AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Ekonomide sonbahar korkusu

Koca koca profesörler. Kelli felli ekonomiden sorumlu eski bakanlar.

Amerika görmüş ekonomistler.

Dolar dostu ihraçatçılar.

Bilumun bu zevatta bir tedirginlik var.

"Yine hazan mevsimi geldi. Yine yapraklar düşecek" misali hüzünlü mü hüzünlüler.

Bir süredir onları okuyorum, TV'lerden izliyorum.

İçlerinde çok mantıklı gerekçelerle uyaranlar var. Felaket tellallığı yapanlar da.

Hatta daha da ileri gidip, "Sonbaharda yeni bir kriz dalgası bekliyorum" diyenler bile çıkıyor.

Gerekçe: Her yıl sonbahar aylarının ekonomik açıdan çok sıkıntılı geçmesi.

Enflasyonun artması, devletin ödemelerde sıkışması.

Döviz fiyatlarında ve faizlerde artış olması.

"Daha önce bunlar oldu, şimdi niye olmasın" mantığı.

Haklılar mı, haksızlar mı?

Hemen baştan belirteyim. Uyarı başka, felaket tellallığı başka.

Varsayımlar üzerine ekonomik yorum olmaz.

Dersin ki, sonbaharda Türkiye'nin şu kadar iç, şu kadar dış borç ödemesi var.

İhracat şu şu nedenlerle düşecek. Enflasyon şu şu nedenlerle tırmanışa geçecek.

O zaman anlarım... Cidddiye alırım.

İşin doğrusu şudur ki,

sonbahar ekonomide kritik bir dönemeçtir.

Okulların açılması, ve kışlık ihtiyaçlar nedeniyle harcamalar artar. Aile bütçeleri sıkışır.

Artan talepler, enflasyonu kamçılar.

Tarım ürünleri destekleme alımları nedeniyle devlet bütçesi zorlanır.

İç ve dış borç ödemeleri bu aylarda yoğunlaşır.

Genelde döviz fiyatları ve faizlerde bir yükselme olur.

Bunları da geçmiş deneyimlere dayanarak bilmek lazım.

Ama eskiden böyle oldu, şimdi de böyle olacak diye birşey yok.

Hükümetin asıl sınavı bu sonbaharda. Henüz çetin bir sınavla karşılaşmadı.

Bu sınavı geçerlerse "Bize karada ölüm yok" diye böbürlenebilirler.

İşadamları ile konuşurken şunu öğrendim:

Çoğunluk iyimser.

Ancak bazı bankalar ve sanayi kuruluşları gri senaryoya göre hesap yapıyorlarmış.

Dövize doğru bir yöneliş varmış.

Ben ne hükümet kanadı kadar iyimser ne de kriz tacirleri gibi karamsarım.

Size bir tablo sundum.

Para sizin, iş sizin. Kararınızı kendiniz verin.

Mutsuzluğun nedenleri

  • İşsiz olmak.

  • Geçim sıkıntısı çekmek.

  • Tatile gidememek.

  • Sevdiğine kavuşamamak.

  • Üniversiteye girememek.

  • Fenerbahçeli olmak.

    İçinde ölüm olan bir yazı

    Ömrünüze bereket. Son 10 yılda, fazla kalkınamadık, zengileşemedik belki ama hiç değilse ömrümüz uzadı.

    1992'de 66,7 olan ortalama ömür 2002 yılında 68.5'e çıktı.

    Kadınlarda bu ortalama 70.9'u buluyor.

    Erkeklerin ortalaması ise 66.2.

    Demek ki, kadınlar erkeklerden yaklaşık 5 yıl fazla yaşıyor.

    Bunu ölüm istatistiklerinde de görebiliyoruz.

    Erkek, kadın nüfusu hemen hemen eşit.

    Buna karşılık 2002 yılında 187 bin 646 erkek ölmüş. Hayatını kaybeden kadın sayısı ise çok daha az: 145 bin 309 kişi.

    Kadınların daha fazla yaşamaları konusunda çeşitli tezler var. Kadının erkeğe göre bir gen üstünlüğü varmış. Doğum da yaşam süresini uzatıyormuş.

    Bu, tıbbın konusu...

    Benim merak ettiğim, daha çocuk yaşlarda bile erkeklerde ölüm oranının kızlara göre niçin daha yüksek olduğu.

    Örneğin nüfusları birbirine yakın olmasına rağmen, 5-9 yaş grubunda geçen yıl 1465 kıza karşılık 2198 erkek ölmüş.

    20-24 yaş grubunda ölen kadın sayısı 1634. Erkek sayısı ise 2849.

    45-45 yaş grubunda ölen erkeklerin sayısı kadınlardan tam iki kat fazla.

    60-64 grubunda geçen yıl 18 bin dolayında erkek ölmüş. Buna karşılık ölen kadın sayısı 9820.

    80'i geçti mi, ölen erkek sayısı kadınların gerisine düşüyor.

    Neden derseniz?

    Çünkü yaşlı kadınların sayısı erkeklerden çok daha fazla da ondan.

    Örneğin 85-89 yaş grubunda 220 bin kadına karşılık sadece 91 bin erkek var.

    95 yaşın üzerindeki kadın sayısı ise 179 bin. Erkeklerde bu nüfus 74 bini ancak buluyor.

    Orana vurursak....

    Erkeklerin ölüm oranı kadınlardan bu yaş grubunda da iki kat yüksek.

    Sonuç:

    Siz bu yazıya bardağın dolu tarafından bakın. Yani olumlu yorumlayın.

    Ömrümüz uzamış, ölüm oranı düşmüş.

    Ne diyelim.

    Allah uzun ömürler versin!

    Medya sitelerinin yıldızı parlıyor

    Gazetecilerin de habere ihtiyacı vardır. Herkes gibi onlar da seslerini duyurmak isterler.

    Şimdi siz:

    "Bundan kolay ne var, gazeteler ve TV'ler ellerinin altında. İstediklerini yazarlar, çizerler" diyeceksiniz.

    Öyle olmuyor.

    Ne yazık ki, terzi kendi söküğünü dikemez örneği, gazeteciler çalıştıkları kurumlarda haklarını savunamıyor.

    Çünkü patronları var.

    Yayınlar okur için yapılıyor. Onları hazırlayanların haklarını savunmak için değil.

    Bu boşluk son dönemde medya haberleri veren siteler tarafından doldurulmaya başlandı.

    Açıkçası, bu siteler günlük gazete ve TV'lere göre daha özgür ve bağımsız.

    Gazeteciler bu sayede birbirlerinden haberdar oluyorlar. Gazete ve TV'lerde olan bitenleri yakından izliyorlar.

    Medyatava, Süper Poligon, Medyakafe, Haberciler, bu alanda hayli mesafe aldılar.

    Her gün düzenli izlediğim bu siteler zaman zaman çok iyi gazetecilik de yapıyorlar.

    Biraz daha habercilik yapıp, özel haber ve röportaja yönelirlerse izlenme oranları patlama yapabilir.

    Özgür basının yeni savaşçılarını buradan kutluyorum.


  • 14 Ağustos 2003
    Perşembe
     
    ŞEMSİ YÜCEL


    Künye
    Temsilcilikler
    AboneFormu
    MesajFormu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED