T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gülmeyip de ne yapacaksınız!

Başbakan'a ana avrat dümdüz gittiği tele-kulak marifetiyle ortaya çıkarıldığında, bunu tarihin kaydettiği en büyük hak ihlali sayıp peş peşe "özel hayatın dokunulmazlığı, etik, zart zurt" yazıları döktüren Doğan Grubu baş zallağı bile Karen Fogg hemşireye yapılanları "normal" karşılıyor.

Gülüyorum...

Siz de gülün.

Çünkü, "mailgate rezilliği"ni savunanlar (bunlar ülkenin önde gelen entelektüelleri oluyor), eline tutuşturulan metni servise koymaktan öte kaydedilmiş bir siyasî başarısı bulunmayan salim arkadaşımızı (bu da bir partinin genel başkanı oluyor) Mustafa Kemal'e benzetiyorlar.

Mustafa Kemal de Kurtuluş Savaşı yıllarında, İngilizler'in bilgi ağına sızıp telgraf yazışmalarını deşifre etmiş, Karen Fogg'a yapılanları "haksızlık" sayan bugünün liboş, ikinci cumhuriyetçi ve dönek aydınları da, o günün İngiliz muhibbi Ali Kemal'leri, Refik Halid'leri ve Ref'i Cevad'larına benziyormuş.

Karen Fogg hemşiremiz bağımsız bir ülkenin içişlerine burnunu sokma cüretinin insanın başına ne gaileler açacağını düşünüp kişisel muhasebesini yapadursun, biz şu gülünç bir "iddia"nın da ötesinde "klinik" bir vaka arzeden Mustafa Kemal benzerliği üzerinde duralım biraz.

Fiziksel benzerlik değil sözkonusu olan, misyon benzerliği...

Evet, Mustafa Kemal İngilizler'in bilgi ağına sızmıştı.

Ali Kemal'ler, Refik Halid'ler, Ref'i Cevad'lar belki bu vesileyle refüze edilmişlerdi.

Ama, herkes biliyor ki, Anadolu kıyamına karşıydı bu isimler.

Hain oldukları için değil elbette, bu kıyamın Devlet-i Osmani'nin sonunu getireceğinden korktukları ve Millî Mücadele'nin bir "İttihatçı oyunu" olduğuna inandıkları veya inandırıldıkları için.

Sonradan gerçeği görüp pişman olmuş ve Ankara'ya biat etmişlerdir. (Ali Kemal'e bu fırsat da tanınmamıştır, Sakallı Nurettin Paşa marifetiyle İzmit'te linç edilerek öldürülmüştür...)

Peki, vaktiyle "Millî Mücadele Yunan emekçilerinin zaferidir, Kemalist burjuvazi işçiyi ve emekçiyi ezmiştir" türünden aykırı tezler ileri sürerek "sol" içinde kendisine kulvar açmaya çalışan salim arkadaşımıza ne buyurulur?

Bir "savaş" mı sözkonusu?

Yoksa "yeni bir kurtuluş savaşı"nı icbar ettirecek bizim bilmediğimiz bazı gelişmeler mi var ki, bir diplomatın "evrak-ı mahsusa"sına korsan dalışlar yapılıyor?

İşlediği cürmü Mustafa Kemal'la meşrulaştıran arkadaşımız, çok uzağa gitmeye gerek yok, bundan on yıl önce filan, bugün "dış tertip" olduğunu iddia ettiği "ayrılıkçı hareketi" destekliyordu.

Şimdi yurtsever ve kemalist pozlarında.

Daha da vahimi, kendisini Mustafa Kemal sanıyor.

Mustafa Kemal İstanbul'dan Samsun'a hareket etmiş, uzun ve yorucu bir mücadeleden sonra Anadolu'yu düşman işgalinden kurtarmıştı.

Bizimki de, (inanamayacaksınız ama, vallahi de billahi de doğru) bu benzerliği fiiliyata dökmek için, 1998 yılında kırık-dökük olmayan bir şileple Akdeniz'e açılıp Anamur'dan karaya çıktı ve Mersin'de bir "ulusal kongre" topladı.

Gülün gülün...

Ben de gülüyorum...

İhtimal ki, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefini Amerikan ulusal çıkarlarına aykırı bulan CIA istasyon şefi de gülüyordur...


18 Şubat 2002
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED