ayırım aracı niteliği taşımaktadır. Bu tür, dinsel kaynaklı sembollerle, dini esaslara dayalı toplumsal düzen oluşturmaya yönelik faaliyetlerin, Anayasa'nın laiklik ilkesi karşısında hoşgörü ile karşılanması olanaksızdır."

* * *

Anayasa Mahkemesi'nin mantığını tahlil etmek gerekirse, yüksek yargı organı, dinî simge olarak gördüğü başörtüsünün, farklı düşüncelerin inanç özgürlüğünü ihlâl ettiği; başörtüsüne serbestlik tanınmasının diğerleri açısından bir yönlendirme, bir zorlama olacağı; bu zorlamanın ise laikliğe aykırılık teşkil ettiği düşüncesindedir.

Böylece, başörtüsü özgürlüğünü savunanlar, başı açıklar zaviyesinden bakılınca, laiklik karşıtı (!) bir eylem içinde görünüyor!!!

Büyük darbe

Anayasa Mahkemesi'nin bu yorumunu okuyunca, 312'nci maddenin 1'inci fıkrasının, hürriyetlere ne büyük bir darbe vuracağını kestirmek kolay. Başörtülü kızlar ve onları destekleyenler, Anayasa Mahkemesi kararlarına ve YÖK yönetmeliğine aykırı davranıyor. Buna mukabil, başörtüsünü yasaklayan hiçbir kanun olmadığı için, yasaya aykırı bir durum yok. Gençlerin eylemlerine sahip çıkmak, 312'nci maddenin 1'inci fıkrasına göre suç sayılacaktır.

İstediğiniz kadar, "YÖK yönetmeliği, Yüksek Öğretim Kanunu'nun 17'nci maddesine aykırı" diye itiraz edin. Anayasa Mahkemesi'nin o yorumu karşısında, kendinizi kurtarmanız mümkün değil.


26 Ocak 2002
Cumartesi
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED