AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kanımıza dokunuyor

Pandora'nın kutusu

AKP Avrupa Birliği yolundaki bir engeli daha kaldırmak maksadıyla, Rum davacı Loizidu'ya tazminat ödedi. Dışişleri Bakanlığı, bu paranın bazı şartlar altında ödendiğini ve bunun bir zafer olduğunu ilan etti. Bazı gazetelerimiz de, "bir koyduk, beş aldık" diye manşet attı.

Fakat bu ödemeden sonra, oraya bir tartışma çıktı: Türkiye bir zafer mi kazandı, yoksa Pandora'nın kutusunu mu açtı? Bu iki sualin cevabı ne olursa olsun, Avrupa Birliği'nin genişlemeden sorumlu memuru Verheugen'in bu konudaki konuşması, Pandora'nın kutusunun açılmasından daha büyük tartışmalara sebep oldu.

Kıbrıs seçimleri

Verheugen'e göre, Kıbrıs'ta yapılacak seçimler gayri meşrudur. Seçimi, Denktaş yanlıları kazanırsa, muhatap kabul etmeyecektir. Ancak muhalefet kazanırsa onunla müzakere masasına oturabilecektir. Dünya kamuoyu, adı geçen kimsenin bu konuşmayı bilinçsizce yaptığı kanısındadır. Bu söz, Türk seçmenler için öyle aşağılayıcıdır ki, buna tepki olarak, Denktaş yanlısı partilerin kazanma şansını daha çok artırmaktadır.

Diğer yandan bu beyanat, Kıbrıs'taki muhalefette bulunan partileri müşkül bir duruma sokmuştur. Zira bu partiler, bazı çevrelerce satın alındığı ithamıyla karşı karşıyadır. Muhalefet partilerinin seçimi kazanması halinde, bu itham adeta kazanan partilerin sırtına bir handikap olarak yüklenecektir.

Bu durumun farkında olan muhalefet partisi liderlerinden Talat, bu konuşmaya karşı çıkmış, kendilerinin müşkül durumda kaldığını beyan etmiştir. Bu sözler öyle haysiyet kırıcıdır ki, Başbakan Tayyip Erdoğan, bugüne kadar takındığı tavra aykırı olarak, "bundan sonra Ankara kriterleri geçerli olacak" demek gereğini duymuştur. Başbakan'ın bu sözleri, İnönü'nün Amerika'nın tutumuna karşı söylediği "yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyadaki yerini alır" çıkışını hatırlatmaktadır.

Büyük yanılgılar

Türkiye, bu tazminatı ödemek suretiyle bir zafer kazandığını zannetmektedir. Türkiye, bu ödemeyi yaparken, bazı şartlarla ödemenin yapıldığını iddia etmekte ise de bu bir yanılgıdır. Zira bu ileri sürülen şartlar, Avrupa Delegeler Komitesi'nce "not edilmiştir" şeklinde kabul edilmiştir. "Not edilmiştir" deyimi, diplomatik lisanda, "reddedilmiştir" deyiminin nazikçe ifadesidir.

Medyada birçok yazarın ve İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki üyemiz Rıza Türmen'in belirttiği gibi, Bakanlar Komitesi'nin bu taahhüdü, İnsan Hakları Mahkemesi'ni bağlamaz. Bu gerekçenin, Amerikan Dıpişleri Bakanı'nın vaadiyle Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönmesine izin verilmesiyle farkı yoktur. Gene aynı şekilde, Helsinki'de, Finlandiya Cumhurbaşkanı'nın mektubuna güvenerek, AB üyeliği için Kıbrıs konusunu halletmek şartını kabul etmeye benzer.

Bir aferin uğruna

Türkçe'de, "bir aferin uğruna bir dam dolusu halt yemek" deyimi vardır. Bakanlar Komitesi'nin kararına dayanarak ödemenin yapılması, bu manayı taşır. Yukarıda da dediğimiz gibi, bu bir yanılgıdır.

Bu konuda daha büyük bir yanılgı daha vardır: O yanılgı da, Kıbrıs anlaşmazlığı konusunda, tarafların kimler olduğundaki teşhislerdir. Biz, Kıbrıs davasında sadece karşımızda Kıbrıs Rumlar var sanıyorsak yanlış değerlendirme yapmış oluruz. Helsinki'de imza attığımız belgeye göre, karşımızda, 700.000 Rum artı 350 milyon Avrupa Birliği vatandaşı vardır.

Asıl büyük yanılgı

Verheugen, Denktaş'ın durumunu değerlendirirken, "onun arkasında kimse yoktur" diyerek yalnız kaldığını iddia etmiştir. Oysa, Kıbrıs davasının arkasında, sadece Denktaş yok, 120 bin Kıbrıslı, artı, yetmiş milyon Türk bulunmaktadır.

1974 Kıbrıs Harekatı'ndan sonra, Kıbrıs Rum lideri Kipriyanu'nun sözlerini hatırlamak yerinde olur. Kipriyanu,, Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra bir itirafta bulunmuştur:

-"Biz Kıbrıs'ta hesaplarımızı yaparken, karşımızda sadece 120.000 Türk var zannediyorduk. Halbuki, düşünmemiz gerekirdi ki, karşımızda, 120 bin artı 60 milyon Türk vardı."

Bu gün Kıbrıs davasının tarafları dediğimiz zaman, milyonların anlaşmazlığı olduğunu hesaba katmak zorundadır. Taraflardan birisi, sayıca fazla, ekonomik yönden güçlüdür. Karşı tarafta ise, onun dörtte biri kadar nüfus vardır. Ancak hesaba katılması gereken husus, tarafların kendi davalarını savunmakta kararlığıdır. Gerek Avrupa Birliği yetkililerinin ve gerekse Amerikalı yetkililerin beyanları hepimizin kanına dokunmaktadır.

Kıbrıs'ın yalnız olduğunu zannedenler, Kipriyanu'nun sözlerini hatırlamalıdır. Kıbrıs yalnız değildir. Kıbrıs'taki 120.000 artı 60 milyon Türk ve bunların onurunun incitilmiş olmasının verdiği kararlılığın hesaplanması gerekmektedir.


8 Aralık 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED