AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Yakışıyor mu Livaneli?

Biliyorsunuz, CHP İstanbul Milletvekili Zülfü Livaneli, Zaman gazetesinden Süleyman Kurt'a "bazı önemli açıklamalar" yapmış, biz de (bu arada pekçok meslektaşımız ve ağabeyimiz; Ahmet Taşgetiren, Davut Dursun, Kürşat Bumin, Engin Ardıç gibi) bu önemli açıklamaları sütunlarımıza taşımıştık.

Güzel şeyler söylüyordu Livaneli.

Aslında, basit şeylerdi.

Ama son yıllarda CHP'li bir politikacıdan, bir solcu aydından bu fesahatte, bu netlikte bir açıklama duymadığımız ve demokrasiyle sorunlu Haluk Koç'un her biri mükemmel bir "dumur detayı" örneği olan beyanatlarına alıştırıldığımız için, Zülfü Livaneli'nin sözleri ister istemez önem kazanıyordu.

Bu da Türkiye'ye özgü bir hoşluk olsa gerek; zaten "özgürlükçü" olması gereken bir politikacı çıkıp özgürlüklere vurgu yapıyor, biz de "Vaaay, özgürlükleri savundu, helal olsun valla adama" deyip bağrımıza basıyoruz.

Tuhaf gerçekten...

Peki, ne diyordu Livaneli?

Özetle, "Türk solu (yani CHP) özgürlükçü olmalı, kutuplaşmadan medet ummamalı, Avrupa Birliği'ni savunmalı, statüko bekçiliğinden vazgeçmeli, türban sorununun çözümüne katkıda bulunmalı..."

Çünkü türbanlılar onun şarkılarıyla büyümüşlerdi, hatta Yalova vapurunda sohbet etmiş, birlikte fotoğraf çektirmişlerdi ve Livaneli bu kadar çok türbanlı insanın kendisine yakınlık göstermesine şaşırmıştı.

Mevcut "sol" algılamasına da itirazı vardı Livaneli'nin; çünkü Kamboçya'da bir milyon kişiyi öldüren Pol Pot da, Irak'ta savaşan Tony Blair de aynı tanımlamanın içine giriyordu ve son yıllarda Türk milliyetçiliği ve cumhuriyet reflekslerine kayan CHP bu soldan, yani mevcut sollardan farklı olduğunu ortaya koymalı, özgürlükçü ve demokrat olduğunu göstermeliydi.

Acaba CHP son yıllarda mı Türk milliyetçiliği ve cumhuriyet reflekslerine kaydı?

Zaten öyle değil miydi?

Zaten statükonun parlamento ayağını oluşturmuyor muydu?

Bunu vaktiyle (yani milletvekili seçilmeden önce) Livaneli de itiraf etmişti: "CHP Gazi'nin partisidir, öyle kalmaya devam edecektir" diyordu ve doktriner kemalizmi demokrasiye kurban etmeye çalışanlara "cumhuriyet refleksleriyle" karşı koyuyordu.

Neyse...

Madem geçen yazımızda "muhatap alınmayı" beklediğimizi ilan ettik, durduk yerde kızdırmayalım adamı...

Bu çok önemli açıklamalar basında yankı bulunca (çünkü karşımızda artık bildiğimiz piyanist, şantör, gazeteci, romancı, hikayeci, senarist, yönetmen, UNESCO Büyükelçisi Livaneli yok, Türkiye'nin önemli bir partisinin, önem sıralamasında ilk beşe girecek ve söylediği her söz dikkate alınacak önemli bir milletvekili var) ve örgütü tepki koyunca, Livaneli çarketme gereği duydu.

Aslında tam olarak öyle dememişti, görüşlerini alan gazete bunu "kendine göre edit etmişti" ve ortaya, aslında öyle demek istemediği halde, "öyle demek istediği anlaşılan" bir politikacının, ne demek istediği gürültüye giden sözleri çıkmıştı.

Ertesi gün köşesinde, "aslında ne demek istediğini" açıkladı.

Aslında demek istedikleri de fena değildi.

"Türkiye solu Pol Pot ve Blair benzeri sollardan farkını vurgulamalı, özgürlükçü ve demokrat olmalı, fakir-fukarayı gözetmeli" diyordu.

Bir gün sonra bir açıklama daha yaptı ve tuhaftır, bu kez "düzeltilmiş" açıklamasına bir "açıklama" getirdi.

"Düzeltilmiş" açıklamasının anlaşılmadığını gördüğü için (çünkü "hâlâ anlamayanlar vardı"), aslında ne demek istediğini tekrarlama ihtiyacı hissetmişti.

Niçin bütün bunlara gerek duyuyor Livaneli?

Nedir sorun?

Sol elbette özgürlükçü ve demokrat olmalıdır.

Bunu söylemenin neresi kötü?

Hayır, sorun aslında "türban"la ilgili açıklamalarının "doğru anlaşılmış" olması. Bu konuyu da isterseniz yarın "irdeleyelim" ve Livaneli'nin niçin doğru anlaşılmaktan korktuğunu anlamaya çalışalım.

Bakalım anlayabilecek miyiz?


8 Aralık 2003
Pazartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED