T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Orada Neler Oluyor Marianna'ya yetişir mi?

Görünen o ki, hiç bitecek gibi değil... Hazmetmekte güçlük çıkaracağını bile bile, derinlerde hissedilen pişmanlığın engelleyemediği dürtülerle yenilen abur cuburlar gibi, gözetlemeden sonra vicdanın 'ahlak tartışmaları'yla yatıştırıldığı, sakil pespayelikler arenası Biri Bizi Gözetliyor, Orada Neler Oluyor ve türevleri bitecek gibi görünmüyor...

Hele de o, "tartışma programı" kalıplarına yerleşemeyen, tür olarak literatürlere sıkışamayan ve hiç kimse için hiçbir emniyet tertibatı bulunmayan Ateş Hattı'nda, Muhtar'ın diline bile düştüyse...

Başkalarının "puan"larını bünyesine kabul etmeyecek ne kadar duygu varsa ortalığa dökülüp saçılan ve jargonlarıyla, dönüp dönüp kendini dolamasıyla giderek bir "soap opera"ya benzeyen bu yarışma, kendi dertlerini bırakmış Mehmet Ali Erbil'in hastalığına ahlanıp vahlanan, koruyucu bir anne hassasiyetiyle 'sağlık durumu'nu gün be gün takip eden kalabalıkların düşkünlük nümayişi...

Başkalarının hayatına pişkince bir merak yani...

Öyle işte... iyiler ve kötüler...

Sözde aşk, kin, entrika, nefret, sevgi...

Edepsizlikle müsemma delikanlılığı iflas edince, arabayı falan bir kenara itip gidiveren, hop oturup hop kalkan bir asabilik numunesi Edi mesela...

Talep görenlerin o çamursu, burnu havada şımarıklığıyla ayakları yerden beş karış yukarıda dolaşan Melih ya da...

Belki de saplantılılığında soylu gibi görünen yanılgı ve yenilgi romantiği Eray...

Kaç bölüm izlerseniz izleyin, aynı yerde değiller mi? Tıpkı Brezilyalı Marianna ya da Zengin ve Yoksul gibi...

Tek bir farkla ki, burada "doğru kişiliksizliği tutturabilenler" kazanıyor, dizilerin aksine...

Orada Neler Oluyor'un, Ateş Hattı'nda da enine boyuna sündürülen aşk, entrika ve kin faktörlerine gelince... "İtirafnameler", her halûkârda suyun üstünde kalma çabasında, yumruk yumruğa birbirine giren cümleler, savaşla zafer kazanılamayacağını öğrenememiş ifadeler, bayağı tartışmaların o kötü tadını bırakıyor insanın ağzında...

Acımsı, acıklı bir şey...

Hiç söylememek daha iyi...

Yarışmanın bilmem kaçıncı versiyonu bu akşam sona eriyor.

Arabayı kim alır bilemeyiz ama, eğilip bükülmekten artık mecali kalmamış bu "Türk usulü soap opera"dan, ikiyüz kırkbeş bölüm çıkaramazlar herhalde..

Züğürt tesellisi mi bu yoksa?


26 Ocak 2002
Cumartesi
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED