AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
En temelli sorun

Son tartışma konumuz Kur'an kursları yönetmeliği... Hükümet, 28 Şubat sürecinde dayatılan Kur'an kursları ile ilgili uygulamayı yeniden düzenlemek için harekete geçmiş; bütün yaptığı, sistemi eskiye döndürmek... Yeni düzende, her eğitim düzeyindeki çocuklar, yaz aylarında, Kur'an-ı Kerim dersi alabilecek... Kendisini 'lâik' olarak tanımlayan kesim ayaklanmış bulunuyor...

Tepkilerin günümüz ortamıyla irtibatını doğal karşılıyoruz: Son iki haftayı 'terörün adı' konusuna ayıran bir ülkede, dinî eğitimle ilgili düzenleme, terörle din arasında irtibat kurabilen 'kuşkucu' çevrelerden tepki çekebiliyor. Tepkilerin bu denli sert olması ortamın sıcaklığıyla ilişkili elbette...

Düzenlemeyi yapanlar da, aldıkları tepkilerden şaşkın göründüklerine göre, bu girişimi günün şartlarını göz önünde tutarak yapmışa benziyorlar... Biraz garip gelse de, yeni düzenlemenin altında, terörün İslâm'ın yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı tespiti yatıyor... Çocuklar ve gençlerin yanlış dinî bilgiler almasındansa, devletin denetim ve gözetimi altındaki kurumların devrede bulunması, yönetmeliği hazırlayanlara daha mâkul gelmiştir...

Görüyorsunuz: Din ve terör gibi iki önemli ve herkesi yakından ilgilendiren konuya, birbirine taban tabana zıt köşelerden bakmak mümkün olabiliyor. Bir köşeden bakıldığında, Kur'an kursları ile ilgili düzenleme 'lâikliğin temeline dinamit koymak' olarak görülebilirken, diğer köşeden bakanlar yeni düzenlemeyi lâikliği pekiştirmek amacıyla düşünebiliyorlar... 'Kuşkucu' kesimlere göre yeni düzenleme terörü azdırabilecek iken, yeni yönetmeliği hazırlayanlar bu yolla terörün önünü kesmeyi hesaplıyor...

Her toplumda her konuda fikir ayrılıkları olabilir, ancak herkesi ilgilendiren temel konularda bu denli ayrışma herhalde sadece bize mahsus... Konu, esas üzerinde durulması gerekirken hiç tartışılmayan yönüyle ele alınmak zorunda. O yönü şu soruya cevap arayarak irdeleyebiliriz: Lâik bir ülkede din eğitimi nasıl olmalıdır?

Türkiye'de din eğitimi de diğer eğitim faaliyetlerinin bir parçası olarak görülüyor ve devletin lâik olması gereken kurumlarının denetiminde tutuluyor. Hatta, dinin örgütlü yapısını denetimi altına alan Diyanet İşleri Başkanlığı bile, bir yönüyle, lâik bir kurum. Tevhid-i tedrisat ilkesi de her türlü eğitimin devletin elinde tutulmasını şart koşuyor. Yıllardır imam hatip okullarını tartışıyor olmamız, Kur'an kursları konusunda mürekkep tüketmemiz bu yüzden; çocuklarını dinî eğitimden geçirme derdi olmayan kişiler, çocuklarını sahih dinî bilgilerle mücehhez kılmak isteyenlerin isteklerini engellemeyi görev bilebiliyorlar...

Oysa, 'lâiklik', din ile devleti birbirinden etkilenmeyecek biçimde ayrı tutmak kadar, dinî örgütler ve eğitim kurumlarıyla devlet arasına da mesafe koymayı gerektirir. Lâik ülkelerde din eğitimi daha çok dindarlar açısından tartışma konusudur; dine karşı ilgisiz olan veya farklı bir dine sahip kişiler mâliyetine katılmadıkları din eğitiminin öznesi gibi davranmazlar. Devlet bütün eğitimi gözetimi altında tutsa da, bu gözetim, genel kuralları belirlemekle sınırlı kalır.

Bizdeki yanlışlık dini devlet ile sıkı sıkıya irtibatlı tutmaktan kaynaklanıyor. Herkes, dinî inancına bakılmaksızın, İslâm'ın örgütlenmesinin bedelini de ödüyor. "Kur'an kursları konusu dindar olmayanları neden ilgilendiriyor?" diyemiyoruz, çünkü kursların finansmanında o insanların vergileri de kullanılıyor. Buna karşılık, onların dindarlara göre gereksiz kaçan hassasiyetleri, sahih din anlayışının kuşaklardan kuşaklara aktarılmasını sağlayıcı faaliyetleri de kısıtlamış oluyor.

Sözün kısası, Türkiye'nin sorunu yalnızca toplumda varolan 'kuşkular' değil; daha temelli olan sorun, yanlış lâiklik uygulamaları... 'Bize özgü lâiklik' anlayışı dindarları mutlu etmediği gibi dindar olmayanların kuşkularını da bütünüyle ortadan kaldırmaya yaramıyor...

Bugünün şartları Türkiye'de bu alanda köklü değişiklikleri gerçekleştirmeyi zorlaştırıyor; ancak ilk fırsatta gündeme taşınması gereken, ülkemizi gerçek anlamda 'lâik' hale getirecek yapısal düzenlemelere duyulan ihtiyaçtır... Dini devletten devleti dinden eğitim alanında ayrıştırmadıkça 'kuşkucu' tepkileri sona erdirmek imkânsızdır, bunu bilelim.


8 Aralık 2003
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED