AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bekleyin, daha ucuza alacaksınız

Ekonomi düzeliyormuş. Enflasyon düşüyormuş, beni pek fazla ilgilendirmez.

Ben cebime giren-çıkan paraya bakarım.

Bu tür tepkilere belki siz de tanık oldunuz.

Belki siz de aynı şeyi düşünüyorsunuz.

Hazirandan sonra temmuz ayı enflasyonunun da eksi çıkması belki o yüzden size fazla bir şey ifade etmiyor olabilir.

Çünkü cebinize giren para çoğalmamıştır.

Siz ya da yakınlarınız yine iş bulamamıştır.

Ama kabul edelim ki, elimizden çıkan parada bir azalma var.

Bir rahatlama görüyoruz.

Hiç değilse sebze ve meyve daha ucuz.

Mevsimin bir özelliği bu.

Ancak yeni yeni başlayan bir ucuzluk dalgası daha var. Bu pek hissedilmedi.

Bu ay daha fazla yaygınlaşacak.

Sanayi ürünleri hızla ucuzluyor.

Bilmem dikkat ettiniz mi?

Beyaz ve elektronik eşya üreten firmalar peşpeşe kampanyalar yapmaya başladılar.

Televizyon, müzik seti, buzdolabı, çamaşır makinası gibi ürünler neredeyse yüzde 25'e yakın ucuzladı.

İthal ürünlerde de fiyat gerilemesi var.

Örneğin cep telefonları.

Eğer illa da en son modelleri alacağım diye tutturmazsanız, geçen yılın yarı fiyatına cep telefonu sahibi olabilirsiniz.

Uzakdoğu kökenli elektronik eşya fiyatlarındaki düşüş ise çok belirgin.

Hatırlıyorum.

Geçen yıl 37 ekran televizyonlar 170-180 milyon liraya satılıyordu.

Aynı ürünler bu yıl 130 milyon liraya kadar indi. Hatta 120 milyon liraya satan yerler bile var.

Koç Grubu'na bağlı Migros bunlardan biri.

Aslında enflasyon oranı ile kıyaslarsak otomobiller bir yıl öncesine göre ucuz.

Bu durum ithal otomobillerde daha da belirgin.

Sayın okurum...

Eğer beyaz ve elektronik eşya alacaksanız, biraz daha bekleyin.

Piyasayı bilen bazı kişilerle konuştum.

Ağustosun ilk yarısından sonra yeni kampanyalar olacağını söylediler.

Henüz fiyatları indirmeyen bazı firmaların satış taarruzuna hazırlandıkları haberleri var.

İndirim salgını mutfak eşyaları, mobilya ve mefruşata kadar bir çok alana yayılacak görünüyor.

Şuna tanık oldum:

Piyasalarda "Zam gelmeden bir an önce alayım" eğilimi büyük ölçüde sona ermiş.

Halk her ucuzluğa hücum etmiyor. Yenisini bekliyor.

Diyeceksiniz ki:

"Bu nasıl oldu? Enflasyonun başına taş mı düştü de fiyatlar geriliyor."

Evet taş düştü.

Dolar ve faiz düşmedi mi?

İthalat ucuzlamadı mı?

Hatta hammadde ve işçilik girdileri azalmadı mı?

Bunlar bir anlamda son iki yıldır uygulanan acı reçetelerin meyveleri.

Reçeteler yine uygulanıyor ama ilacın dozu azaldı.

Faydasını da gördük.

Hasta ekonomi ayağa kalkmaya başladı.

Fiyatları düşürerek rekabet edilmesi ülkemizde pek alışılan bir uygulama değil.

Ama artık devir değişti.

Fiyat kartelleri büyük ölçüde kırıldı.

İthalat silahı Demoklesin Kılıcı gibi üreticilerin başında.

"Bu pembe tablo iyi güzel, hoş ta... Gelirler ve ücretler cephesinde hala yeni bir şey yok" diyeceksiniz. "

Haklısınız...

Vee... maalesef bunun için daha çok beklemeniz gerekecek.

FINDIKÇI BAYANA CEVAP

Geçen hafta bu köşede yer alan "Fındık yemek istemiyorum" başlıklı yazım çok sayıda tepki aldı.

Normaldir.

Üreticiler, yüksek taban fiyata karşı olduğum için bana "aferin" mi diyeceklerdi.

Destek, üretici olmayan kesimden geldi.

Bu da normaldir.

Ancak bir de anormal bir durum oldu. Sonradan gördüm.

Radikal yazarı Nuray Mert bir şeyler yazmış.

İçinde "ibretlik, adam" gibi kelimeler geçen.

Yazısını yazarken, ne fındıklar kırmış, ne cevherler yumurtlamış ama, ben pek fazla anlamadım.

Bana söylendiğine göre, işin espirisini ana yazı malzemesi yapmış.

Bu kadını TV'lerde izlemiştim. Agresif ve sinirliydi.

Bırakın gülmek, gülümsediğini bile görmedim.

Allah bilir hayatında hiç kahkaha da atmamıştır.

Belge, bilgi olmadan oturduğun yerden salla.

Nasıl olsa o köşe babanın malı.

Ben şimdi bu kafaya ne diyeyim.

Bir avuç fındık acaba kendisine iyi gelir mi?

Bu iktidar da halktan kopuk

Ülkemizde ne kadar kişinin otomobili var? Biliyor musunuz?

Ben söyleyeyim.

4 milyon 700 bine yakın.

Bunu sizin, benim, bilip bilmemem önemli değil. Ülkeyi yönetenler bilmeli.

"Bilmeleri çok mu önemli?" diye soruyorsanız.

Evet çok önemli.

Çünkü bunu bilirseniz, küçük diye niteleyeceğiniz bazı sorunların aslında milyonlarca kişinin sorunu olduğunu anlarsınız.

5 milyonu yakın kişinin tepkisini çekmezsiniz.

Daha önce bu köşede yazdım.

Ülkemizde araç muayenesi gibi bir uygulama var.

Bu uygulama artık işkence olmaktan da çıkmış, saçmalığa bürünmüş.

Koskoca İstanbul'da iki muayene istasyonu var. Şile'de, Kilyos'ta oturan da Silivri'de yaşayan da bu muayene istasyonlarına gelmek zorunda.

Okurlarımdan gelen şikayetler üzerine bu işkenceyi daha önce anlatmıştım.

Bu kez kendin gittim, gördüm ve yaşadım.

Saçmalığa, vatandaşa işkenceye tanık oldum.

Muayene için aracımı alıp Halkalı Araç Muayene İstasyonu'na gidince önce harcımı yatırmak için kuyruğa girdim.

Oradan eksoz muayenesi için başka bir yere gittim. Yine kuyruk, yine bekleme.

Sonra muayene için araç kuyruğuna girdim. Yüzlerce araç var.

Ancak bu işe sadece 3 memur bakıyor.

Hava sıcak ve nemli.

Güneş altında beklemenin zorluğunu artık siz hayal edin.

Bunca kuyruk, bekleme niçin dersiniz?

Aracın motor ve bağaj kapağını aç. Stop lambalarını yak söndür.

Haydi geç.

Hepsi bu.

Benim farlarımı bile kontrol etmediler. Motoruma hiç bakmadılar.

Daha bitmedi..

Şimdi elinizdeki evraklarla kayıt kuyruğuna giriyorsunuz.

Yan yana üç gişe. Gişe de değil bildiğimiz pencere.

Birinci pencerede bir memur, evraklarınızı alıyor.

İkinci penceredeki kaydediyor.

Üçüncü pencerenin ardındaki de imzalıyor.

Tabii kuyruksuz olur mu? O işin şanından.

Yine bekle, acelen ne!

Beklerken, güneşlenmek bedava!..

Bu işkence yolda geçirdiğim süre hariç 1,5 saatimi aldı.

Bazı günler işlemler 3-4 saate kadar uzayabiliyormuş. Şimdi bu ilkellik değil de nedir?

Çağdaş insana bu muamele yakışır mı? Çağdaş devlet vatandaşına böyle davranır mı?

Vergini, harcını yine al. Muayene yetkisini yetkili servislere bırak, kurtul.

Efendim, muayene istasyonu kurmak için 40-50 milyara ihtiyaç varmış. Servisler bunun altından kalkamazmış.

Gerekçeye bakın.

"Işıkları yak söndür" demenin maliyeti ne zamandır 40-50 milyara çıktı!?

İktidadar mensupları, bakanlar bu çileyi yaşasalar, emin olun uygulama bir günde kalkar.

Halktan kopuk olma sorunu bir türlü çözülemiyor.


5 Ağustos 2003
Salı
 
ŞEMSİ YÜCEL


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED