|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Milli Birlik Komitesi uygulaması
12 Eylül askeri darbesi sonrasında, Avrupa Konseyi üyeleri olarak bizler, Avrupa Konseyi toplantılarına katılıyorduk. TBMM feshedilmiş olmasına rağmen, Avrupa Konseyi, bizim yetki belgelerimizin geçerli olduğuna karar vermişti. Katıldığımız her toplantı sonrasında, Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Org. Haydar Saltık bizden bilgi alıyordu. Avrupa Konseyi Parlamentosunun 1981 yılı Ocak toplantısı öncesi Saltık Paşa Konseydeki Türk delegasyonu üyelerini davet etmişti. Bu davetin sebebi, Milli Birlik Komitesi'nin, eski milletvekili ve politikacıların yeniden politika yapmalarını yasaklama yolundaki kararını delegasyona tebliğ etmekti. Avrupa Konseyi'ne gidenlerden hiçbirimiz, tekrar milletvekili olamayacaktık. Saltık Paşa üyelere Milli Birlik Komitesinin aldığı bu kararı şöyle duyuruyordu: "Siz artık politikaya dönemeyeceksiniz. Toplantılara katılırken bunu bilmenizi istedim. İsterseniz bundan sonra toplantılara katılmayabilirsiniz." Toplantıya katılan üyelerden Prof. Turhan Güneş hariç tamamı şu cevabı verdiler:(*) -Biz oradaki görevlerimizi, ülkemize yararlı olduğu düşüncesiyle sürdürüyoruz. Sizin yasak koymanız bu kanaatimizi değiştirmez. Biz görevimize Avrupa Konseyi kararıyla son verilinceye kadar devam edeceğiz. Bir nevi idam kararı
Saltık Paşanın üyelere yaptığı tebligat, idam mahkumu kimselere verilen mahkeme kararını okumaktan farksızdı. Zira, Milli Birlik Komitesi'nce alınmış kararla, politikacılara ömür boyu siyaset yasağı getiriliyordu. Bunun manası, onların bedeni değil amma medeni olarak idama mahkum edilmesiydi. Nitekim, bir süre sonra, Milli Birlik Komitesi, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit başta olmak üzere, bir kısım politikacılara süreli veya süresiz politika yapma yasağı getiriyordu. Türk Ceza Kanunumuzda, "Kamu haklarından mahrumiyet" cezası vardır. Bu ceza, asli bir ceza olmayıp, kanunen cezalandırılan kişilere uygulanan fer'i yani ek cezalardır. Mahkemelerce verilen hapis cezalarıyla birlikte, sürgün, kürek mahkumiyeti vs. gibi cezalar aynı sınıfta gösterilir. Modern hukuk anlayışı ve fer'i cezalar
Bu tür cezalar tarih boyunca çok tatbik edilmişti. Ancak, 20. asrın modern ceza anlayışına göre, ceza kanunlarından bütün fer'i cezalar kaldırılmıştır. Nitekim, Türk Ceza Kanununda da sürgün vs. gibi bazı ek cezalar kaldırıldığı halde, mahkumiyet sebebiyle kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası hala yerini muhafaza ediyordu. Avrupanın yeni sloganı
Avrupa Konseyi 21. asra girerken bir slogan ortaya atmıştı: "İdam cezalarından arındırılmış bir Avrupa..." Avrupa Konseyi bu sloganı tartışırken bir noktayı unutmuştu: Başka bir türlü idam cezası daha vardı... Medeni idam... Yani insanların ömür boyu bazı haklardan mahkum bırakılması... Bir insanın asılması ile bir partinin kapatılması veya bir insanın işlediği bir suç sebebiyle bazı haklardan ömür boyu yasaklanması arasındaki farkı izah etmek pek zordur. Bir kimseye işlediği bir suçtan dolayı ceza verilmesinin en mühim gerekçesi suçlunun ıslah edilmesidir. İdam cezasında "ıslah" maksadı yoktur. Siyasi partilerin kapatılması da bir nevi "idam" cezasıdır. Hukukçuların çoğu, insanlar için verilen ölüm cezalarının kaldırılmasını tartışmışlar amma gerek siyasi partilerin kapatılması ve gerekse insanların ömür boyu bazı haklardan mahrum edilmesi konusu pek tartışılmamıştır. Hür dünya ceza mevzuatını düşünürken, artık tali cezaların tamamen ortadan kaldırılması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. idam cezaları gibi "ömür boyu haktan mahrumiyet" cezasının da tarihe gömülmesi zamanı gelmiştir. Konu sadece Erbakan seğildir
Eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bir mahkumiyeti dolayısıyla ömür boyu kamu hizmetlerinden mahrum edilmiştir. Yani verilen ceza sadece iki yıl hapis cezası değildir. Ayrıca bir nevi "medeni ölüm" cezası verilmiştir Onun hakkında verilen bu kararın hukuka uygun olup olmadığı tartışmalıdır. Bu karara sadece Erbakan'ı sevenler üzülmemiştir, bundan öte, onu tenkit eden ve hatta onu sevmeyen bir çok kimse bu kararı ve uygulamayı içine sindirememiştir. Haklı olarak, bu kararın uygulanmasının amme vicdanında doğuracağı rahatsızlığı gidermek için çare arayan pek çok kimse vardır. Sağlık raporu alınarak cezası bir süre ertelenmiştir. Cezanın Cumhurbaşkanı tarafından veya TBMM tarafından affı gibi çareleri düşünenler vardır. Fakat konu, sadece Erbakan olayı ele alınarak düşünülecek basitlikte değildir. Konunun asıl önemli yönü; 21. asırda hala "medeni ölüm" manasına gelen bir hukuk kavramının mevcudiyetidir. Kimsenin gücü yetmedi
Çok yakın tarihimizde 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Eski Başbakan Bülent Ecevit hakkında bu kararı verenler de onları siyaseten ölüme mahkum etmek istemişlerdir. Bu yasağın TBMM kararıyla ortadan kaldırılmaması da ayni zihniyetin devamıdır. Bu iptidailik, ancak referandumla ve halkın iradesiyle telafi edilebilmiştir. İdam cezası ile bir kimsenin vücudu ortadan kaldırılır. Bunun manası bir nevi "bedeni ölümdür." Ömür boyu amme hizmetlerinden mahrumiyet cezası ise, "medeni ölümdür." Bu ölüm kararı ile insanların "insan olmaktan doğan" bazı hakları elinden alınmak istenir. İnsanoğlu, hemcinslerinin bedenini yok etmeye muvaffak olmuştur amma ömür boyu medeni haklarından mahrum etmeyi başaramamışlardır. Bir gün birileri gelip bu hakları iade etmiştir. 21. asırda, tali cezalardan arındırılmış bir hukuk sistemi medeniliğin bir simgesidir. Ülkemiz hukukçuları bu gerçeği göz ardı edemez. Erbakan konusu şu veya bu metotla halledilebilir. Onun ceza evine gönderilmemesi için formül bulunabilir. Önemli olan konu bu değildir. Hala modası geçmiş fer'i ceza uygulamasına devam edilecek midir? Hukuk sistemimizden, " tali cezaların" kaldırmamış olmasının günahı hepimizin sırtındadır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |