AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Ya tutarsa -Ya tutmazsa?

Göle maya hep "Ya tutarsa" beklentisiyle çalınır, ama "ya tutmazsa" ihtimali de hep akılda tutulur. Hatta göle maya çalmada "tutmama" ihtimali "tutma" umudundan fazladır.

Irak'a asker gönderme olayı da böyle bir ihtimal anaforunda gelişiyor.

"Asker gönderme"nin iki temel gerekçesi üzerinde duruluyor:

1. Amerika ile ilişkileri tamir etmek.

2. Irak'ın yeniden yapılanmasında söz sahibi olmak.

Her iki gerekçenin önemi elbette yok farzedilemez.

Ben asker göndermeden yana olduğu anlaşılan hükümetin ve askeri kesimin Türkiye-Amerika ilişkilerinin düzgün gitmesini önemsediklerini, ancak böyle bir eğilimi her şeye rağmen mantığı ile işletmeyeceklerini düşünüyorum.

Hükümeti ve askeri kesimi, asker gönderme eğilimine sokan asıl saikin, Irak'ın ABD tarafından tek başına tanzim edilmesine ve bunun sonucu Türkiye'nin (ve belki bölgenin) çıkarlarının zarar görmesine mani olmak olduğu söylenebilir.

Bu yaklaşımın arkasında da "Amerika nasıl olsa direnişleri kırıp, Irak'a hakim olur, bölgeyi yeniden tanzim eder, iyisi mi galibin yanında yer alıp geleceği kurtaralım" değerlendirmesi yatıyor.

Bu hesap tutarsa, ilk planda "işgalci" ile bütünleşmiş de gözükse, sonunda galibin hükmü geçer, ya da nasıl olsa mağlubun esamisi okunmaz fehvasınca bölge ile ilişkiler düzeltilir, diye düşünülüyor.

Belki burada, Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Osman Paksüt'ün, uyarısına dikkat edilip "işgalci Amerikalılar" gibi görünmeme, aksine, bir "barışgücü misyonu" üstlenebilme imkanı da kazanılabilir değerlendirmesi yapılıyor. Radikal'den Hilal Köylü'nün haberine göre Büyükelçi Paksüt Çankaya'daki zirveye sunduğu değerlendirmede Amerikalılar'ın hatalarını ve doğru davranışın ne olması gerektiğini şöyle anlatıyor:

"-ABD'liler Irak halkının manevi değerlerini görmezden geldi. Halkla silahlı çatışmaya girdi. Yol kestiler, ev bastılar. Hatta Iraklı kadınların üstlerini Amerikalı erkek askerler aradı. Bu kadınlar tarafından taciz olarak algılandı.

-Halk savaş sonrası şiddet sahnelerinden uzak tutulmadı. Halkın savaşı neredeyse bir yaşam biçimi olarak algılamasına yol açıldı.

-Halkın insani yardım ve sosyal hizmet almaya ihtiyacı varken bunlar gözardı edildi. Türk askeri bu noktada devreye girmeli, su ve elektrik şebekesi başta olmak üzere altyapının onarımından salgın hastalıklarla mücadeleye kadar geniş bir yelpazede görev yapmalı.

-Türk askeri sağlık tesisleri kurabilir, acil hizmet birimleri oluşturabilir. Halkla birebir iletişim kurarak sorun çözebilir.

-Özellikle kadın ve çocukların silahlardan uzak tutulması gerekiyor. Askerler güvenlik görevini üstlenirken öncelikli görevlerinin Irak halkına yiyecek, giyecek ve ilaç dağıtmak, altyapıyı onarmak olduğunu unutmamalı ve bunu halkın algılamasını sağlamalıdır.

-Türk askeri Irak halkına silah doğrultmamalı, ev basmamalı, düşman imajı yaratmamalıdır. Ayrıca, yol kesme ve kadınların üzerini arama gibi hatalara düşmemeli. Halkın dini ihtiyaçlarını yerine getirmesine kolaylık sağlamalı, eğitim faaliyetine ağırlık vermelidir.

-Türk askerinin misyonu Irak halkına yardım ve barış elini uzatmak olmalı. Halkın önce sağlık, sonra beslenme ve barınma koşulları iyileştirilmeli, Türk misyonunda sağlık hizmeti verecek doktor ve sağlık personeli de yer almalı ve Irak halkına 'Sizin geleceğiniz ve güvenliğiniz için buradayız' mesajı verilmelidir."

Bunlar da önemli ve son derece insani, hatta kardeşçe, ancak sonuç verip vermeyeceği şüpheli hassasiyetler. Sayın büyükelçi "halkın bunu algılaması"ndan söz ediyor ki, son derece haklı. Ve "Ya tutmazsa" ihtimalini ciddileştiren bir nokta.

Türkiye'nin şu andaki en sancılı, ABD askerlerinin en çok saldırıya uğradığı bölgede başarılı olmasının sonuçta ABD işgalini kalıcı kılacağı açık. Bunu, şu anda Irak'ta "gerilla savaşı"nı yürüten grupların da dikkate alması tabii. Ne diyecekler "Türkiye'nin başarısı" karşısında? "Türkler geldi bizi Amerikan işgalinden kurtardı" mı diyecekler, yoksa "Bunlar iyi işgalciler, ama gene de ülke işgal altında" mı diyecekler? "Gerilla" Türk askeri ile Irak halkının iyi ilişki kurmasına imkan verecek mi? Aynı şartlar olmamasına rağmen, şayet Türkiye ile bir paralellik üzerinde durulursa, acaba Türkiye'deki 15 yıllık "Düşük Yoğunluklu Savaş"ta "halkı kazanma" noktasında yeterli başarı elde edilebildi mi?

Şöyle bir ihtimal:

-Türkiye'nin koordinasyonunda, Arap ve İslam ülkeleri askerlerinden oluşan bir barış gücü, Irak'ta normalleşmeyi sağlasa...

Böyle bir ihtimale Amerika'nın "pışşşııık" diyeceğini tahmin etmek zor değil. "Kuşu ben vurdum, sana yedireceğim öyle mi?" Bu da tabii Washington tepkisi...

Sonuçta siz hangi misyonla gittiğinizi düşünürseniz düşünün, Irak harekatı Amerika'nın bölgeye yönelik politikasının bir uzantısı ise ve Amerika bu stratejisinden vazgeçmemişse(!), bu stratejiye monte olmaktan kurtulamayacaksınız.

Haa, çok stratejik düşünen bazılarımız, "En iyisi Amerikan stratejisine monte olmaktır, başka çare yoktur, yarın sıra İran'a ve Suriye'ye geldiğinde de Bush'u izlemeliyiz" de diyebilir. O zaman "işgalcilikse işgalcilik" de demek lazım ve sayın büyükelçinin "insani hassasiyetler" diye altını çizdiği şeyleri hiç dikkate almamak lazım. Nasıl olsa Amerika yener ya!!!

Bunu Türkiye'nin de, AKP'nin de demeyeceğini düşünüyorum. Bu "Her şeye rağmen Amerika taraftarı olmak" kapsamına girer. Ve Türkiye'ye uzun vadede ciddi bedeller ödetir. Ankara'nın bunun farkında olduğu kanaatindeyim.

Irak kararını vermek zor. İki ucu pis bir değnek... Ya da aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık...


14 Ağustos 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED