T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gezinin bir başka yönü

Turgut Özal'ın ruhu şâdolsun. Beklediği, olacağını umduğu gerçekleşmiş görünüyor. Daha önce tek tük temaslarımda sezmiş olsam bile, Tayyip Erdoğan'ın Amerika gezisi sayesinde öğrendiğim sevindirici gerçek şu: Türk gençleri artık dünya pazarındalar...

Tayyip Bey, Davos Zirvesi için geldiği New York'ta, programına, ABD'nin finans çevreleriyle temas etmeyi sağlayan bir dizi toplantıyı da almış. Lehman Brothers, Eurosia Group, Raymond James gibi pulu para haline dönüştürme sırrına sahip, yüzmilyarlarca doları yönlendiren dev firmalardaki toplantılarda, Türk heyetinin karşısına, Amerikalılar ile birlikte Türkler de çıktı. Çok iyi eğitim almış, İngilizceye Amerikalılar kadar hâkim gençler... Tayyip Bey bile, bu manzarayı görünce, "Acaba, bize, bizim gençleri mahsus mu gönderiyorlar?" diye kuşku duymuş olabilir... O gençler, New York'ta finans alanında faal yüzlerce büyük firmada çalışan binlerce Türk gencinden sorumlu koltuklarda oturanlardı...

Akşam yemeğinde, firması 120 milyar dolarlık bir yatırım fonunu yönlendiren bir gençle sohbet imkânı buldum. "Bizimki tutucu bir firma, garanti görmediği, risk içeren hiçbir adım atmamasıyla tanınıyor" dedi. Bu sebeple, şimdiye kadar, Amerika dışında pek yatırım yapmamış... "Türkiye'ye halk destekli bir iktidarla istikrar avdet etsin, yatırımcılar koşar" cümlesini çok kişiden işittim.

Bir de işadamları var. Houston'dan gelen Ömer Faruk ve Atilla Tuna kardeşler, başarı öykülerini ileride daha sık duyacağınız iki isim. Ömer Bey master için gelmiş buraya; şimdi 20'den fazla alış-veriş merkezinde dünyanın her tarafından ithal ettiği malları pazarlayan bir organizasyonun başında. Zincirine hergün yeni bir alış-veriş merkezi daha ekliyor.

Turgut Bey'i hatırlamamın sebebi, AK Parti ziyareti vesilesiyle burada tanıdığım Kaan'ın, Elif'in, Mehmet'in, Selçuk'un ve adlarını öğrenemediğim daha onlarca gencimizin öncüleriyle karşılaştığında, rahmetlinin, "Bunlardan biz de yararlanalım" derdine düşmesiydi. Yurtdışı eğitime, ABD'nin profesyonel hayatına gençlerimizin ilgi göstermesine ne kadar sevindiğini biliyorum.

Columbia Üniversitesi'nde düzenlenen ve daha çok Türkler'in ilgi göstermesi amaçlanan bir toplantıda da konuştu Tayyip Erdoğan. Büyük bir salonda yapıldı toplantı ve tıka basa doluydu. Çoğu Columbia öğrencisi olan dinleyiciler, Türkçe bilmeyen katılımcıları da düşünerek, sorularını önce İngilizce sonra kendi dilleriyle yönelttiler. Onları izlerken ben mest oldum.

Böyle toplantılarda herkes soru sorar, ama sorusu anlam taşıyan ya bir ya da iki kişi çıkar. Columbia'daki toplantı bittiğinde, bana, "Yıldız kimdi?" diye sorduklarında, "Londra Üniversitesi'nden misafir öğretim üyesi olarak Columbia'da bulunduğunu söyleyen bayan" cevabını verdim. Sorusu uzundu, ama AK Parti yöneticilerinin dikkate almalarını gerektiren önemdeydi. "Refah Partisi'nin geniş kitleler için câzibesi biraz da egemen sisteme meydan okuması, alternatif bir ekonomik yapıyı vaad etmesiydi; AK Parti ise sistemle birlikte görünme derdinde, aykırı söz sarf etmiyor. Bu, kitlelerle sizin aranızda ciddi bir sorun teşkil etmez mi?"

Davos kapsamı içerisinde dinlediği konuşmaların Tayyip Bey'i bayağı etkilediğini gördüm. "Fundamentalizm" konusunun tartışıldığı panelde, herkesin "Vur abalıya" diye İslâm'a saldıracağı beklenir, değil mi? Hayır öyle olmamış; tersine, hemen herkes, ağzını, her görüş, din, felsefe ve ideolojinin aşırı yorumları olabileceğini söyleyerek açmış ve "Hıristiyanlığın da, Museviliğin de fundamentalist yorumları vardır" demeyi ihmal etmemiş... Biraz ileri giden olduğunda, katılanlardan, "Hani başlangıçta koyduğunuz kural" diye hatırlatanlar çıkmış...

Ben de C-Span kanalından bazı panelleri izledim; hemen her konuda söz alanlar, konuşmacılar beklediğimden daha insaflı ve akıllı çıktılar. Çoğu, 11 Eylül sonrası dönemin kapımıza dayadığı tehlikelere fütursuzca değindiler. Sivil özgürlüklerin elden gitmesinin terörün ekmeğine yağ süreceğini ifade eden pek çok kişi dinledim. Terörü önlemenin en kesin yolunun, dünyada açlar ile toklar, varsıllar ile yoksullar arasındaki dengesizliği sona erdirmek ve refahı, huzuru herkese yaymak olduğunu kimbilir kaç konuşmacının ağzından duydum...

Dinledikleri sadece hoşuna gitmemiş Tayyip Bey'in, görüşlerini de etkilemiş. New York'ta, Birleşmiş Milletler binasının tam karşısında bulunan Türk Evi'nde, Türk Dernekleri Federasyonu'nun konuğu olarak çevredeki Türkler önünde konuşurken baştan çizdiği çerçevenin dışına çıktı ve etkileyici cümleler sarf etti. Kendisini Türkiye'de gibi hissettiğinde daha rahatlıyor Tayyip Erdoğan...

Turgut Özal'ın yeğeni, Yusuf Özal'ın oğlu İbrahim Özal, kurucusu sıfatıyla, ABD'deki heyetin bir parçasıydı. Ali Babacan, Mevlüt Çavuşoğlu, Reha Denemeç, Murat Mercan gibi o da eğitiminin bir bölümünü Kuzey Amerika'da almış... Tayyip Erdoğan'ın yanında getirdiği AK Parti heyetinin üyeleriyle, burada tanıştığı çeşitli firmalarda önemli sorumluluklar üstlenmiş Türk gençleri, aslında, aynı dili konuşan, aynı hedefi gözleyen insanlar...

Şimdi merakım şu: "Bu, Ak Parti'nin sadece ABD'ye gösterdiği yüzü olarak mı kalacak, Türkiye de bu genç insanların Ak Parti'deki varlığından haberdar olacak mı?"


4 Şubat 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED