Rusya istihbarat birimi olan FSB'nin yine Türkiye ile ilgili sendromu tuttu. Her zamanki gibi gündemde kalabilmek için çeşitli iddialar ortaya atarak, gerginliğe sebep oluyor. Düzenli olarak yapılan suçlamaların ardından, sonuç çıkmadığı artık aşıkar. Ona rağmen FSB'nin ısrar etmesine anlam verilemiyor.

Aslında FSB ismi her ne kadar yeni ise de mantelite halen Sovyetlerden kalma. KGB'nin devamı olan servisin genel yapısında değişiklikten bahsetmek mümkün değil. Devamlı gündemde kalmak ve üstlerine karşı bir şeyler yaptığını göstermek uğruna bir çok asılsız iddialar ortaya atmaktan kaçınmadıkları fıkarala bile yansımış artık.

Çeçenistan olaylarıyla beraber sık sık Türkiye'nin isnini kullanan FSB'nin Türkiye sendromu 1995 yılında başladı. Türkiye'nin devlet olarak tavsip etmemesine rağmen Avrasya feribotunun kaçırılma olayının ardından başlayan gerginlik zaman zaman krizlere neden oldu. Hemen her üç ayda bir Türkiye'yi gündemine alan FSB, çoğu zaman çuvalladığı ve Putin'den fırça yediği ise gelen bilgiler arasında.

Son olarak geçtiğimiz Çarşamba günü FSB'nin başı Petruşev yerli ve yabancı gazetecileri bir araya toplayarak basın toplantısı yaptı. Son bir kaç yıldır yabancı basının FSB tarafından davet edilmesi ise gözden kaçırılacak bir durum değil. Çünkü hiç bir şekilde Rus istihbarat servisi yabancı gazetecileri bu gibi basın toplantılarına çağırmadığı gibi, her basın mensubunuda bir istihbarat görevlisi olarak görüyordu. Bu geleneğin değişmediği biliniyor. Ancak her şeye rağmen kontrollü olarak yabancı basın mensuplarınıda düzenli olarak yapılan toplantılara çağırıyorlar.

Petruşev'in yaptığı toplantıya yerli gazetecilerden çok yabancı basın mensupları ilgi gösteriyor. Çünkü her toplantının ardından sansansiyonel haberlerin var olması ise gazeteciler için bulunmaz bir haber kaynağı. Petruşev, toplantı sırasında her zamanki gibi iç ve dış düşmanlardan bahsetti. Amerika Haberalma Örgütü CİA 'dan başlayan Petruşev, konuyu Türkiye ve Çeçenistan'a getirdi. Kendine göre bombayı patlatan Petruşev, savaş sırasında Çeçenistan'da üç Türk'ün öldürüldüğünü söyledi ve onlara ait pasaportları gösterdi.

Her ne kadar direkt söylemese de en direkt olarak Türkiye'nin olayları kaşıdığını ve elini çekmesini istedi. Türkiye'nin bu işlerin içinde olduğuna dair bir delilinin var olup olmadığı sorulunca da Petruşev her zamanki tavrıyla ''Bu deliller istihbarati bilgilerdir''diyerek inandırıcılıktan uzak cevap verdi. Petruşev'de biliyorki Türkiye Cumhuriyeti, hiç bir şekilde olayların içinde olmadı ve olmasıda mümkün değil. Tam tersi barışcıl tavırlarla sorunun haledilmesi için uluslararası konjönktörde zemin bile oluşturmaya çalıştı.

Üç Türkün öldürülmesi meselesine gelince, anlaşılan FSB halen KGB'cilik oynuyor. Pasaportların sahte olup olmamasına bakmıyarak, dünya basınına göstermesi zaafiyetinin bir örneğidir bence. Çünkü, üldürüldüğü iddia ettikleri Naim Dağ adlı vatandaşımızın yaşadığı ortaya çıktı. Belki diğerleride ortaya çıkacak ya da isimler hayali.

Bu durum FSB'nin ya zaafiyetini gösteriyor, ya da işin altında Rus-Türk ilişkilerinin gelişmesinden rahatsız olan grupların FSB'yi aldattığını ortaya çıkarıyor. Bilindiği gibi Türk-Rus ilişkileri son zamanlarda çok iyi bir gelişme kaydetti. Gaz olayının çözülmesinin ardında ortak yatırım projeleri gündeme geldi. Askeri ve ekonomik projelerin gündeme gelmesi birilerini rahatsız etmiş olacak ki, zaman zaman gerginlikler çıkarılarak, ilişkikerin bozulmasını sağlamaya çalışıyor.

Ancak bunu başaramayacaklar. Putin gibi aklı başında bir devlet adamının işinbaşında olması ümit verici. Biliyoruz ki Putin Türk-Rus ilişkilerine ciddi önem veriyor. Beraber büyüme gibi programlarıda zaten kendisi ortaya atmıştı. Dolayısıyla Türk ve Rus devlet adamlarının oyuna gelmeyeceği kanaatindeyiz.