AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Anadolu'nun bağrında açan çiçek

Kocakarıya "düğün var" demişler, "hemen gidelim" demiş. Düğünün Ay'da olduğunu söylemişler, merdiven aramaya başlamış.

Bendenize de ne zaman bir "gezi" fısıldansa, kan dolaşımım hızlanır.

Yimpaş'tan gelen davet üzerine, yıllardır gitmek istediğim Yozgat'ı görme fırsatını kaçırmak istemedim.

Gazeteden iki arkadaşla beraber yola çıktık.

Bir otobüs dolusu basın mensubuyla kısa sürede kaynaşarak Anadolu'nun tozlu yollarını kardeş kardeş dolaştık.

İlk durak Hendek Aytaç tesisleriydi. Sonra Çankırı Çerkeş'teki Aytaç tesisleri. Orasının hep helikopterden dolaşıldığını zannederdim. Değilmiş. Yerinde görmek, zanlardan kurtulmayı sağlıyor.

Yol uzadığında otobüs içinde sigara içilmediğinden basın mensuplarında nikotin krizi başgösterdi.

Böyle durumlarda tiryakilere birer patlıcan dağıtılsa fena mı olur?

Malum, patlıcanın nikotin içerdiği söylenir.

Salatalık gibi dörde bölüp, biraz tuz serptikten sonra hatur hutur yersin, kriz geçer.

Mola vermek de bir başka çözüm yoludur elbet.

Ama vakit problemi var.

Hep reklamlardan gördüğümüz Çerkeş'teki devasa tesisi mesai saati dolmadan yetişmek gerek.

Sonunda vardık varmasına ama yine de yetişememiştik.

Personel, basının izleyebilmesi için mesaiye bırakılmıştı.

Dünya'nın bir yerinde savaş olduğunda, herkes orada olup biteni merak eder fakat gidip görme imkanı yoktur.

Oraya gidip gördüklerini aktarma görevi basın mensuplarınındır ya, bizim Aytaç et ve tavuk tesislerini dolaşmamız da kısmen ona benziyordu.

Arada fark var tabii... Savaşta insanlar katlediliyor, tavuk gibi öldürülüyor; Çerkeş'teki tesislerde ise tavuklar, koyunlar, sığırlar...

Bir yandan gıdaklayarak, meleyerek giren hayvancağızlar, kısa bir süre sonra öte yandan paketlenmiş halde çıkıyor. Sucuk, sosis, salam, but, göğüs şeklinde.

Gördüğümüz tesislerde en fazla üzerinde durulan nokta, temizlik.

Her aşamada hijyen ön planda.

Önlük ve şapka olmasına rağmen üzerimize sinen kokuya alışmak kolay olmadı.

İlk gece Kızılcahamam'da konakladık.

Gezi süresince yazıya devam ederim düşüncesi vardı, ancak alınganlık gösterdim ve Kızılcahamam'da soğuk algınlığı ile tanıştım.

Sonrası epey zor oldu kendi adıma. Herkes yemek yerken birbuçuk gün boyunca sadece su içmekle yetindim.

Ankara'dan Yozgat'a geçtik. Yozgat'ta dağ taş Yimpaş. Bu isim, Anadolu'nun bağrında açan çiçeğin adı.

Dursun Hoca, şehrin çehresini ve kaderini değiştirmiş.

Ortaya örnek bir tablo çıkarmışlar elbirliğiyle.

Takdirle karşıladık ve anlıyormuş gibi baktık.

DEPREM VERGİSİ

Özel İşlem ve Özel İletişim Vergileri kalıcı hale getiriliyor.

Deprem dolayısıyla konulan vergilerdi bunlar.

Deprem riski devamlı olduğuna göre; İstanbul muhtemel bir depremde Dünya'da en fazla kayıp verecek ikinci şehir ilan edildiğine göre, bu karar "ileri görüşlülük" örneğidir.

İMZA

İki buçuk yaşındaki çocuğun İzmir'de serseri bir kurşuna hedef olmasından sonra başlatılan silahsızlanma kampanyasında iki ayda 150 bin imza toplanmış.

150 bin birinci imza da benden olsun.

TELEFONDA

- Bundan böyle telefonda "alo" demeyelim.
- Ne diyelim?
- "Aloe vera" diyelim.
- O niye?
- Daha iyi.
- Ben zaten "alo" demiyordum.
- Ne diyordun?
- Omo.


17 Ekim 2003
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED