AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Yılın son yazısı

Biraz savruk olsun, hani biraz da baştan savma ve dağınık.. Ama, çokça 'avare' olsun! 'Avare' aşklar, 'avare' hayatlar, 'avare' insanlar: Bazen, hepsini toplasanız bir 'avare' yazı etmez ya, neyse..

Dünden bugüne avare bir hayatım olmasa da, 'sahici' bir avareliğe her zaman saygı duyup gıpta etmişimdir. Yaşım şuralara geldi, şöyle sıkı bir 'avarelik' yaşayamadım gitti! O nasıl bir özlemdir benim için, bilemezsiniz..

Kayıt altında olduğunu bildiği hâlde kayıtsızcasına yaşamak, sorumluluklarını müdrik bir sorumsuzluğa kucak açmak, varoluşuna ait buyruk, görev ve yetkileri yerine getirmekle birlikte dünya için dayatılan tüm buyruk, görev ve yetkilere kapıyı kapamak; benim anladığım/aradığım ve fakat bir türlü hayata geçiremediğim 'avarelik' türü, budur..

Bu arada, her hangi bir şiirde bulduğum, algıladığım niteliği ve kazanımları yüksek 'avarece' his ve yaşantılar karşısında, oldum olası elim ayağım dolaşır, savunmasız bir konumda bulurum kendimi.. Özlemim çoğalır.. Harflerin çağrıştırdıkları ve dolayısıyla özlettirdikleri çok başkadır, ondan belki de..

Örneğin, Oktay Rifat'ın "Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler" (1946) adlı kitabını, biraz da sırf başlığından ötürü sevmişimdir. Gerçi, Rifat'ın ikinci dönemindeki kadar 'dişli' şiirler mevcut değildir bu kitapta, ama olsun, yine de başlığı hep çekmiştir beni..

Aslına bakarsanız, 40'lı yılların 'avare'liği, kendini, daha çok Orhan Veli'de gösterir: Cumhuriyet ideolojisinin oluşturmaya çalıştığı 'meselesiz' insan tipinin avareliği dolaşır durur şiirler boyunca.. Hayır, benim gıpta ettiğim 'avarelik' modeli, elbette bu değildir!

Biz yine Oktay Rifat'a dönelim ve 'günün anlam ve önemine' binaen, şairin, sözünü ettiğimiz kitabından alıntılayacağımız bir şiirle "Yılın son yazısı"nı sonlandırmış olalım:

GÜNLER GEÇMİŞ BURADAN

Yokuşu bitirince artık görünecektir
Kırmızı cumbasıyla aşı boyalı evin
Ellerimi tutunca bir çocuk gibi sevin
Bir beyaz pırıltılı tepside kahve getir

Konuş gülümseyerek hatırla ve bir düşün
Fakat ne çok büyümüş cumbada duran ıtır
Kaybolan günlerimden bulduğum parçalardır
Resimler bir seccade gözlerin ve gülüşün

Günler geçmiş buradan sanki bırakmadılar iz
Mevsimler arkasında sürüyüp mevsimleri
Bak yine pencerende cami güvercinleri
Odan yine aydınlık yine ferah ve temiz

Bu acayip çiçekler hiç bitmeyen bu bahar
Basma perdelerine hangi iklimden gelir
Yediveren gül gibi dört mevsim çiçek verir
Pencereye dizdiğin aydınlık sardunyalar

Merdivende değecek ayaklarıma kedin
Bakacak gözlerime beni hatırlar gibi
İçimde söylenecek bir lakırdı var gibi
Ve şaşırtan sevinci yüzümde saadetin


29 Aralık 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED