T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gizzik Duran olayından Susurluk davasına

Susurluk Davasında mahkûm olanlardan özel timci Ayhan Çarkın bazı itiraflarda bulunmuş; kendisine verilen emir üzerine birçok adam öldürdüğünü açıklamış. Susurluk Davası basınımızda uzun süre yer almıştır. Konuyu kısaca özetlemek gerekirse, bu davada yargılananların aldıkları emirleri uyguladıkları için mahkûm oldukları iddia edilmektedir. Bu emrin meşruiyetini tartışmak istemiyoruz. Olağanüstü şartlarda bile, böyle bir emrin verilebileceğini de düşünemiyoruz.

Bu davada konunun iki yönü vardır: Acaba bu kimseler aldıkları kanunsuz emri uygulamak suretiyle suç mu işlemişlerdir? Yoksa suç işlemedikleri halde, yapılan iftira ve haksız ithamlar karşısında devlet, kendi memurunu himaye mi edememiştir? Susurluk Davası ile ilgili olarak pek çok tartışma konusu ortaya çıkmaktadır.

Bizim burada ilk olarak üzerinde duracağımız husus, bu olaydan artık bir takım dersler çıkarılması zamanının geldiğidir. Bu noktada durup, tarihimizden bir sayfa açarak Gizzik Duran olayını anlatmak isterim.

Olay şudur: Sevr Anlaşması gereğince Adana, Kahraman Maraş ve Gazi Antep Fransızlar tarafından işgâl edilmiştir. Bölgedeki bazı militarist Ermeniler ayaklanmışlar, Türklere eziyet etmektedirler. Bu sırada masum bir çok Türk'ün de öldürülmüş olduğu vakıadır. Bu zulümlere karşı koyacak ne bir devlet otoritesi ne de sivil mücadele teşkilâtı mevcuttur.

Fransızlar, Ermenilerin zulümlerine mani olmadıkları gibi, onları teşvik etmekte, onlara silâh ve mühimmat vermektedirler.

Adana'nın Haçın, bugünkü adıyla Saimbeyli Kazasında Ermeni çoğunluğu vardır. Bunlar da, Türk komşularına eziyet etmeye ve öldürmeye başlamışlardır. Fransızlar bunlara her türlü siyasi destek yanında, silâh ve cephane yardımı da yapmaktadır. Adana'daki Fransız işgâl kuvveti komutanı Haçın Ermenilerine yardım etmek üzere büyük bir konvoy hazırlar. Bu konvoy 50-60 kişilik Fransız asker kafilesinin himayesinde yola çıkar.

Gizzik Duran Saimbeyli Kazasında, fakir bir köyde yaşayan sade bir vatandaştır. Cesurdur. Güzel at biner, çok güzel silâh kullanır. Hatta atın üzerinde dört nala giderken, elinde mavzer silâhı ile dikili duran bir şişeyi vurabilecek kadar iyi nişancıdır.

Fransızların, Haçın Ermenilerine silâh ve mühimmat göndereceği köylerde duyulur. Bu duyum üzerine Gizzik Duran, Arap Ali ve Yavuz Ali ismindeki iki arkadaşını alarak Fransız kafilesine baskın düzenlemeye karar verir. Feke ile Haçın Kasabası arasındaki yol dar bir vadiden geçmektedir. Burası bir kanyondur. İsmi Bozat Geçididir. Gizzik Duran ve iki arkadaşı bu geçitte sağlı sollu pusu kurarlar ve Fransız askerleri tamamen geçidin içine girer girmez ateş açmaya başlarlar. Fransızlar hiç beklemedikleri bu baskın üzerine paniğe kapılıp, silâhlarını bile bırakarak kaçmaya başlarlar. Duran ve arkadaşları kaçan Fransız askerlerinin tamamını öldürür ve silâhlara el koyarlar. Bu olay Çukurova mücadele tarihinde Bozat Gediği Hadisesi olarak geçer. Bozat Gediğinde Gizzik Duran'ın sıktığı bu kurşunlar Millî Mücadele Tarihimizin sıkılan ilk kurşunlarından birisidir.

Kısa bir süre sonra Atatürk tarafından bölgeye Doğan ve Tufan Paşalar gönderilir. Bunlar Fransızlara karşı mukavemet teşkilâtı kurarlar. Bölge halkı, gönüllü birlikler, Kuvayı Millîye Teşkilâtına bağlı çeteler kurarak, Fransızlara karşı savaşmaktadır. Gizzik Duran Müfreze Kumandanı göreviyle bu Teşkilâtın içerisinde baş roldedir.

Aslan Tufan Paşa kumandasında kurulan Kuvayı Millîye çeteleri Fransız ve Ermenileri Kozan, Kadirli ve Osmaniye kazalarından kovarlar. Böylece İstiklâl Savaşımızın ilk büyük zaferi kazanılır ve bölge düşmandan temizlenir.

Milli Mücadele bitince Gizzik Duran köyüne döner. Köyü çok fakirdir. Gizzik Duran'ın geçinecek bir işi, tarlası ve imkânı yoktur. Üstelik dünün şanlı Müfreze Kumandanı Duran Ağası, artık Gizzik Duran olmuştur. Bir gün, iki gün... Bu yaşam onu tatmin etmez ve basit bir şeyi bahane ederek dağa çıkar, çete kurar ve eşkîyalığa başlar. Ev basar, kadın kaçırır, haraç alır. Bölgenin en korkunç eşkîyası olur.

Gizzik Duran'ın hikâyesi uzundur. Dört sene müddetle devletin kolluk kuvvetlerini uğraştırır ve sonunda karısını zorla kaçırdığı bir astsubay tarafından vurularak öldürülür.

Düşünüyorum da, tarihimizde buna benzer ne çok misâller vardır, harcanan ne çok Gizzik Duran'lar vardır.. Neden Gizzik Duran İstiklâl Harbi tarihimize bir kahraman olarak geçememiştir? Bunun sebebi onun ihtirası mıdır? Yoksa devletimizin bir kusuru mudur?

Susurluk Olayı ve buna bağlı olarak PKK'ya karşı yürütülen mücadelede bu olaydan ders alarak üzerinde durmamız gereken önemli konular vardır.

PKK olayının, terör dışında, askeri hareket dışında, başka bir yönü de vardır. Bu terör dolayısıyla ortaya çıkmış iki önemli kesim vardır. Bunlardan birincisi, PKK terörünü destekleyen sektördür. Bunlar geçimlerini bu yolla sağlarlar. Haraç alırlar, para aklarlar, uyuşturucu alıp satarlar. Bu kesim PKK terörünün bitmesini istemez. Zira, terörün bitmesi onların geçim vasıtalarından mahrum kalması demektir.

Buna karşılık, PKK ile mücadele eden ayrı bir kesim oluşmuştur. Bu kesim terörün üstesinden gelmekle beraber, bunların da terör sonrasında ortaya çıkacak sıkıntıları vardır. Devletimiz terörü bitirmiştir veya bitirmek üzeredir. Ancak bugünden itibaren düşünmemiz gereken yukarıda bahsettiğimiz iki kesimin rehabilite edilerek topluma kazandırılması konusudur ve bu da terörle savaşmak kadar zor, terörü sona erdirmek kadar önemlidir.

Devlet terörle savaşırken, demokrasi ve kanunların çizdiği çerçeveden uzaklaşmalı mıdır? Meşru çizgi içinde kalarak, böyle bir mücadeleyi başarabilir mi? Devletin meşruiyet dışına çıkmadan kullandığı memuru, emniyet güçleri, günün birinde haksız ithamlara maruz kalırsa nasıl hareket etmeliyiz?

Bu suallere verilecek kısa bir cevap vardır: Devlet, teröre karşı yürüttüğü mücadelede, meşruiyet dışına çıkmamalıdır veya en azından buna gayret sarfetmelidir. Ayrıca devlet, meşruiyet içinde çalışan mensubu herhangi bir haksızlığa veya iftiraya uğrarsa, onu korumaya muktedir olmalıdır. Bu iki kural devlet olabilmenin sadece asgari iki şartıdır.

"PKK bitti mi, bitmedi mi?"

PKK kolay biter. Asıl mesele bundan sonrasıdır. Hayatlarını hiçe sayarak, bu ülke için savaşan kahramanların, tarihte kazandıkları gazilik ünvanını koruyarak, onurla yaşamalarını sağlamak görevimizdir. Onlar bir gün yeni Gizzik Duran'lar olurlarsa, hem onlara hem de Türk Milleti olarak hepimize yazık olur.


18 Şubat 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED